2 Temmuz 2012 Pazartesi

DP PROGRAM (Revize ve güncelleme: 2002)

D E M O K R A T   P A R T İ

SİYASETİ; MİLLİ, MANEVİ, İLMİ, AHLAKİ, FİKRİ DEĞERLERLE DOĞRULUK-DÜRÜSTLÜK VE ERDEM TEMELLERİ ÜZERİNE İNŞA EDEN VE ONU, İNSANI MUTLULUĞA ULAŞTIRACAK BİR ORTAM HAZIRLAMA HİZMETİ OLARAK YAPAN,
ÜLKE VE MİLLET BÜTÜNLÜĞÜNÜN, ORTAK DEĞER VE YARARLARIN DEMOKRASİ ORTAMINDA OLUŞTURULACAK KAYNAŞMA VE DAYANIŞMA İLE GERÇEKLEŞECEĞİNE İNANAN,
FİKİR, İNANÇ VE TEŞEBBÜS HÜRRİYETİ İLE HABER ALMA, ÖRGÜTLENME, ÖZYÖNETİM, BENZERİ TEMEL ÖZGÜRLÜK VE HAKLARI, İNSANIN EVRENSEL DEĞER VE HAKLARI OLARAK TANIYAN VE TANIMLAYAN,
İNSANIN EVRENSEL DEĞERLERİNE VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYALI ÇOĞULCU VE KATILIMCI DEMOKRASİYİ, EN İDEAL VE UYGUN KAMU DÜZENİ İLE YÖNETİM BİÇİMİ OLARAK KABUL EDEN ,
ADALETİN MÜLKÜN TEMELİ VE BAĞIMSIZ YARGININ ONUN GÜVENCESİ OLDUĞUNA, İNSANLARIN YASA VE YARGI ÖNÜNDE EŞİTLİĞİNE İNANAN, FIRSAT EŞİTLİĞİ VE SOSYAL ADALET İLKELERİNİ BENİMSEYEN,
MİLLETİN DEVLET İÇİN DEĞİL, DEVLETİN MİLLET İÇİN VAR OLDUĞUNA VE ÜLKENİN ANA DİNAMİĞİNİ BİREYLERİN  KURUM VE TEŞEBBÜSLERİNİN OLUŞTURMASI GEREKTİĞİNE İNANAN,
DEVLETİN ASLİ GÖREVLERİNİ; ADALET, DIŞ GÜVENLİK, HUZURLU TOPLUM DÜZENİ, SOSYAL DEVLET VE SERBEST PAZARDA TEMEL POLİTİKALAR İLE EKONOMİYE YÖN VERMEK VE DENETLEMEK  OLARAK  TANIMLAYAN,
SİYASİ MÜCADELEYİ; ÜLKEYİ  İLERİ GÖTÜRECEK GERÇEKÇİ PROGRAM VE PROJELER ÜZERİNDE HOŞGÖRÜ, İKNA VE UZLAŞMAYA DAYALI, BİR HİZMET VE ERDEM YARIŞI  OLARAK KABUL EDEN,
HALKIN YÖNETİME FİİLEN KATILMASININ DEMOKRASİ İÇİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIDIĞINA, BU AMAÇLA İYİ YETİŞMİŞ KADRO VE  GENÇ KUŞAKLARIN SİYASETE TAŞINMASI GEREKTİĞİNE VE PARTİ İÇİ DEMOKRASİNİN VAZGEÇİLMEZ BİR İLKE  VE ZORUNLULUK OLDUĞUNA İNANAN,
ÜLKEMİZİN, SORUNLARINI ÇÖZÜP DÜNYA’NIN İLERİ, GELİŞMİŞ VE KALKINMIŞ ÜLKELERİ ARASINDAKİ SEÇKİN YERİNİ BİR AN ÖNCE ALABİLMESİ İÇİN DEVLET VE SİYASETİN, KÖKLÜ BİR YENİDEN YAPILANMA VE DEĞİŞİM PROGRAMI İLE ÇAĞDAŞ VE ATILIMCI BİR DÜZEYE GETİRİLMESİNİ TEK ÇIKIŞ YOLU OLARAK GÖREN,
BÖYLESİNE CESUR,YENİLİKÇİ VE DEĞİŞİMİ ESAS ALAN BİR PROGRAM İLE TÜRKİYE’NİN; DÜNYA’ NIN İLERİ, GELİŞMİŞ VE KALKINMIŞ BİRİNCİ SINIF ÜLKELERİ ARASINDA YER ALACAĞINA İNANAN,
YENİDEN YAPILANMA VE DEĞİŞİM PROGRAMI İLE ANA MİSYONU' NU PROJE, ESER VE HİZMET  OLARAK BELİRLEYEN VE İSTİKLAL SAVAŞINDAKİ MİSAK-I MİLLİ BÜTÜNLÜĞÜ BENZERİ DEMOKRATİK BİR ATILIM İLE BU PROGRAMI MİLLETLE BİRLİKTE YÜKLENEREK PAYLAŞAN VE   BAŞARMAYA SÖZ VEREN,
VE BU AMAÇLARLA ÜLKENİN YÖNETİMİNE TALİP OLARAK MİLLETTEN HÜKÜMET VE İKTİDAR İSTEYEN,
B İ R   S İ Y A S İ  P A R T İ D İ R .




Ö  N  S  Ö  Z

Demokrat Parti,  halkın mutluluk, zenginlik, refah ve saadeti için; Devlet idaresinde  millet iradesini  hakim kılmayı esas alan bir halk hareketidir.

Demokrat Parti (DP); Celal BAYAR, Adnan MENDERES, Fuat KÖPRÜLÜ ve Refik KORALTAN tarafından 7.Ocak.1946 da kurulmuştur. Siyasi mücadelesine "YETER, SÖZ MİLLETİNDİR." söylemi ile başlayan Demokrat Parti özünde, halkın bağrından fışkırmış, halka ve demokrasiye dayalı bir halk hareketidir. Demokrat parti siyaseti insan için ve insanın maddi ve manevi kalkınma ve gelişmesini en güzel şekilde gerçekleştirmek için  yapmaktadır. Amacı, Cumhuriyetin temel ilke ve değerleri çerçevesinde gerçek demokrasiyi hayata geçirecek, hiç bir ayrım gözetmeden insanların hepsini her türlü sosyal ve ekonomik zulüm ve baskıdan arınmış bir özgürlük, hukuk ve adalet ortamına kavuşturmak ve böylece insanı gerçek başarı, zenginlik ve mutluluğa ulaştıracak ortam ve şartları oluşturmaktır.

Demokrat Parti, Türk Siyasi Tarihinin ilk ve en  büyük Demokratikleşme hareketinin adı ve mimarıdır:

1946 da açık oy gizli sayım esasına göre yapılan şaibeli milletvekili seçimlerinde 66 milletvekili ile parlâmentoya girmeyi başarmış, 1946-50 yılları arasında ana muhalefet partisi olarak DP ülkeyi Demokrasimizin şanlı abidesi 14 Mayıs 1950 seçimlerine getirmede baş rolü oynamıştır. 14 MAYIS 1950 Milletvekili Genel Seçiminde 484 milletvekilinin 420 sini kazanan Partimiz, Türk Demokrasi tarihinde,  demokratik kurallar ile milletin belirlediği ilk iktidardır. DP, 1954 ve 1957 seçimlerini de tek başına kazanmıştır. Merhum Adnan MENDERES’ in Başbakanı olduğu 5 hükümet ile 1950-1960 yılları arasında 10 yıl kesintisiz devam eden DP İktidarı ülkemizin ilk ve en büyük kalkınma, gelişme ve demokratikleşme hareketini gerçekleştirmiştir.

Atatürk, Bayar, Menderes ve Özal çizgileri D. P. çatısı altında birleşmiştir.

Merhum Başvekil Adnan MENDERES' in oğlu Aydın MENDERES' in "Büyük Değişim Partisi" nden sonra; 6 KASIM 1983 seçimlerinde tek başına iktidar olan, ülkemizi çağdaş dünya ile bütünleştiren büyük değişim ve yenilik hareketi ile  ikinci büyük Demokrasi hareketinin mimarı merhum Turgut ÖZAL' ın, ANAP’ tan ümit keserek ülkeye yeni ve büyük bir değişim getirmesi için kurulmasına ön ayak olup ana programını bizzat hazırladığı Yeni Parti de, 21 Kasım 1997 günü Demokrat Parti' nin adı ve çatısı altında birleşmişlerdir. Ülkeyi bir büyük dünya devleti yapmayı amaçlayan Demokrat Parti dinamiği iyice güçlenmiş ve yeniden  harekete geçerek ve siyasi tarihimizin çok önemli bir atılım, açılım ve değişim dönemini başlatmış bulunmaktadır. Son olarak, 19. dönem Ankara Milletvekili ve Büyük Şehir Belediye  Başkanı Sayın MELİH GÖKÇEK' de baba ocağına dönmüş ve misyon halkası tamamlanarak, Demokrat Parti çağdaş vizyonu ve Lideri ile bütünleşmiş bulunmaktadır.

Türkiye,  bu gün yine "Yeter, Söz Milletindir." diye müdahale edilmeyi gerektiren zor bir süreçten geçmektedir:

Devlet,  Bütçesi dahil bütün kurum ve kuruluşları ile rayından çıkmış ve iflas etmiş bir görünümdedir. Her geçen gün borçlarımız artmakta, ülkenin üretim ve yatırım imkanları, giderek ithalata dayalı tüketime ve vahşi kapitalizmin Rant ekonomisine akmakta, üretim yok olma noktasına doğru sürüklenmekte, hayat pahalılığı çekilmez ve dayanılmaz hale gelmekte, müzmin ve aşırı enflasyon kamçılanmaktadır. Üst üste gelen bunalım, buhran ve krizler, ülke şartlarını 1946 dan daha geriye götürmüş ve yeniden DP aranır olmuştur.

Halk, dünyada yıllardır unutulan vahşi enflasyonun pençesinde kıvranmaktadır:

Boyutları her yıl büyüyen kayıt dışı ekonomi, aşırı vergi kaçakları ve adaletsiz vergi yükü Türkiye de  haksız kazançları ve mafya-medya-siyaset sacayağını egemen kılmaktadır. İhracat hızla artan ithalatı takip edememekte ödemeler dengesinde açık büyümektedir.  Bavul ve sınır ticareti ile Turizmden elde edilen döviz gelirleri de tehlike sinyalleri vermekte, sıcak para girişinin  seyri de buna eklenince ülkemiz bir kriz bitmeden diğerine sürüklenmektedir.

Ülke, ekonomik ve sosyal patlamalara açık bir hale getirilmiştir:

Gelir dağılımı hızlı ve tehlikeli bir şekilde bozulmakta, fakirlik ve işsizlik yaygınlaşıp derinleşmektedir. Ülkenin asırlarca barış ve mutluluk içinde birbiri ile ahenk halinde götürdüğü ekonomik, dini, etnik, sosyal ve kültürel çeşitlilik ve farklılıklar, bugün toplumda gerilim ve çatışma doğurabilecek boyutta sorunlara dönüştürülmektedir. “Sosyal Barış” ve “Huzur” u tehdit eden kutuplaşmalar, aşırılıklar, sosyal çatışmalar ve terörizm yaygınlaşmakta ve derinleşmektedir. İnsanlarımızın birlikte ve bir arada varolma gelenek ve yetenekleri, birbirinin varlığını tehdit eder hale dönüşmüştür.

Hızlı göç ve çarpık yerleşme, büyük yerleşim merkezlerinin korkulu rüyası olmuştur:

Altyapısız ve düzensiz şehirleşme ile, Ülkenin geleceği için büyük önem taşıyan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri yetersizdir ve çağın gerisinde kalmış olup ülke ve milletin geleceği için önemli ve ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Bazı devlet ve politika kuruluşlarının kadro, davranış ve yönetimlerine duyulması gereken güven kaybolmuştur:

Bunların  halktan kopuk, oligarşik bir görünüm kazandıkları kanaati derinleşmekte, geç veya hiç çalışmayan “Adalet ve Yargının” yerini çeşitli mafya ve şiddet kuruluşlarının aldığı, iddiaları yaygınlaşmaktadır.

Türkiye Dış politikada gittikçe derinleşen bir yalnızlığa, yanlış  ve tehlikeli tercihlere sürüklenmektedir:

Zayıf ve yetersiz “Ülke Yönetimi”, “Siyasi İstikrarsızlık” ile, Ekonomi, Sosyal yapı ve Rejim ile ilgili olarak sık, sık gündeme gelen bazı sorunların bunalım boyutlarına ulaşması dış itibarımızı zedelemektedir. Komşu ülkeler Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, Irak, İran ile bazı Kafkas ve Balkan ülkeleriyle aramızdaki sorunlar uzun yıllardır çözülememiştir. Avrupa Birliğine girme çabalarımız ulusal onurumuzla bağdaşmayan bir noktadadır. İslam ülkeleri ile ikili ilişkilerimizde ise geçmişteki yakınlıkla bağdaşmayan bazı önemli olumsuzluklar vardır. Türkiye Dış ilişkilerinde gittikçe derinleşen bir yalnızlığa yanlış  ve tehlikeli tercihlere itilmektedir. Dünya ile bütünleşip, entegre olma yolunda birinci sınıf  dünya ülkeleri arasında yer alma istek gayretlerimiz  ise neticesiz kalmakta ve sonuç alınamamaktadır. Bir zamanlar Ortadoğu’nun yükselen yıldızı diye gıpta edilen ve dikkatle izlenen ve büyük bir dünya devleti olma yoluna giren Türkiye bugün kısır siyasi kavgaların, çekişmelerin vizyon ve yetenekten yoksun yozlaşmış politikaların  girdabında, üçüncü  sınıf bir taşra devleti görüntüsü vermektedir. 




Demokrasimiz insan hakları adalet ve hukuktan yoksun bir sürece sokulmaktadır:

Anti - Demokratik  dayatma ve gelişmeler her gün biraz daha yaygınlaşmaktadır. Devlet memurları çağ dışı bir Mc Carthy zihniyeti ve yasal  tariften yoksun sübjektif suçlamalarla korkunç bir kıyıma uğratılmaktadır. Medya’ nın değerli pek çok yazar ve yorumcusu siyasal dayatmalarla susturulmuş, işlerine son verilmiş, yazar, ama-yazamaz hale getirilmiştir. Üniversitelerde uygulamaya kalkışılan kılık-kıyafet kuralları  çağdışı faşist uygulamaların çirkin görünümlerini ülke gündemine getirmiştir. İş adamları inanç ve fikirleri nedeni ile ilerici-gerici , irticacı-laik, kırmızı veya yeşil sermaye diye kamplara bölünmekte sadece fikirlerini ifade ettikleri için pek çok siyasetçi siyasi hayatlarını sona erdirebilecek ağır cezaların tehdidi altında kalmaktadır. Dayatmacı ve faşizan bazı kanun tasarıları TBMM gündemindedir.

Ülke ve Demokrasi, ekonomi, siyaset, sosyal hayat ve dış politika da derinleşen sorun ve bunalımlarla tıkanmıştır:

8   8   Devlet bütçesine Milli gelirin %3 ü kadar  bir yük yükleyen, iflasın eşiğindeki Sosyal Güvenlik sistemleri  bunalım seviyesinde tıkanmışlardır.
8   8   Bölgenin sosyal ve ekonomik yapısını mefluç insanlarını kendi yazgıları ile baş başa terk edilmiş olmaktan kurtaramayan  Güneydoğu politikası tıkanmıştır.
8   8   Türk dış politikasını adeta ipotek altına alan çok önemli dış politika konularında, arada ele geçmiş ve maalesef çoğu zayi edilmiş altın fırsatlara rağmen, kayda değer bir açılım ve gelişme sağlanamaması da dış politikamızda önemli bir tıkanmaya işaret etmektedir.
8   8   Kalitesi gittikçe düşen ve  ülkeyi insanlara formasyon verecek formal eğitim kuruluşları yerine  imtihan kazanma hedefine konsantre olmuş dershane sistemlerine doğru yönlendiren eğitim politikaları da tıkanmıştır.
8   8   Her gün medya da yer alan bir sürü sorun ve  skandallarla Kamu Sağlık  sistemlerimiz de tıkanmıştır.
8   8   Nufus artış dinamiğine ayak uyduramayarak, ülkeyi hızlı ve başıboş bir göç ve yüksek işsizlik sorunlarına yenik düşüren sosyal politikalarımız da tıkanmıştır.
8   8   Çığ gibi büyüyüp milyonlara varan dava dosyasını hızlı ve etkili bir şekilde neticelendirme olanaklarından yoksun olduğu  her adli yıl açılış törenlerinde en üst yetkililerce  ifade ve işaret edilen mahkemelerdeki  yığılmalar Yargı Sistemimizdeki büyük tıkanmaya  işaret etmektedir.
8   8   Uyuşturucu, Kumar ve benzeri yasa dışı faaliyetlerde sık, sık ortaya çıkmaya başlayan  karmaşık Çeteler ve bunların tezgahladığı dehşet verici olaylar, liselere kadar uzanan uyuşturucu şebekeleri, faaliyet alanlarını  ele geçirme çabası ile 1930 yılları Amerikası' nın meşhur mafyalarını aratmayacak kapsam  ve mahiyette yeraltı ve yerüstünde süregelen mafya savaşları da önemli bir  sosyo-ekonomik tıkanmanın işaretidir.
8   8   Anayasanın temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini sağlayamayan ve ülkeyi ne kadar devam edeceği belli olmayan, hizmetten çok başka,  dengeler üzerine kurulan hükümetlere mahkum eden seçim sistemleri Politik tıkanmanın hem sebebi hem de göstergesidirler.
8   8   Bu kadar tıkanmanın hiçbirine çözüm üretmeden  ülkenin böylesine kısır bir döngü içinde kalmasına bir yerde yol açan ve ona razı olan kamu yönetimi de tıkanmıştır.
8   8   En nihayet bir türlü istikrarlı ve güçlü hükümetler çıkaramayan ve ülkenin önündeki acil ve önemli sorunlara  çözüm üretemeyen siyasette tıkanmıştır.

Tıkanan  esasında  kurumlar, kurallar veya kişiler değil Sistemin tamamıdır:

Türkiye' nin önünü tıkayan problemlerin gerek siyasetin ve gerekse devletin yani sistemin tıkanmış olmasının sonucu olduğu açıktır.  Türkiye de Siyaset, Yönetemeyen Devlet ve Demokrasi bir kısır döngü içindedir. Ülkenin ve halkın sorunlarını çözemez ve proje  üretemez hale gelerek tıkanmıştır. Demokrasinin önünü tıkayan yapılanma, bir yerde Türkiye’nin de önünü tıkamaktadır. Ülkenin karşı karşıya kaldığı pek çok problemin çözülememesinin de, toplumu rahatsız ederek ısrarlı bir şekilde gündemde kalmasının da nedeni  budur.
Tıkanma olgusu Kronikleşmiştir:

Ülkenin ve sistemin ilk tıkanması bu değildir. Demokrasiye geçtiğimiz 1950 yılından bu yana çok sayıda tıkanmalar olmuş ve maalesef bunların hemen hepsi de rejim bunalımı ve ara rejim ile sonuçlanmıştır. Görünen o ki; ülkenin yönetimi ile görevli ve sorumlu demokratik dinamikler, hep tek yönlü olarak tıkanan (ve bir yerde tıkanmasına katkıda bulundukları)  sistemi açma ve sağlıklı olarak işletme ve geliştirme  maharet, güç ve yeteneğinden sanki yoksunlar. Tıkanma had safhaya gelince de tıkanmanın asla çaresi olmaması gereken  demokrasi dışı yöntem ve dinamiklerden medet umulmakta ve bazı çevrelerce bunlar göreve çağrılmaktadır.  Netice malum:  Demokrasi, kalkınma, evrensel değerleri yakalama ve çağdaşlaşma çabalarında üç adım ileri atılmışsa ara rejimlerde  iki,  bazen da üç, adım geri atılmakta ve böylece ülke olduğu yerde sayıp durmaktadır.

Yasama, Yürütme, Yargı erkleri ile 4. güç Medya  halen bu tıkanmayı giderecek bir konum sergilememektedir:

Ülkeyi bu tıkanmadan  çıkaracak Devletin Yasama, Yürütme, Yargı erkleri ile 4 üncü güç Medyadır. Ancak bu  dört gücün  böyle hayati önemdeki bir görevi başarı ile yapmada ciddi sorunları vardır. Bu kurumların tarafsızlık ve bağımsızlıklarının ağır politizasyon etkisi altında büyük ölçüde yitirildiği ve önemli meselelerde taraf haline geldikleri hatta çoğu zaman  çifte standart uyguladıkları kanaati yaygındır.

Siyasi bir depremden çıkmış TBMM, YASAMA erkinin zorluklarını yaşamaktadır:
Hükümetin hazin durumu  YÜRÜTME erkininin çıkmazlarını  sergilemektedir:

Üç parti ve bağımsızların azınlık hükümeti kendisini sürekli olarak başarısızlık ve yetersizlikle suçlayıp arkasından kerhen desteklediğini söyleyen bir partinin yardımı ile ayakta durabilmektedir. Hükümet ortakları  önemli veya önemsiz her konuda tam bir uyumsuzluk içindedirler. Hükümet, yandaşlara ve yarana çıkar sağlamayı öne çıkaran politikaların kısır  döngüsünde milletten çok rantiyelere hizmet etmektedir. Hükümetin pek çok uygulamasından yolsuzluk kokuları yükselmektedir. TBMM deki gensoru oylamalarının çoğunda, güven oylarından daha çok olmasına rağmen, güvensizlik oylarının 276 dan az olması nedeni ile hükümet ayakta kalabilmektedir. Ortalama hükümet ömrü sadece 8 aydır. Ülke Devre-Mülk niteliğinde geçici, istikrarsız ve yetersiz hükümetlere mahkum edilmiştir.

Adaletin güvencesi olan YARGI erki çeşitli yapısal ve kuramsal nedenlerle gereği gibi çalışamamaktadır:

Devlet, özel kişi ve kurumların bütün işlemlerinin hukuka uygun olarak cereyan etmesinin bekçisi ve temel güvencesi sağlıklı ve süratli olarak çalışan “Yargı ve Yargı Denetimi” dir. Devletin bütün kurum, kural, işlem ve eylemlerinin, “İnsan Hakları” na dayalı demokratik bir anayasaya uygun olarak yapılanması ve çalışması ile “Hukuk Devleti” gerçekleşir. “Hukuk Devleti” nin ana vasfı (Devletin, Yasanın veya Hukukçunun değil) Hukukun Üstünlüğü ve önceliğidir. Adalet; devletin ve bireylerin bütün iş ve işlemlerinin “Hukukun Üstünlüğü ve önceliği” esasına göre yapılmasıdır. Devletin hukuku üstün kılarak adaleti hızla dağıtması esastır. Dolayısı ile “Adalet” in gerçek dağıtıcısı “Devlet” dir. Toplumu ayakta tutan en büyük güç ise halkın devlete karşı duyduğu güvendir. Kişinin mutluluğu, maddi ve manevi zenginlik yanında güven içerisinde olmasına bağlıdır. Bunun da teminatı hızlı, isabetli ve sağlıklı çalışan bir “Adalet Dağıtım Sistemi” dir. Adalet’ in gerçek anlamı ile dağıtılması bağlamında “Yargı, Adaletin güvencesidir”. Yargı sisteminin hızlı çalışması ve zulmü önleyerek haklıyı koruması şarttır. Devletin diğer erklerinin yargı denetimini sağlayan Hukuk kurumları ile toplumun Hukuk hizmet ve yargı denetimlerini sağlayan Sivil ve Askeri mahkeme ve temyiz kurumlarının dağınıklığı ve gereği gibi bağımsız  olmadıkları her zaman ifade edilmektedir.
Devletin bazı kurum ve işlemleri kısmen veya tamamen yargı denetimine kapatılarak (Cumhurbaşkanının şahsi işlemleri, YAŞ kararları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay kararları), kişilerin özgürce yargı denetimine başvurma hakları kısıtlanmıştır.
Yargının gerçek anlamda bağımsız olmadığı (idari, mali, mesleki, içtihadi ve güvenlik bağımlılığı veya özel amaçlı yargı kuruluşlarının ve Memurin Muhakemat Kanunu gibi yasaların varlığı) bizzat yargı erkinin üst düzey yetkililerince dile getirilmektedir.
Anayasa mahkemesi, Danıştay ve İdari mahkemeler ile Sivil ve Askeri Yargıtay ve mahkemelerin etkinlik ve ihtisaslaşmasını sağlayarak Yargıyı gerçek anlamda bağımsız bir denge ve denetim erki haline getirecek kapsamlı bir entegrasyona duyulan gereksinim ortadadır. Mahkemelerdeki davaların sayısının çok yüksek rakamlara ulaştığı ve çoğu davanın zamanında ve sağlıklı olarak sonuçlandırılamadığı da bir gerçektir. Yargı Erki ancak sorunların giderilip gereksinimlerin yerine getirilmesi ile gerçek etkinliğe ulaşabilecektir


MEDYA sistemin çok  aktif bir yönlendiricisi olmuş ve önemli bir Siyasi Güç haline gelmiştir:

P      P   Kamuoyunun gören gözü, konuşan ağzı, yazan eli, düşünen ve yönlendiren dimağı haline gelen medya, ülkenin etkin toplum dinamiklerinin tamamının aktif alakasını üzerinde toplamakta ve özellikle politik yaşamımızın temel unsurlarının başında gelmektedir. Gündemi tayin edebilmekte ve toplumu etkilemekte hatta belli bir ölçüde yönlendirmektedir. Bir yerde medyanın kamu oyunu, istediği gibi oluşturup istediği gibi yönlendirmesi onu çoğu zaman bir numaralı güç haline getirmektedir.

P      P   Medya, Kamu Oyunu yönlendiren etkin bir araçtır. 

P      P   Medya ’nın izleyicilerini istediği yönde etkilemesi  sadece köşe yazıları,  manşet ve bu maksatlı programlara inhisar etmeyip haberin veya programın  bizzat kendisinde de çeşitli tekniklerle ( öne çıkarma, altını çizme, yorum karıştırma, çarpıtma, ağzına laf koyma ve hatta kısmi veya tam fabrikasyon) şeklinde olmaktadır. Sadece kişileri değil bütün ortamı bile fevkalade etkileyen ve yönlendiren  yanlı ve şartlandırıcı yayınlar maksatlı  ve sürekli bir şekilde yapılmaktadır.

P      P   Medyanın ciddi finansman sorunları daimidir:

P      P   Teknolojinin ve şartların gelişim ve değişimin hızına devamlı olarak ayak uydurma mecburiyeti medyayı sürekli bir finans kıskacı içinde tutmaktadır. Kendi yağı ile kavrulma zorunluluğundaki medya kuruluşları normal gelirleri ile karşılayamadıkları kaynak ihtiyaçlarını Promosyon, Pazarlama, Yan teşebbüsler ve uygun kredi ilişkileri ile aşmağa çalışmaktadırlar.

P      P   Medya yüksek politik etkinliği ve gücü nedeni ile büyük sermayenin  ilgisini çekmektedir:

P      P   Önemli bir etkileme ve yatırım aracı olarak medya, özellikle son yıllarda, medya sahibi olma açısından büyük sermayenin yakın ilgisini çekmiştir. Bu ilgi medya kuruluşlarının çoğunun el değiştirmesine ve tekelleşmesine yol açmıştır.

P      P   Politika-Medya ilişkisi artık interaktif (karşılıklı etkileşim) bir ilişkidir : Politika ve medya gittikçe büyüyen boyut ve karmaşık yapılarda birbirlerini etkilemektedir. Politikacılarımız Türkiye’yi en çok medya aracılığı ile izlemekte ve toplum da politika ve politikacıyı medya vasıtasıyla tanıyıp değerlendirmektedir. Ülke kaderinin belirlendiği Genel seçimlerde medya artık baş etken ve oyuncu dur. Meydan mitingleri  bile şeklen orada bulunan binlere yapılıyor gibi görünse de, gerçekte medya aracılığı ile kamu oyunun milyonlarına yöneltilmektedir. Politikacılar ve ileri gelen devlet büyükleri, çoğu zaman sırf medya görüntülemesi olduğu (veya oldurulduğu) için, olağan törenlere katılmaktadırlar. Pek çok politika lideri ise, ülke ve topluma yönelik politikalarını medya bilgi ve yönlendirmesi ile oluşturmakta ve medya etkinlikleri ile topluma arz etmektedirler. Buna tam benzemese de Üst bürokrasi-Medya, Endüstri-Medya, Etkin sivil toplum-Medya ve Uluslararası Etkin Gruplar-Medya arasında belli etkileşme ve ilişkiler vardır.

P      P   Medya’nın bu imkan ve etkinlikleri politik sisteme çoğu zaman çarpıtıcı ve olumsuz etkiler yapmaktadır:
P     P   TBMM çalışmaları da dahil ülkedeki  bütün siyasi faaliyetler bir yerde  Medyatik hale gelmiştir. Medyatik siyaset çoğu yerde Popülist bir gösteri haline dönüşüp doğruları gerçekleştirmekten çok insanları kandırmaya yönelip çarpıklaşmaktadır. Diğer taraftan medya gücünü bir alet olarak kullanmaya kalkışmaları çoğu yerde politikacıları medya güçlerinin aracı haline dönüştürmektedir. Başta politika ve devlet yönetimi olmak üzere önemli kurum ve kuruluşların sevk ve idarelerine tesir etme veya bunları yönlendirmeğe çalışma bazı medya yöneticilerine cazip gelebilen fakat her iki taraf için de uzun vadede fevkalade yanlış olduğu defalarca ispatlanmış bir husustur. Ön yargı ile kişileri kırıcı, kurum ve kuruluşların itibarını zedeleyici yazı, haber ve programlar oldukça azalmış olsa da hala süregelmektedirler. Kritik zaman ve durumlarda maksatlı olarak imal edilen gerçek dışı haberler ise kısa vadede istenilen maksada hizmet eder gibi görünseler de uzun vadede aksi istikamette oluşumlara ve medya ya duyulması gereken güveni büyük ölçüde sarsmaktadır. Benzer şekilde medya’nın politik kimliklere yapay olarak imaj desteği veya karalaması yapması da politikayı kirletmekte ve medya güvenirliliğini yitirmektedir. Devamlı olarak iktidar mücadelesi vermekte olan siyasi kuruluşlar Medya’nın yanlı gibi görülen davranışlarına karşı fevkalade duyarlıdırlar. Bu konumu ile Medya nın ülke sorunlarını tarafsız ortam içinde çözmeğe yardımcı olma şansı mevcut durumda pek yüksek değildir.
Şu her yanı ile sorunlu, etkin kurum ve kuralları tıkanmış ve tükenmiş ülke yönetiminin durumu,  bizi kaçınılmaz bir şekilde şu sorunun cevabını bulmaya zorlamaktadır; Asla razı olunamayacak bu iç acısı duruma bizi neler, kimler, niçin ve  nasıl düşürdü:?

Önce sorunların gerisindeki nedenlere  göz atalım:
Ülke sorunlarının görünen  başlıca nedenleri:
Ekonomik Daralma, Sosyal sarsıntılar, Yetersiz Kamu yönetimi ile  dış mihraklardır:
è         è    Aşırı bütçe açıkları, azalan tasarruf eğilimi, yükselen faizler, rant ekonomisinin cazipleşmiş olması, yatırım isteksizliği ve israf ekonomisi ülke kaynaklarının üretim ve büyümeye yönelmesini engellemektedir.
è         è    Sosyal dayanışma ve hoşgörünün zayıflaması, Toplumu bütünleştiren ve güçlü kılan “Sosyal Sistem”in zayıflaması ve çökmesi,“Ahlaki” ve “İnsani” değer yargılarının aşınması, yozlaşması ve yok olması, Ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları ve bu iddiaların açıklığa kavuşmaması Sosyal  Sarsıntılara ve Devlet-Millet kaynaşma ve güveninin yitirilmesine sebeb olmaktadır.
è         è    Uluslararası antlaşmalar, Dış Teknik ve Ekonomik yardım, Açık ve Gizli Uluslararası Çevreler, Medya ve benzeri bazı güç odaklarınca Ülke yönetimine, çeşitli yollardan doğrudan veya dolaylı ülke yararlarına  ters düşen, sosyal bütünlük ve istikrarı zedeleyici yanlış politika ve uygulamalar empoze edilmektedir.
è         è    Yabancı Entelijans Teşkilatları ülkeyi ve toplumu birbirine düşürmeyi hedef alan terör ve provokasyon hareketlerini planlamakta, uygulamakta ve desteklemektedirler.
è         è    Ticaret Hadleri, Yardım Politikaları, Ticaretin Yönlendirilmesi, Ekonomik Müdahaleler, Uluslararası Kuruluşların Tek Yönlü Kararları ve benzeri  araçlarla Ülke Ekonomisine dayatmalar yapılmaktadır.
è         è    Etnik, Dini, İktisadi, Sosyal ve Kültürel ve benzeri toplumsal çeşitlilikler ve farklılıklar  istismar edilerek ülke bütünlük ve istkrarını tahribe yönelik provokasyonlar yapılmaktadır.
è         è    Komşu ülkelerle  yapay ihtilaflar çıkarılarak ilişkiler gerginleştirilmekte, silahlanma teşvik edilmekte ve  ekonomik ilişkiler çökertilmektedir.
     è    Ülke şartlarına uygun olmayan, Yanlış Öncelikler, Hatalı Sanayileşme Politikaları, Teknolojik Birikimin Önlenmesi gibi  faydasız ve hatalı “Kalkınma Politikaları”nın empoze edilmektedir.
è         è    Dış ödemeler dengesinin devamlı açık vermesine sebeb olacak  şekilde tüketime, israf ve lüks yaşantıya dönük yaşam  teşvik edilerek üretim ve büyüme ekonomisine geçiş baltalanmaktadır.
è         è    Kapitalizm, Marksizm, Fundamentalizm , Faşizm, Irkçılık ve benzeri ideolojik yayılmacılık ile “Sosyal” ve “Ahlaki” değerleri tahrip etmeyi hedef alan  bir kültür emperyalizmi araç olarak kullanılarak Toplumun kutuplaşıp parçalanması hedeflenmektedir.
è         è    Hantal ve politikaya karışmış “Bürokrasi”, “Merkeziyetçi İdare”, politize olmuş kadrolar, “Aşırı Politizasyon”, çıkar bölüşmesine dayalı bir politik mafyalaşma, yolsuzluklar, kaht-ı rical (Yüksek vasıflı devlet ve siyaset adamı yokluğu) gibi nedenlerle Kamu yönetimi yetersiz hale gelip  etkisizleşmektedir
è         è    Temsil krizi olan bir politik yapı, Evrensel Kurallardan mahrum ve daha çok kavga, karalama, popülizm ve rant bölüşmesine dayalı politika, feodalleşen parti yapıları, sadece partilerin kısır çıkarlarına dönük adaletsiz ve istikrarsızlık üreten seçim sistemleri, milletin değil parti üst yönetimlerinin belirlediği ve en büyük önceliği tekrar seçilme olan milletvekilleri, marjinal ekseriyetlere dayanan ve çoğu zaman azınlık haline düşen kendi yönetemeyen fakat  başka güç kaynakları tarafından yönlendirilen ve yönetilen, iktidarsız ve etkisiz hükümetler, Yönetemeyen Demokrasiye katkıda bulunmaktadırlar.
Batı ülkelerinin başarılı yönetim sistemleri gerçek bir demokrasi ve bunu taşıyan sağlıklı bir devlet ve toplum altyapısı ile ayakta durur:

Demokrasileri çok daha oturmuş ve rejimleri istikrarlı ülkelerde iktidar mücadeleleri seçimlerle sona erer. Seçimlerin hemen arkasından ülkeye istikrar içinde hizmet edecek bir hükümet göreve başlar. Çıkar kavgası değil hizmet yarışı öne çıkar. Devlet yapısı ve toplumsal düzen Hükümetlere  istedikleri gibi tasarruf edebilecekleri geniş rantlar vermez. Siyasi etik ve denetim, yolsuzluklar yapılmasını ve kirlenmeleri büyük çapta sınırlar. Şeffaf sistemler ve  denetim mekanizmaları yolsuzluk ve kirlenmelerin üzerine gerektiği gibi gidilmesini sağlar.

Sistemimizin tıkanmasının da, açılamamasının da baş sorumlusu Siyasi Partilerdir:

Ülkenin tıkanmasındaki en büyük sorumluluk ana oyuncuları siyasi partiler olan siyasi sistemimizindir. Siyasi sistem ülkenin yönetimine egemendir.  Kimlerin Milletvekili olacağına, hükümetin hangi partiler arasında kurulacağına, bakanların kimler, hükümetin programının ne olacağına, bürokrasinin en üst kademelerine kimlerin getirileceğine, Anayasa dahil yasaların çıkarılması ve değiştirilmesine, Bütçe açığının, dolayısı ile enflasyonun seviyesine, ne kadar yatırım yapılacağına,   kamu çalışanlarının sayı ve maaşlarının ne olacağına kadar ülke ekonomisini ve geleceğini etkileyen bütün kararları veren netice itibarı ile siyasi partilerin üst kurulları ile Genel Başkanlarıdır. Eğer Genel Başkanlar kendi öncelikleri yerine ülkenin önceliklerini öne çıkararak ülkenin temel sorunlarını sağlıklı ve kalıcı bir şekilde çözecek yapısal değişimlerde mutabık kalsalar; 
başta Anayasa olmak üzere bütün mevzuatı ve başta kamu kurumları olmak üzere bütün merkezi ve yerel yönetimleri  gerekli reformlara tabii tutarak çağdaş, özgürlükçü, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı gerçek bir demokrasiyi gerçekleştirebilirler. Ne var ki. Millet iradesi ile meclise giren partilerin hepsi 1991 den bu yana iktidara gelmiş olmalarına rağmen, bu köklü demokratikleşme ve yeniden yapılanmayı  gerçekleştirme yerine,  bir ara rejim ürünü olan 1982 Anayasası ve ona bağlı çoğu antidemokratik  yasaları olduğu gibi kabullenip bu zemin üzerinde siyaset yapmağı tercih etmişlerdir. Bütün siyasi partilerin 1991 den bu yana ülkemizi içine düşürdükleri şu hazin durum siyasetçilerin öncelikleri ile milletin önceliklerinin derin farkını  ortaya koymaktadır.

Siyasetçilerin önceliği ile ülkenin öncelikleri örtüşmemektedir:

Siyaset adamlarımızın öncelikleri genel olarak önce kendileri sonra yakın adamları ondan sonra da millet ve ülke olarak belirlenmektedir. Siyasi partiler iktidara da ayni önceliklerle talip olmaktadır. Nazik dengeler üzerinde kurulan koalisyon hükümetleri, devamlılıklarını sağlamak için seçmenin kısa vadede hoşuna gidecek  popülist icraatları öne çıkarmakta, ülkenin önünü açmak için  yapılması zaruri, ancak olumlu neticelerinin gerçekleşmesi uzun zamana bağlı olan, icraatı ise rafa kaldırılmaktadırlar.

Hükümetler köklü icraat yapamayınca, rant dağıtarak ayakta kalmağa çalışmaktadırlar:

Sırf siyasi bir rant oluşturma için bütün hizmetlerin kendi elleri ile dağıtılmasını amaçlayan siyasiler tayin, tahsis ve proje kararlarının tamamını Ankara’ya toplamışlardır. Bu aşırı rantçı merkeziyetçiliğin bedeli ise çok şişkin bir bürokrasi, lüzumsuz masraflar ile yetersiz ve gecikmiş hizmetlerdir. Devlet sürekli büyümekte, hantallaşmakta ve sorunlar derinleşmektedir. ve korkunç bir Yönetim aşırı bir merkeziyetçilik,  hantal bürokrasi borç ve masraf kıskacındadır. Kendi önceliklerini gerçekleştirme  çabasındaki iktidarların üretebildikleri tek şey ise; hizmet ve çözüm değil, devletin imkanlarını hoyratça kullanarak sağladıkları rantlardır. Bu rantlar da millete değil siyasetçilerin yandaşlarına ve onlara destek sağlayan yakın ve etkin çevrelere gitmektedir. Ülkenin  yetersiz olan kaynaklarının siyasi, sosyal ve ekonomik   bu rantları üretmek ve  dağıtmak için hesapsızca ve hoyratça zorlanması. ülkenin önünü tıkayan bu problem dolu manzaranın oluşumunun ana sebebidir. Kamu ekonomisinin müflis duruma düşmesinin baş sebebi Politikacıların devlet kurum ve kurallarını araç yaparak öne çıkardıkları Rant üretme, dağıtma ve bölüşme politikalarıdır.


Türkiye' de politika evrensel siyaset kurallarına göre yapılmamaktadır:

Türkiye' de siyasetin uzun yıllardan beri tesis etmiş kendine has (Alaturka) kuralları vardır; bunlar kavga, karalama, popülizm ve rant ticaretidir. Ülkemizde siyaset sürekli olarak kısır ve hırçın bir iktidar kavgasına endeksleşmiştir. Amaç hizmetten çok  iktidarı ele geçirmedir. İktidar mücadelesi seçimlerle sona ermemektedir. Hükümetlerin her  zaman demokratik yollardan yıkılabilme ihtimalinin mevcut oluşu muhalefet partilerini sürekli ve şiddetli bir iktidarı ele geçirme savaşı vermeğe, hükümet partilerini ise her ne pahasına olursa olsun iktidarı elden kaçırmama mücadelesine itmektedir. Siyasi kavga rejimi tehlikeye itecek davranışları bile vasıta yapabilmektedir. Bu kavgalar  siyasetin yapısını cılızlaştırmakta, siyasetçilerin itibarını zedeleyerek siyaset dışı güçleri etkin ve egemen  kılmaktadır.

Siyaset kurumları oligarşik bir evrede feodalleşmiştir:

Siyasi bir partinin yönetimini ele geçiren lider ve çevresi orada ömür boyu imkanına sahiptirler. Kendilerini seçecek teşkilat kadrolarını oligarşik yöntemlerle kendileri belirlemekte, belirlenen kadrolar da doğal olarak onları tekrar seçmekte ve bu bir kısır döngü sürüp gitmektedir. Bu döngüye aykırı kongre seçimleri ise genel merkez kararı ile iptal edilerek oligarşik iktidar korunmaktadır. Bu Feodal siyasi yapı partinin alt kademelerinde de aynen devam etmektedir. Siyasi partiler çoğulcu ve katılımcı demokratik değil çok lider sultası altındaki feodal ve otokratik kuruluşlardır.

Feodal Parti yapıları siyaseti tekelleştirmekte ve tıkamaktadır:

Türkiye’nin siyasi sisteminin problemlerinin ve çözümsüzlüklerin sebebi şeklen lider sultası olarak görünse de gerçekte feodalleşmiş parti sistemleridir. Piyasada onlarca siyasi partinin bulunduğu ve sadece meclis de gurubu olan büyüklerin devlet finans desteği, iletişim ve tanıtım olanaklarından cömertçe yararlanabildiği  bu sistem yeni bir partiye asla hayat hakkı tanımamaktadır. Siyasetin katılımcı ve çoğulcu bir yapıda özgürleşmesini sağlayacak demokratikleşme çabalarına İktidarı paylaşan partiler bu tekelci zihniyetle karşı çıkmakta ve engellemektedirler. Seçimlerde partilerin ittifak yapmalarını yasaklayan, sadece Türkiye de uygulanan %10 aşırı seçim barajı ile başka partileri  meclise sokmayan antidemokratik yasaların bu güne kadar demokratik bir inisiyatifle  değiştirilmemiş olmasının arkasında bu tekelci ve demokrasi karşıtı zihniyet yatmaktadır. Bu feodal yapı seçmene sadece parti seçme hakkı vermekte kimlerin seçileceğine de parti sultaları  karar vermektedir.

Siyasi yelpaze gittikçe radikalleşmektedir:

Bireylerin kimlik ve değerlerini çağdaş evrensel değerlerle yaşamalarına imkan vermeyen  kısıtlı İnsan Hakları uygulamaları toplumun etnik ve inanç alt kimliklerine sahip bazı kesimlerini, kimliklerini siyasal partilerde arama gibi bir davranışa özendirmektedir. Siyaset giderek tekelleşmekte, radikalleşmekte ve siyaset dışı güçlerin sultasına girmektedir. Bu anayasa, bu Siyasi Partiler Kanunu,  bu Seçim Kanunu ve bu tekelci ve sultacı politik yapı ile Türkiye’nin çaresizliği gittikçe derinleşen bir kısır döngü içinde derinleşmektedir.

Siyaseti ve Devleti böylesine tekelleşmiş ve tıkanmış Türkiye nin bunu sadece seçimle açması mümkün değildir:

Siyasi tarihimizde ilk defa bir parlamento görev süresinin daha yarısını tamamlamadan ve 9 ay öncesinden acayip ve ne maksada hizmet edeceği kararı alanlarca bile iyice bilinmeyen  bir erken seçim kararını vermeye mecbur olmuştur. Yapısal bir sistem tıkanması ile karşı karşıya olan Türkiyenin bu tıkanmayı sadece seçimle aşması mümkün değildir.

Seçimler iktidar oluşturmak ve güven tazelemek için yapılır:

Demokrasilerde seçim, iradenin esas kaynağı millete giderek iktidar oluşturmak ve güven tazelemek için yapılır. Bunların gerektiği ve mümkün olduğu her halde fazla gecikilmeden seçime gidilmesi doğaldır. Ne var ki seçimin gerekliliği yanında onun sorunları çözecek güçlü bir siyasi iktidar  oluşturması lazımdır Ülkenin yönetimini güçlü iktidarlara teslim edemeyen  seçimler  sorunları arttırıp sıkıntıları derinleştirir. 

Mevcut seçim sistemleri  “Temsilde adalet”i   sağlayamamaktadır:

Yürürlükteki seçim kanunları seçmen iradesini yansıtmaktan  çok parti çıkarlarına göre düzenlenmiştir. Aralık 1995 de yapılan en son genel seçimler Anayasanın ilkeleri “Temsilde adalet” ve “Yönetimde istikrar”   ilkelerinin asla başarılamadığını açıkça ortaya koymuştur. Kullanılan toplam geçerli oyun %20 si parlamentoya temsilci gönderememiştir. Partilerin aldıkları oy  ile çıkardıkları milletvekili sayıları arasında da bariz uyuşumsuzluklar  vardır. Eşit reye eşit milletvekili ilkesi de başarılamamıştır. Bir milletvekili 84 000 oyla seçilirken başka bir milletvekili 7 000 oyla seçilmiş bulunmaktadır. Milletvekillerini millet değil partinin üst organı, çoğu zaman Genel Başkan, belirlemektedir. Milletvekillerinin belirlenmesindeki bu antidemokratik uygulama bir yerde parti yapılarını hiyerarşik hale getirmekte diğer taraftan milletvekillerinin özgür iradelerini sulta altına almaktadır.

Seçimler "Yönetimde istikrar" ilkesini de sağlayamamaktadır:

1995 seçimlerinde ilk defa beş siyasi parti  % 10 gibi aşırı yüksek bir barajı aşarak parlamentoda grup kurabilmişlerdir. En büyük olduğunu iddia eden partinin oy yüzdesi %20 lerdedir. Artık hiç bir partinin tek başına istikrarlı  bir iktidar oluşturma imkanı yoktur. Tek başına iktidar olan büyük partiler devri bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Siyasi tarihimizde ilk defa eşgüdümlü koalisyonlar ve başbakanlık görevinin iktidar partileri arasında bir nevi devre-mülk gibi paylaşılması şeklinde bir uygulama hayata gelmiştir. 1995 seçimlerinden beri gittikçe şekillenen  ve herkesçe algılanmaya başlayan “Yönetemeyen Demokrasi” imajı ayni zamanda sistemin iflas ettiğini de ilan etmektedir.

İktidar çıkaramayan seçimler ülkenin sorunlarını derinleştirmektedir:

1991 den bu yana yapılan iki seçim güçlü iktidarlar oluşturamadığından dolayı ülkenin sorunları çözülemeyip derinleşmiş ve pek çok sorun ortaya çıkmış, rejimi tehdit eden bazı gelişmeler ciddi tehditler oluşturmuş, gizli ve açık ara rejim özenti ve rivayetleri yasal zeminlerde konuşulur hale gelmiştir. Türkiye pek çok batı ülkesi tarafından artık bir üçüncü dünya ülkesi olarak algılanmaktadır. Politik Sistemimiz milletin güvenini büyük ölçüde yitirmiştir. Seçmenin büyük bir yüzdesi rey verecek parti bulamamakta, en büyük partinin kamu oyu desteği ise %10 lar da dolaşmaktadır. Mevcut şartlarda seçime gidildiği takdirde  1995 seçim neticelerinden daha iyi  sonuç alınmayacağı ve 3 lü koalisyonlardan başka bir iktidar çıkmayacağı görülmektedir. Böylesine zayıf ve istikrarsız hükümetlerle ne Türkiye yi yönetmek ne de önündeki devleşmiş meseleleri çözmek mümkün değildir. Gerekli şartlar ve altyapılar oluşturulmadan gidilecek bir erken seçim ülkeyi rahatlatmak bir yana, sorun ve tehditleri arttıracaktır. Seçimden önce seçimin iktidar çıkaracağı Demokratik alt yapının oluşturulması elzemdir. Bunun içinde gerçek bir özgürlükçü demokrasiyi insan hakları ve hukukun üstünlüğü temelinde katılımcı ve çoğulcu bir siyaset ve devlet alt yapısının oluşturulması gerekir


Bu amaçla Siyaset ve Devlet yeniden yapılanmalıdır.

Yasama, Yürütme ve Yargı Erkleri “Karşılıklı Denge ve Denetim” ilkesi fiilen gerçekleştirilerek birbirinden bağımsız kılınmalı,  Kamu Yönetimi reformu ile Devlet Asli görevlerine çekilip onları etkin ve sağlıklı olarak ifa etmeli, Yerinden Yönetim ve Yerel Demokrasi  gerçekleştirilerek  Türkiye her yerden ve demokratik ve etkin bir şekilde yönetilmeli, Milletvekilleri, il ve belediye meclis üyeleri, oligarşik parti sultaları son bulup  “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir” ilkesi fiilen hayata getirilecek şekilde dar bölge ve iki turlu seçimle bizzat halk tarafından belirlenip seçilmeli, Devlet yönetimine istikrar, huzur ve güven getirmek için aynen yerel yönetimlerde olduğu gibi Devlet ve Hükümet Başkanı bizzat halk tarafından tek dereceli ve iki turlu bir seçimle belirlenmeli.  “Siyaset ve Devlet’ in Yeniden Yapılanması” olarak ifade edilen reformlar ülke yönetimini ülkenin sorunlarını, bunların sebeplerini ortadan kaldıracak şekilde çözebilecek etkinliğe getirmenin anahtarıdır.

         
Ne var ki Siyasi  Parti sultaları önerilen bu reformlara pek de sıcak bakmamaktadır:

Devlet ve Siyasetin yapısal değişim konu ve teklifleri siyasetin gündemine birkaç yıldır girmiş bulunmaktadır. Ülkenin önünün ancak çok yönlü bir yapısal değişimle açılabileceği konusunda neredeyse tam bir konsensüs mevcuttur. Bu yapısal değişimlerin hayata getirilebilmesi için  çoğunluğunu yasa veya kararnamelerin oluşturacağı ve sınırlı ölçüde Anayasa değişikliği gerektiren bir mevzuat reformuna ihtiyaç vardır. Ancak siyasi partilerin anayasa değiştirecek çoğunluğa sahip bir birlikteliğinin buna muvafakat etmesi gerekmektedir.

Ülke için bu kadar önemli ve acil olmasına rağmen bu konuların hükümet ve parlamento gündemine hala getirilememiş olmasının belli nedenleri vardır. Önerilen değişimler halen bu parti sultalarının elindeki, milletvekillerini tek seçici olarak belirleme, devre-mülk esasına da göre olsa Genel Başkanın Başbakan olabilme ve hükümeti denetimsiz olarak yönetme imtiyazlarını elerinden almakta ve bu belirlemelerin, bütün ileri demokrasilerde olduğu gibi, millet tarafından ve çok daha demokratik ve çoğulcu bir yöntemle yapılmasını öngörmektedir.

Parti hiyerarşileri halihazır sultalarını ayakta tutan bu imtiyazlarının kaldırılmasına hiç de sıcak bakmamakta, buna yönelen kamu oyu baskısını aşabilmek için ya bu teklifleri sübjektif yargılarla karalamakta veyahut değişim diye statükonun dolayısı ile halkından kopmuş seçim sisteminin aynen devamını sağlayan palyatif ve marjinal tedbirler önermektedirler. Bu bakımdan kendilerini  sulta haline getirmiş bulunan mevcut  imtiyazların parti hiyerarşilerinin  öneri ve teşebbüsü ile millete devredilmesi ihtimali zayıftır. Ayrıca her partinin hiyerarşisi bu değişimlerin kendisine ve partiye ne getirip götüreceğinin hesabına göre davranmaktadır. Bir partinin hesabına gelen  bir değişim önerisi öbürünün veya öbürlerinin hesabına gelmemektedir.

Bu sonu gelmeyen hesaplar içinde ülkenin acil ve derinleşmiş sorunlarının çözümünü sağlayacak dinamikler oluşturulamamaktadır. Partiler arasında bu konularda kendiliğinden ciddi bir çalışma yapılmasını ve değişim tekliflerinin yasal öneriler haline getirilmesini de beklememek lazımdır.


Ülkemizin kaderi bu olamaz:

Türkiye aynen 1950 yılında olduğu gibi baskılardan, sahipsizlikten, yokluk ve yetersizliklerden bıkmış, büyük bir arayış ve bekleyiş içindedir. Ülkemizin kendisini birinci sınıf dünya devletleri arasındaki seçkin yerine taşıyacak bir büyük değişim ve atılım hamlesine ihtiyacı vardır. İnsanlarımız  “Yeter Söz Milletindir “ diye ona tekrar sahip çıkacak ve meselelerini köklü ve kalıcı bir çözümle hallederek milleti ve onun gündemini öne çıkaracak bir iktidar aramaktadır.

1950 de MENDERES’ i 1983 de ÖZAL’ ı sağ duyulu oyları ile tek başına iktidar yapan Milletimizin  bu defa da gereken değişimi başaracak bir misyonu olan ve bunu savunan bir partiyi tek başına iktidara getirmesi gerekmektedir.

DEMOKRAT PARTİ olarak aynen 1950 de olduğu gibi “Yeter Söz Milletindir “ diyerek ülkemize ve milletimize sahip çıkıyor ve onu dünyanın ileri ülkeleri arasındaki yerine taşıyacak bir büyük değişim ve yenilik programını  uygulamaya hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.

DEMOKRAT PARTİ OLARAK:

ÜLKEMİZİN, SORUNLARINI BİR AN ÖNCE ÇÖZÜP  DÜNYANIN GELİŞMİŞ ÜLKELERİ ARASINDAKİ SEÇKİN YERİNİ ALABİLMESİ İÇİN DEVLET VE SİYASETİN, KÖKLÜ BİR YENİDEN YAPILANMA PROGRAMI İLE ÇAĞDAŞ VE ATILIMCI BİR YAPI VE YÖNTEME KAVUŞTURULMASINI TEK ÇIKIŞ YOLU OLARAK GÖRÜYORUZ, BÖYLE  CESUR VE YENİLİKÇİ BİR PROGRAM İLE ÜLKEMİZİN; DÜNYANIN İLERİ ÜLKELERİNİ 2000 Lİ YILLARIN İLK 10-15 SENESİ İÇİNDE YAKALAYABİLECEĞİNE İNANIYORUZ,

BU, YENİDEN YAPILANMA VE DEĞİŞİM PROGRAMINI DEMOKRAT PARTİ’NİN ANA MİSYONU OLARAK BENİMSİYOR  VE İSTİKLAL SAVAŞININ MİSAK-I MİLLİ BENZERİ DEMOKRATİK BİR ATILIM İLE BU PROGRAMI MİLLETLE BİRLİKTE   BAŞARMAK İÇİN MİLLETİMİZDEN DEMOKRAT PARTİYİ İKTİDAR YAPMASINI İSTİYORUZ,

PROGRAMIMIZIN ANA HATLARI ŞUNLARDIR:

Kainat ve içindeki her şey, yaratılanların en şereflisi insan için yaratılmıştır. Her şey insan içindir. Hürriyet, insan içindir. Adalet, insan içindir. Huzur ve güven, insan içindir. Kalkınma ve refah da insan içindir. Siyasetin gayesi de insana hizmettir. Halka hizmet, Hak 'a hizmettir. Demokrat Parti olarak siyasetimizin ana amacı: İnsanı manevi ve maddi zenginliklere kavuşturarak onu mutlu edecek ortamı hazırlamaktır.





















Devlet ve Siyaset Yeniden Yapılanarak ülkemize sorunlarının hepsinin üstesinden gelecek bir dünya devleti olmasının yolu açılacaktır:

“Siyaset ve Devlet’ in Yeniden Yapılanması” olarak ifade edilen reformlar ülke yönetimini ülkenin sorunlarını, bunların sebeplerini ortadan kaldıracak şekilde çözebilecek etkinliğe getirmenin anahtarıdır. Bu reformlar, başarılı ve sür’atli bir şekilde yapılınca Türkiye'nin kronikleşmiş bütün sorunlarının sağlıklı ve etkin bir şekilde çözülmesi mümkün olacaktır.    
        

a-Devlet Asli Görevlerine Çekilecektir: Devletin  yapması zorunlu olan asli fonksiyon ve hizmetlerin (Adalet, Dış güvenlik, İç güvenlik ve huzur, Sosyal Devlet, fert ve toplumun geliştirilmesi, refah ve mutluluğun şartlarının oluşturulması) dışında kalan fonksiyon ve kurumlar  özelleştirilecek veya yerel yönetimlere devredilecektir.


b-Yerinden Yönetim ve Yerel Demokrasi Gerçekleştirilecektir: İl ve ilçelerin görev alanlarındaki bütün hizmetlerin yerinden yönetim yoluyla yapılabilmesi için gerekli kaynak ve yetkilerin tamamı mahalli yönetimlere aktarılacaktır. Merkezi hükümet genel nezaret, koordinasyon, denetim ile birden fazla ili ilgilendiren veya ülkenin ortak değerlerini içeren konuları yüklenecek, bir ilin gücünü aşan mahalli hizmetlerin yerine getirilmesinde gerekli desteği sağlayacaktır.

c-Yasama, Yürütme ve Yargı Erkleri Birbirinden Bağımsız Hale Getirilecektir: Anayasamızın açıkça belirtmesine rağmen halen uygulanamayan  Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasındaki kuvvetler ayrılığı ve “Devletin üç erki arasındaki karşılıklı denge ve denetim ilkesi” hayata getirilecektir. Milletvekilleri dar bölge ve iki turlu seçimle bizzat halk tarafından seçilecek, oligarşik parti sultaları son bularak Anayasamızın “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir” ilkesi fiilen gerçekleştirilecektir. Seçim yasası Anayasaya dahil edilecektir.

d-Tam Başkanlık Sistemine Geçilecektir: Milletimizin yapısına ve beklentilerine uygun bir rejim olan ve parlamentonun en üstün güç olduğu Başkanlık Sistemi’nin tesisi için anayasada gerekli değişiklikleri yapmak azim ve kararındayız.


·        ·        Demokrat Parti, ülkemizde başta fikir, inanç ve teşebbüs olmak üzere bütün hak ve hürriyetlerin uygarca ve özgürce kullanılmasının önündeki tüm engelleri kaldırmaya kararlıdır.

·        ·        Anayasa ve yasalar demokratikleştirilecektir: “1982 Anayasası”, demokrasimizi Evrensel İnsan Haklarına dayayan ve onu halkına güvenen ve halkın iradesini belirleyici kılan gerçek ve sağlıklı işleyen bir demokrasi haline getirme, gelişmenin hızlandırılması, ve vatandaşlarımızın çağdaş medeniyetin bütün nimetlerinden faydalanmasını sağlama amacı ile, sadece temel esasları ihtiva edecek şekilde demokratikleştirilecektir.

·        ·        Yargı Erki bütünleştirilip tam manası ile bağımsız hale getirilecek, Yargının hızlı ve sağlıklı çalışması sağlanacaktır, Devletin bütün kurum ve işlemleri istisnasız yargı denetimine açık hale getirilecektir: Anayasa mahkemesi, Danıştay, İdari mahkemeler ile Yargıtay ve mahkemelerin bağımsız ve etkin  entegrasyonu ve ihtisaslaşması sağlanarak Yargı Erki gerçek anlamda bir bağımsız denge ve denetim erki haline getirilecektir. Mahkemelerimizin kuruluş ve işleyişini düzenleyen kanunlar yeniden ele alınacak, davaların kısa sürede ve sağlıklı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayacak mevzuat ve usul düzenlenmeleri yapılacaktır. Devletin hiçbir kurum ve işlemi yargı denetiminden istisna edilmeyecektir

·        ·        Adaletin hızlı dağıtımı kurumsallaştırılacaktır: Kamu kesimi içinde kurulacak özel bir izleme, istihbarat ve uzlaştırma kuruluşuna ilaveten Türkçe’ye “Kamu Hakemi” olarak tercüme edilebilecek “Ombudsman” kurumu oluşturularak halkın hak arama, denetim ve izleme hakkı nı gerçekleştiren sağlıklı bir adalet dağıtım sistemi hayata getirilecektir.

·        ·        Eğitim ve öğretim kurumları yerelleştirilecek ve  özelleştirilecektir: Devlet okul ve üniversitelerinin, daha bağımsız çalışabilmeleri için merkezi sistemden yerel yönetimlere devredilecek, Uygun görülen devlet okulları ve üniversiteleri vakıf halinde özelleştirilecektir.

·        ·        Yoksul ların en iyi okuma imkanlarından yararlanmaları için eğitim sigorta ve kredi sistemi kurulacaktır: Özel okullarda herkesin fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde okuyabilmesini sağlamak için, mali durumu müsait olmayanların okul ücretlerini ve geçim masraflarını karşılayacak bir sigorta-kredi sistemi kurulacaktır

·        ·        Sağlık kurumları yerelleştirilecek ve  özelleştirilecektir.  Sağlık sigortası da genelleştirilecektir: Bütün vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yeterli şekilde yararlanmaları amacı ile; herkesin sağlık sigortasına kavuşturulmasını, yoksul ve güçsüzlerin özel sağlık sigortalarının devlet tarafından karşılanmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılacaktır. Devlet ve sigorta hastaneleri vakıf müesseseleri şeklinde özelleştirilerek, halen sadece geliri yüksek kesimlere hizmet verebilen yüksek kaliteli hastaneler geniş halk kitlelerine de hizmet verebileceklerdir. Koruyucu hekimlik ve Aile hekimliği kurumları geliştirilerek her ailenin vücut ve ruh sağlığı açısından bir hekim ile ilişki içinde olması sağlanacaktır

·        ·        Çağdaş ve sağlıklı bir  Milli Sosyal Güvenlik Sistemi oluşturulacak ve yaygınlaştırılacaktır: İnsanlarımıza güvenli bir gelecek sağlayacak Milli Sosyal Güvenlik Sistemi sadece sosyal sigorta kurumlarına dayanan ve devletçe yönetilen tek ayaklı bir kurum olmaktan çıkarılıp özel sektörün, fertlerin ve sosyal grupların da yer alacağı çok ayaklı ve çeşitli tercihlere imkan veren bir sistem haline dönüştürülecektir.

·        ·        Çalışma mevzuatı sağlıklı hale getirilecek, işsizlik sigortası genelleştirilecektir: İşçi ve işverenin haklarını adil bir şekilde düzenleyen, çalışanlar için iyi şartlar ve işyerine karlılık sağlayan yeni bir çalışma mevzuatı uygulamaya konulacaktır. İşsizlik sigortası toplumun tamamını kapsayacak şekilde geliştirilip, işsizlerin yeni işlere adapte olmaları, özürlülerin çalışma hayatında yer almaları özel eğitim programları ile desteklenecektir.


·        ·        Kamu Çalışanları sosyal haklarını demokratik yollardan elde edebileceklerdir: Devlet hizmetlerindeki memur, işçi gibi ayrımlar asgariye indirilecek, kamu çalışanlarının sosyal haklarını demokratik yollarla elde etmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Kamu personel sistemi adil ve ihtisaslaşmayı amaçlayan özerk bir yapıya kavuşturulacak, kamu çalışanlarının işine yasal nedenler dışında son verilemeyecektir.

·        ·        Kapsamlı ve esnek bir konut kredisi  sistemi ile Konut sahibi olmak özendirilecek ve desteklenecektir: Şehirlerin gelişme alanları hızlı ve planlı bir biçimde ve sağlıklı bir alt yapı ile yerleşime açılacaktır. Toplu konut fonu, bankaların konut yapımı ve alımına yönelik kaynaklarını desteklemek amacıyla kullanılacaktır. Kooperatifçiliğe alternatif olarak toplu konut yapacak şirketlere orta vadeli finansman sağlanacaktır. Konut yapımının hızlandırılması için konut satın alanlar bina amortismanı ve kredi faizini gelir vergisi matrahından indirime imkanı getirilecektir.

·        ·        Çevreyi koruyan ve geliştiren düzenlemeler yapılacaktır: Nüfus yoğunluğunun giderek arttığı şehirlerde, insanımızın daha iyi bir çevreye kavuşturulması için hava ve su niteliğini ıslah eden, yeşil alanları genişlen, insanlara ferahlık verecek çevreler oluşturan düzenlemeler yapılacaktır.

·        ·        Devlet toplumun Kültür ve Sanat değerlerine sahip çıkıp onların asli yapılarını zedelemeden zenginleşeceği  ortamı oluşturacak, sanatın ve sanatçının  gelişmesini teşvik edecektir. Kültür politikamızın temeli, “Sistemin ve Devletin Kimlik Belirlememesi”dir.

·        ·        Türkiye’yi bölgesinde kalıcı barışın vazgeçilmez unsuru, Dünya’daki evrensel politikalarda söz sahibi bir ülke konumuna getirecek Aktif ve şahsiyetli bir Dış Politika izlenecektir.

·        ·        İç güvenliğin sağlanmasındaki ana görev, yetki ve sorumluluk, merkezi idarenin gözetim ve koordinasyonunda ve halkı ile bütünleşmiş il ve ilçe idarelerinin olacaktır. Ancak bunlara, büyük olaylarda yetersiz kalmaları halinde, ulusal güvenlik sisteminden destek verilecektir.

·        ·        Türkiye'nin önünü tıkayan bir “Güneydoğu Sorunu” Milli Birlik ve Beraberliği zedelemeden bütün yönleri ile ve çok boyutlu bir sosyo-ekonomik çerçevede ele alınıp gelişmelere göre güncelleştirilecek dinamik bir yaklaşım ve yöntemle ülkenin bir iç meselesi olarak, çözülecektir.

·        ·        Çalışanların içinde bulunduğu şartlar düzeltilerek; emeklilerin, işsizlerin, öğrenim gören gençlerin, ev hanımlarının, özürlülerin, yoksul, kimsesizlerin, gazilerin ve şehit ailelerinin  durumları da iyileştirilerek: Ülke kaynak ve hizmetlerinin toplum kesimleri arasında adil ve dengeli bir şekilde dağıtılması sağlanacaktır.

·        ·        Teşebbüs hürriyetini kısıtlayan her türlü kanuni ve bürokratik engeller kaldırılacaktır. İktisadi hayatımızda kaynak dağılımı, yatırımlar ve üretimin optimum esaslara göre oluştuğu “Rekabete Dayalı Serbest Piyasa Düzeni” nin, sağlıklı, etkin ve adil bir şekilde idamesi için gerekli tedbirler etkin bir bütünlük içinde  uygulanacak, Serbest Piyasa Ekonomisi ve Hür Teşebbüs gerçekleştirilecektir.

·        ·        Devlet  esas olarak, makro politikalar ile ekonomide nazım rolü oynayacaktır. Devletin piyasalara doğrudan müdahalesi önlenecektir. Ancak özel sektörce ele alınamayan sosyal amaçlı yatırımlar ile özel sektörün yapamayacağı alt yapı projeleri devletçe gerçekleştirilecektir

·        ·        Rekabetin adil bir şekilde çalışmasını sağlayacak yapısal ve hukuki tedbirler alınarak Sağlıklı rekabet ortamı tesis edilecektir. İnsanların başarının hakkıyla ödüllendirildiği bir ortamda daha çok çalışarak, kazanarak, işinden ve hayatından daha çok memnun  olarak refah seviyelerini daha çok yükseltebilecekleri yapıcı bir ekonomik ortam oluşturulacaktır.

·        ·        Vergiler adil esaslarla makul seviyelere indirilecektir: Vergiler yeniden gözden geçirilerek adil esaslara bağlanacak ve kuruluş ve kişiler tasarruflarını arttırarak kendilerinin ve ülkenin gelişme ve projelerine, daha fazla pay ayırabilecekleri makul seviyelere indirilecektir.

·        ·        Ülkenin Dışa Açılması kurumsallaşacak: Dış pazarlarda rekabet gücümüzün artırılması için ekonomik, mali, monater politikalarda gereken düzenlemeler süratle yapılacaktır.

·        ·        Entegre olarak alınacak yapısal ve operasyonel tedbir ve uygulanacak çok unsurlu ve yönlü düzenlemelerle enflasyon makul seviyelere indirilecek, ekonomide üretkenliğinin ve verimliliğin artırılması, yeni iş sahalarının açılması ve gelir dağılımının düzeltilmesini sürekli olarak güvence altına alan sağlıklı ve dinamik bir ekonomik alt yapı oluşturulacaktır.    

·        ·        Devletin asli görevlerine girmeyen bütün kuruluşları hızla özelleştirilecek, özelleştirme yabancı sermayeye açık olacaktır.         

·        ·        Etkin ve kapsamlı bir Teşvik sistemiyle ekonomiye dinamizm getirilecektir. Yatırımları teşvik sistemi, bürokratik engellerden arındırılacak, belirli şartları yerine getiren müteşebbislere otomatik uygulanan bir şekle getirilecektir.

·        ·        Esnaf ve sanatkarın  Küçük ve Orta Boy İşletmelerinin (KOBİ) geliştirilmesi  yoğun bir program ve etkin teşvik tedbirleri ile desteklenecektir. Yeni kurulan işletmelerden, belirli bir süre ve belirli bir büyüklüğe ulaşıncaya kadar vergi alınmayacaktır.

·        ·        Ülkenin belli yörelerine doğru ve çok yüksek bir yoğunlukla devam eden nüfus hareketlerinin ülke çapında dengelenmesi zorunludur. Kalkınma Bölgesel olarak yaygın ve dengeli bir şekilde gerçekleştirilecektir. Ülkenin farklı özellik taşıyan geri kalmış yörelerinin kalkınma dinamik ve cazibelerinin birbirlerine eşitleneceği etkinlikte ve ilçe bazında belirlenmiş teşvik tedbirleri ile Kalkınmada öncelikli yörelerdeki ekonomik ve sosyal kalkınma kamçılanacak ve ülke ortalamalarına eş bir sosyo-ekonomik seviye sağlanacaktır.

·        ·        Ülkenin gıda üretimi  konusunda kendine yeterliği  güvence altına alınacaktır.

·        ·        Hızlı kalkınma için etkin bir ulaşım, haberleşme ve enerji alt yapısını tesis ve idame ettirilecek ve bu amaçla  özel girişim ve yabancı sermayeden etkin olarak faydalanılacaktır.

·        ·        Komşularımızla  liberal ekonomiye dayalı ve geniş kapsamlı ekonomik işbirliği oluşturulacak, hudut geçişleri serbestleştirilecek, daha geniş ve yakın ekonomik ve siyasi işbirliği imkanları hayata getirilecektir.

·        ·        Dış Ekonomik İlişkilerimiz, Globalleşme hedefimize uygun bir seviyeye getirilecektir.
Devlet ve ona yön veren siyasi sistem önerdiğimiz programa uygun bir şekilde yeniden yapılandırılarak ülkenin sorunları kalıcı ve sağlıklı çözümlere kavuşturulunca:

¨     ¨     Kamu kesiminde politik çıkar üretilmesi ve rant olarak dağıtılması imkanları ortadan kalkar. Siyaset çıkar kavgası yeri olmaktan çıkıp  hizmet yarışı haline gelir. Devlet erklerinin ve siyasi gücün amacı dışında ve yanlış kullanılmasına engel olunarak, siyaset ve devlet hizmetlerindeki kirlenmelere son verecek güçlü  ve etkin bir siyasal denetim olgusu gerçekleştirilir. Devlet erkleri arasında kuvvetler ayrımına dayalı bir denge ve karşılıklı kontrol sistemi kurularak sorumsuz yetkilerle, dikta ve darbe davranışlarına kesin  olarak son verilir.

¨     ¨     Demokratikleştirme yolu  ile siyasal,sosyal ve ekonomik faaliyetlerde bireyleri ve milleti öne çıkararak  aracı kuruluşların sultasına ile son verilir. Ülke ekonomisinin ana hareket gücü millet olur. Devlet milletin hizmetinde olur. Ekonomi küreselleştirilip dünyaya açılarak ülke güçlü ve atılımcı bir açılım sürece girer.

¨     ¨     Yerel ve yerinden yönetimler demokratik kuruluşlar olarak her yönü ile yetkilendirip güçlendirilerek hem çoğulcu ve katılımcı demokrasi ülkeye yayılır hem de ülke hizmetlerindeki merkeziyetçi tıkanma  sona erer. Sağlıklı çalışan bir toplum düzeni ile, adalet, iç ve dış  güvenlik ve sosyal devlet gibi asli görevlerini eksiksiz yapan, makro politikalarla ekonomiye istikrar ve dinamizm getirerek vatandaşının mutluluğunu gerçekleştiren bir merkezi hükümet oluşur.

¨     ¨     Ülkenin en uç noktalarına kadar bütün insanlara hizmetin sağlıklı, güçlü ve etkin olarak ulaştığı bir kamu yönetim  yapısı hayata gelir. Böylelikle katılımcı ve çoğulcu demokrasi biçimsel ve noktasal olarak değil yurt çapında ve gerçek manada gerçekleşir.

¨     ¨     Alt yapı gelişmesi, vasıflı eğitim, teknolojik açılım, tasarruf, yatırım ve kalkınma hızlanır. Türk Lirası istikrar ve güven kazanarak, verimlilik, tasarruf, yatırım, üretim ve gelir büyük ölçüde artar, ülkenin kalkınma hızı önemli ölçüde yükselir serbest piyasa ekonomisini tam anlamıyla çalışır. Enflasyon ve işsizlik gündemden çıkar. Halkın geçim sıkıntısı ortadan kalkıp insanlar; bilim, kültür, sanat, spor ve sosyal faaliyet ve gelişmelere  daha fazla kaynak ve zaman ayırabilir hale gelir.

¨     ¨     Yaşamın seviye ve kalitesi böylece yükselince de toplum, insan haklarına dayalı gerçek demokrasiyi özünde gerçekleştirir, korku ve tabulardan arınır, geleceğe tam bir güven ve ümit içinde kaynaşır ve kenetlenir, demokratik, çağdaş ve dinamik bir toplum düzeni oluşturur,  Ülkeyi ekonomik ve politik yönden istikrarlı bir şekilde yöneten, halkına güvenen, kültürel ve etnik farklılıkları ülkemizin zenginliği olarak kabul eden, her türlü yolsuzluk ve kirlenmelerden arınmış bölgesinde kalıcı barışı iç ve dış politikanın vazgeçilmez  bir unsuru haline getirebilen böylesine bir devlet yönetimi, ülkemizi layık olduğu yere taşır.

¨     ¨     Ülkenin önünde yepyeni ufuklar açılır ve ülkenin insanları tahminlerin ötesinde bir kalkınma, refah ve mutluluk seviyesine erişir. Böyle bir sistemle idare edilen Türkiye, bölgesinin en büyük cazibe merkezi haline gelerek, Bölgesel bir Süper Devlet olur.

¨     ¨     Bu büyük atılım ve değişim hamlesin gerçekleştirmek için gerekli bütün şart ve imkanların mevcut olduğuna inanıyoruz. NELERİN, NİÇİN ve NASIL yapılması gerektiğini çok iyi biliyoruz. Kamu oyumuza  sunmakta olduğumuz Demokrat Parti Programı bu inancımızı hayata getirme için gerekli bütün temel politika ve yaklaşımları içermektedir.    

¨     ¨     Referansımız demokrasi, güvencemiz ise milletimizin yanılmaz sağ duyusu ve yılmayan azmidir. Bu büyük hedefe giden  yolda tam bir kararlılık ve azim içinde ilerliyoruz.

¨     ¨     Ülkemizin dünyanın ileri devletleri arasındaki seçkin yerini bir an önce almasını isteyen insanlarımızı bu dava ve misyon etrafında toplanıp birleşmeye ve beklenen ümit ışığını  yakarak aydınlık bir gelecek için hamle yapmaya davet ediyoruz. Davetimiz ciddidir, içtendir ve süreklidir.

¨     ¨     İyi niyet ve dürüst gayretlerin destekçisi büyük milletimiz, Yardımcısı ise Yüce Allah’tır.
                                                                                                                      





                                                                                     DEMOKRAT PARTİ                               
                                                                                      


DEMOKRAT PARTİNİN İÇ HİZMET İLKELERİ 
Demokrat Parti’ nin misyonu, ülkede insan haklarına dayalı evrensel normlarda demokrasiyi gerçekleştirerek, milletimizi ve Devletimizi dünyanın en ileri ve gelişmiş demokrasileri arasındaki yerine en kısa zamanda ulaştırmaktır. Parti, bu programı başarı ile gerçekleştirmek için gereken her şeyi büyük bir kararlılık, azim ve irade ile yerine getirmeğe hazırdır. Bu hizmetleri başarı ile yerine getirmek için partinin iç yönetiminde hakim kıldığı “İç Hizmet İlkeleri” şunlardır:

1-  Parti,savunduğu “Parti içi demokrasi”yi kendi iç yönetiminde özellikle uygulamaktadır.
2- “Parti, Genel Başkan İçin” değil, “Genel Başkan Parti İçin”vardır.  Partide, “Lider Sultası”  
     yoktur.
3- “Parti Disiplini”, sevgi ve saygıya dayalı ve yapıcıdır. Dayatma ve zorlama yoktur ve asla
     olmayacaktır.
4- “Genel Başkan” kendini değil “Parti” yi ve O’ nun “Karar Organları” nın ürettiği öneri, 
     çözüm ve projeleri  topluma en uygun şekillerde takdimle yükümlüdür.
5- Başta “Genel Başkan” olmak üzere,  partinin merkez, il, ilçe ve belde teşkilatlarındaki
    bütün yöneticiler, parti mensuplarının ve kamuoyunun haklı öğrenme ve açıklama 
     taleplerini  karşılarlar.
6- “Karar Süreci” nde, o konuda ehliyetli olanlara önceden danışma zorunluluğu terk   
     edilemez. Kanun ve Tüzük hükümleri herkese ve her şeye rağmen mutlaka ve ayırımsız  
     olarak uygulanır. Hak, Adalet ve Hukukun Üstünlüğü esastır.
7- “Görev Alma” lar, Ehliyet (dürüstlük, liyakat, gayret ve kıdem) kıstası ve istişare yöntemi 
     iledir. Fakat, zorunlu organlar ve resmi kurullar için yapılan bütün seçimler; Şahsen ve
     özgür irade ile adaylık beyanı, tercihli-birleşik oy pusulası / çarşaf liste usulü ve  
     esaslarına göre yapılır.
8- Seçimler hariç olmak üzere; “Yönetim Görevleri” nde “Talep” değil “Teklif” esastır. 
    Ancak, “Ehil” oldukları açıkça bilinenler “Aracısız” kendi ehliyetlerine uygun bir seçimli
    göreve aday olabilirler. “Ehil” olanlar 7. maddede açıklanan  usuller çerçevesinde görev 
    alırlar.
9- “Ehliyet” in ana kıstası “Kıdem” değil, “Liyakat” tir. “Görevin İfası” nda “Liyakat” ini ispat
      edemeyenler yerlerini rızaları ile “Ehil” olanlara terk ederler.
10- “Parti”  deki öncelikler: Önce “ÜLKE”, Sonra “PARTİ”, Daha sonra “DAVA       
       ARKADAŞLARI”, Nihayet “Ferdin Kendisi” dir.
11- “Parti” de denetim, “Tenkit” için değil, ”Yanlışı terk ve doğruyu bulup başarma” amacı
      ile yapılır.
12- “Parti Yönetimi”, Partimizin her mensubu ve Milletimizin her ferdinden gelen, “Uyarıcı”
      ve “Aydınlatıcı”  bütün proje önerilere ve eleştirilere açık ve bunu yapanların hepsine
      müteşekkirdir.
13-  İlke olarak, Genel ve Yerel Seçimlerde, “Genel Merkez Kontenjanı” dışındaki tüm parti
       adayları,  ilgili parti  teşkilât üyelerinin  katılacağı  ön seçimlerle   belirlenecektir.
14- Parti’ nin başarısının şerefi sadece “Genel Başkan”a değil, O’ ndan başlayarak bütün
       “Üyeler”e aittir. “Sorumluluklar” da aynı şekilde paylaşılır.
15-  “Demokrat Parti”nin bütün gayret ve çalışmalarının odak ve  hedefi: “MİLLETİN     
       EGEMENLİĞİ” dir.

PARTİ ÇALIŞMALARI, BU ESASLARA GÖRE YÜRÜTÜLÜR.
İYİ, SORUMLU, DÜRÜST, DEMOKRAT OLAN VE ÇALIŞAN KAZANSIN
GENEL DURUM DEĞERLENDİRMESİ

è         è     Yirmi birinci yüzyıla girdik. Yirminci yüzyılda sanayi ve teknolojide meydana gelen gelişmeler, insanlık tarihi süresince sağlanan gelişmeleri hayli geride bıraktı. Bilim ve teknolojinin gelişme hızı ise artarak devam ediyor. On dokuzuncu yüzyılın büyük güçleri yerini başka güçlere bıraktı. Yüzyılın başında yayılmaya başlayan ve daha on beş yıl öncesine kadar bütün Dünyayı hegemonyasına alma eğilimi gösteren komünizm, birkaç yıl önce sahneden çekildi.
è         è    Avrupa tarih boyunca devam ede gelen ihtilaflardan kurtulabilmek için nihai hedefi siyasi entegrasyon olan bir sürece girerek, “Avrupa Birliği” ni kurdu. İki yüzyıl önce “Sanayi Devrimi” ni yakalayan dünyamız elektronik, haberleşme ve enformatikte meydana gelen gelişmeler sonucu “Bilgi Çağı” na atladı. Genetik ve biyokimyanın daha şimdiden yirmi birinci yüzyılın en önemli gelişme alanları olacağı belli oldu. Çevre sorunları ve ozon tabakasının delinme olgusu herkesi ilgilendirmeye başladı.
è         è    Tarımda teknolojik gelişmelerin ve “Yeşil Devrim” in sonucu olarak, yüzyılın başında 1.6 milyar insanı beslemekte zorlanan Dünya, bugün 5.5 milyar insanı çok daha iyi şartlarda besleyebilir hale geldi. Beslenme ve sağlıktaki gelişmeler ortalama insan ömrünü uzattı. Her toplumun ve her insanın refahı geçen yüzyıla göre daha iyi bir düzeye ulaştı.
è         è    Serbest Piyasa Ekonomisi’ni benimseyen ülkeler büyük gelişme gösterdiler. Piyasa ekonomisi uygulayan ve dünya nüfusunun sadece % 15’ini teşkil eden gelişmiş ülkelerin dünya hasılası içindeki payı % 80 lere çıktı. Koruma ve engellemelere rağmen dünya ticaretine rekabet hakim oldu ve dünya ihracatının % 70’i gelişmiş pazar ülkelerine ait olmak üzere dört trilyon Dolar’ ı aştı. Yabancı sermaye yatırımları hızla gelişti, uluslararası şirketler üretim ve dış ticaret bakımından çok önemli hale geldiler
è         è    Bütün bunlardan daha önemli olarak bu yüzyılda “Demokrasi ve İnsan Hakları” nda büyük gelişmeler oldu. “İnsan Hakları” nın korunması için uluslararası anlaşmalar yapıldı, uluslararası etkin kurumlar oluşturuldu. İnsanların bireysel dünyalarında en geniş özgürlükler içinde kendilerini, gelecek nesil  ve dünyalarını geliştirmelerine imkan veren evrensel değerler hayata geçirildi.
è         è    Türkiye’mize gelince; On altıncı yüzyılda gücünün zirvesine erişen ve Dünya’ da kurulmuş en güçlü devletlerden biri olan, daha sonra gelişmesi duraklayan, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda önce tedricen daha sonra hızla zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu, bu yüzyılın başında “hasta adam” unvanını aldı. “Sanayi Devrimi” ne ayak uyduramayan, Batı Dünyası’ ndaki ekonomik, sosyal ve bilimsel gelişmelerin hayli gerisinde kalan İmparatorluk, bu ihmallerin faturasını ağır ödedi. Dünya Siyaseti’nin merkezi sayılan Ortadoğu’ ya egemen olan Osmanlı İmparatorluğu’ nu yıkmak için yüzyıllar boyu sürdürülmüş çabalar, Birinci Dünya Savaşı’nda amacına ulaştı. 622 yıl devam eden Osmanlı Hükümranlığı ve sağladığı barış ortamı sona erdi. Ortadoğu’da istikrarsızlığı sürekli, barışı imkansız hale getiren bir yapı oluştu. İmparatorluğun geri kalan toprakları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti dahil yeni devletler kuruldu.
è         è    Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin işi gerçekten zordu. Şan ve şerefle dolu zengin bir tarihe ve kültürel mirasa sahip yeni devlet, fiziki imkanlar yönünden çok güçsüzdü. Buna rağmen Cumhuriyetin ilk dönemlerinde önemli gelişmeler gerçekleştirildi.
è         è    Son yüzyıl, devlet yönetimi bakımından Türkiye’ye her çeşit tecrübeyi yaşattı. Monarşi, Meşrutiyet ve Cumhuriyet. Cumhuriyet rejiminde de her çeşit uygulama yapıldı. Tek parti yönetimi, çok partili dönem, tek parti hükümetleri, ihtilaller, askeri yönetimler, azınlık hükümetleri ve koalisyonlar… koalisyonlar…
è         è    Anayasalar da sürekli değişikliğe uğradı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1982 Anayasası ve ara değişiklikler.
è         è    Bazı dönemler istisna edilirse Türkiye’nin yirminci yüzyılda arzu edilen hatta beklenen gelişmeyi gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Bunun sebepleri arasında uzun yıllar boyunca dışa kapalı ve devletçi ekonomik politikaların tatbiki, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, demokratik rejimi sık kesintiye uğratan ihtilaller ve müdahaleler sayılabilir. Türkiye’nin hamle yapığı dönemler ise siyasi irade ve kararlılığa sahip, icraatta cesur bir lider yönetimindeki partilerin tek başına iktidar oldukları dönemlerdir. Atatürk dönemi, Menderes dönemi, Özal dönemi.
è         è    Ancak 2000 li yıllara yaklaştığımız şu sırada ülkemizin yeniden büyük bir bunalım ile karşı karşıya olduğu görülmektedir. Türkiye, bir tarafından Dünyaya hızla açılan dinamik yapıdaki özel kesim ile büyük ümitler vaad ederken diğer taraftan da hiç bir sorununa çözüm üretemeyen kısır döngü içindeki siyaset ve kamu yapısı ile çıkmazlara sürüklenmektedir.
                          Ülkemiz halen çok önemli ve kritik bir süreçten geçmektedir.
    
                                                                                                                           "YETER, SÖZ MİLLETİNDİR.."

                                                                  DEMOKRAT PARTİ


è         è     ÜLKEMİZ VE TOPLUMUMUZUN ÖNÜNDE
ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN ÇOK ÖNEMLİ SORUNLAR VARDIR

Sağlıklı ve kalıcı çözümlere ulaştırılmadığı takdirde bu sorunlar bunalımlara dönüşmektedir.

®   ®   EKONOMİK SORUNLAR
®   ®   Aşırı Devlet Borçlanmaları ve astronomik Faiz Ödemeleri,
®   ®   Rant Ekonomisi,
®   ®   Kronik Enflasyon, makro ekonomik  istikrarsızlık sonucu yükselen ülke riski,
®   ®   Boyutları her yıl büyüyen Kayıt Dışı Ekonomi,
®   ®   Vergi Kaçakları ve vergi yükünün adaletsiz dağılımı,
®   ®   Hızlı ve tehlikeli şekilde bozulan Gelir Dağılımı,
®   ®   Yaygınlaşan Fakirlik,
®   ®   Gittikçe derinleşen İşsizlik,
®   ®   Ayyuka çıkan ekonomik ve mali Yolsuzluklar,
®   ®   Gittikçe büyüyen Dış Ticaret Açığı,
®   ®   Ekonomik büyümede istikrarsızlık,
®   ®   Tekelci veya oligopolist piyasalar,
®   ®   Piyasalara hukuk dışı müdahaleler, belirsizlik ve istikrarsızlık, Ekonomide popülist politikalar,
®   ®   Rayından çıkmış ve iflas görünümündeki Devlet Bütçesi,
®   ®   Çığ gibi büyüyen Bütçe Açıkları,

®   ®   SOSYAL SORUN VE BUNALIMLAR
®   ®   Ekonomik, dini, etnik, sosyal ve kültürel çeşitlilik ve farklılıklar, toplumda gerilim ve çatışma doğurabilecek boyutta sorunlar haline dönüştürülebilmekte, “Sosyal Barış” ve “Huzur”u tehdit eden kutuplaşmalar, aşırılıklar, sosyal çatışmalar ve terörizm yaygınlaşmakta ve derinleşmektedir. Hızlı göç ve çarpık yerleşme, büyük yerleşim merkezlerinin geleceğini ümitsiz hale dönüştürecek bir başıboşluk halini almaktadır. Sonuçta,insanlarımızın birlikte varolma kabiliyeti, birbirinin varlığına tehdit haline dönüşmektedir.

®   ®   KAYBOLAN GÜVEN
®   ®   Bazı devlet ve politika kuruluşlarının kadro, davranış ve yönetimlerine duyulması gereken güven kaybolmakta, bunların  halktan kopuk, oligarşik bir görünüm kazandıkları, geç veya hiç çalışmayan “Adalet ve Yargının”yerini çeşitli mafya ve şiddet kuruluşlarının aldığı, iddiaları yaygınlaşmaktadır.

®   ®   DIŞ İLİŞKİLERİMİZDE SÜREGELEN YALNIZLAŞMA VE MARJİNALLEŞME
®   ®   Uzun vadeli ve etkin “Dış Politikalar” ın olmayışı ülkeyi dış ilişkilerinde yalnızlaştırmakta, ve yanlış tercihlere mahkum etmektedir




®   ®   ENDİŞE VERİCİ BOYUTLARA ULAŞAN VE DIŞ İTİBARI SARSAN BAZI İÇ GELİŞMELER
®   ®   Rejim Bunalımları,
®   ®   Siyasi İstikrarsızlık,
®   ®   Ekonomik Bunalım,
®   ®   Sosyal Bunalım,
®   ®   Zayıf ve yetersiz “Devlet Yönetimi”,

®   ®   BİR TÜRLÜ ÇÖZÜLEMEDİĞİ İÇİN KRONİKLEŞEREK
®   ®   ÜLKENİN DIŞ POLİTİKASINI İPOTEK ALTINA ALAN DIŞ SORUNLAR.
®   ®   Yunanistan,
®   ®   Kıbrıs,
®   ®   Suriye
®   ®   Kuzey Irak,
®   ®   Ortadoğu,
®   ®   Balkanlar,
®   ®   Kafkaslar,

®   ®   ÜLKENİN GELECEĞİNİ TEHDİT EDEN, ÇAĞIN GERİSİNDE KALMIŞ YETERSİZ  ALT  YAPILAR
®   ®   Eğitim,
®   ®   Sağlık,
®   ®   Sosyal Güvenlik,
®   ®   Altyapısız ve düzensiz şehirleşme

ÜLKE SORUNLARININ GÖRÜNEN VE BİLİNEN BAŞLICA NEDENLERİ
è         è    **Ekonomik Daralma
è         è    Azalan tasarruf eğilimi, yükselen faizler, rant ekonomisinin cazipleşmiş olması, aşırı bütçe açıkları, yatırım isteksizliği ve israf ekonomisi.
è         è    **Sosyal  Sarsıntılar
è         è    *Sosyal Çözülme:  (Sosyal dayanışma ve hoşgörünün zayıflaması),
è         è    *Sosyal çöküntü: (Toplumu bütünleştiren ve güçlü kılan “Sosyal Sistem”in zayıflaması ve çökmesi),
è         è    *Kaybolan Değer Yargıları: (“Ahlaki” ve “İnsani” değerlerin aşınması ve yozlaşması),
è         è    *Yolsuzluklar: (Ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları ve bu iddiaların açıklığa kavuşmaması)

è         è    **Dış Mihrakların Yıkıcı Faaliyetleri:
è         è    *Yanlış Yönlendirilen Ülke Yönetimi: Ülke yönetiminin, bazı güç odaklarınca (Enternasyonal  Kurumlar, Dış Teknik ve Ekonomik yardım, Açık ve Gizli Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar, Medya) çeşitli yollardan doğrudan veya dolaylı etkilendirilmesi suretile ülke çoğunluğuna ters düşen, sosyal bütünlük ve istikrarı zedeleyici yanlış politika ve uygulamalara gitmeleri
è         è    *Ülkeye kasteden Karşı İstihbarat: Yabancı Entelijans Teşkilatlarının ülkeyi ve toplumu birbirine düşürmeyi hedef alan terör ve provokasyon hareketleri
è         è    *Ekonomik Baskı: Çeşitli araçlarla Ülke Ekonomisine tahakküm edilmesi (Ticaret Hadleri, Yardım Politikaları, Ticaretin Yönlendirilmesi, Ekonomik Müdahaleler, Uluslararası Kuruluşların Tek Yönlü Kararları)
è         è    *Sosyal Tahribat: Sosyal Farklılıkların (Etnik,Dini,İktisadi,Sosyal ve Kültürel) istismarı yolu ile sosyal yapıyı tahribe yönelik provokasyonlar.
è         è    *Yapay İhtilaflar: Komşu ülkelerle doğurulan yapay ihtilaflar ile ilişkilerin gerginleştirilmesi, silahlanmanın teşviki, ekonomik ilişkilerin çökertilmesi
è         è    *Yanlış Kalkınma Politikaları: Uygun olmayan “Kalkınma Politikaları”nın empoze edilmesi (Yanlış Öncelikler, Hatalı Sanayileşme Politikaları, Teknolojik Birikimin Önlenmesi,)
è         è    *Tüketim ekonomisinin teşvik edilmesi:, Dış ödemeler dengesinin devamlı açık vermesini gerektirecek tüketime dönük  israf ve lüks yaşantının teşviki.
è         è    *İdeolojik yayılmacılık:Toplumun kutuplaşarak parçalanmasına yol açan her türlü İdeolojik yayılmacılık (Kapitalizm, Marksizm, Fundamentalizm , Faşizm ve Irkçılık)
è         è    *Kültür Emperyalizmi: “Sosyal” ve “Ahlaki” değerleri tahrip etmeyi hedef alan  bir kültür emperyalizmi

è         è    **Yetersiz Kamu Yönetimi:
è         è    Hantal ve politikaya karışmış “Bürokrasi”, “Merkeziyetçi Yönetim”, politize olmuş kadrolara dayalı kamu yönetimi ve “Aşırı Politizasyon”, çıkar bölüşmesine dayalı bir politik mafyalaşma, yolsuzluklar, kaht-ı rical (Yüksek vasıflı devlet ve siyaset adamı yokluğu),

è         è    **Çözüm Üretemiyen Politik Yapı:
è         è    Temsil krizi olan bir politik yapı, Evrensel Kurallardan mahrum ve daha çok kavga, karalama, popülizm ve rant bölüşmesine dayalı siyaset, feodalleşen parti yapıları, sadece partilerin kısır çıkarlarına dönük adaletsiz ve istikrarsızlık üreten seçim sistemleri, milletin değil parti üst yönetimlerinin belirlediği ve en büyük önceliği tekrar seçilme olan milletvekilleri, marjinal ekseriyetlere dayanan ve çoğu zaman azınlık haline düşen kendi yönetemeyen fakat  başka güç kaynakları tarafından yönlendirilen ve yönetilen, iktidarsız ve etkisiz hükümetler,

                                                                                                         


                                                                           "YETER, SÖZ MİLLETİNDİR!.."
                                                                             D E M O K R A T   P A R T İ

















D E M O K R A T   P A R T İ

P R O G R A M I


Siyaset ve Amacı:
Kainat ve içindeki her şey, insan için yaratılmıştır. Her şey, yaratılanların en şereflisi insan içindir. Hürriyet insan içindir. Adalet insan içindir. Huzur ve güven insan içindir. Kalkınma ve refah da insan içindir. Siyasetin gayesi de insana hizmettir. Halka hizmet, Hak' a hizmettir. Demokrat Parti olarak siyasetimizin ana amacı: İnsanı maddi-manevi-ilmi ve kültürel zenginliklere kavuşturmak suretiyle o' nu huzurlu, güvenli ve mutlu kılacak ortamı hazırlamaktır.

Türkiye’nin önünde büyük fırsatlar vardır   
Dünya büyük bir değişimden geçmektedir. Tarih boyunca eşsiz başarılar sergileyen büyük milletimizin önünde yüzyıllar sonra yeniden büyük bir fırsat doğmuştur. Türkiye bu değişimi 1980'li yıllarda yakalamış ve komşu ülkelere göre ciddi atılımlar yapmıştır.  Ne yazık ki bu gelişim 1991 den sonra durmuş ve ülke yeniden kısır bir döngünün içine düşmüştür. Türkiye’nin yeniden ve köklü bir değişim ve atılıma acil ihtiyacı vardır. Bu, başarı ile yapılırsa İnsan Hakları, Adalet ve Hukukun üstünlüğüne dayalı gerçek Demokrasi gerçekleşir. Devlet Yönetiminde ve Siyasette, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerine dayalı  köklü reformlar yapılırsa, demokrasi tabana yayılır,  milletin egemenliği ve tam bağımsızlık ilkesi tam anlamı ile gerçekleştirilir; ülkenin bütün sorunlarına kalıcı çözümler bulunarak onu Dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında layık olduğu o seçkin yere ulaştıracak  sosyal ve ekonomik bir dinamik harekete geçirilmiş olur.

SOSYAL PROGRAM


Gelişen ve büyüyen ülkemizin sosyal alandaki ihtiyaç ve talepleri çağın şartlarına uygun olarak karşılanacaktır. Çalışanların içinde bulunduğu şartların iyileştirilmesine ilaveten; emeklilerin, işsizlerin, öğrenim gören gençlerin, ev hanımlarının, özürlülerin, yoksul ve kimsesizlerin durumlarının da ülke imkan ve kaynaklarının bu kesimler arasında adaletli ve dengeli bir şekilde dağıtılması suretiyle düzeltilmesi vazgeçilmez hedefimizdir.

Demokrasi
“Evrensel İnsan Haklarına”, “Adalet ve Hukukun Üstünlüğü ve önceliği” ne dayalı, çok partili, çoğulcu ve katılımcı Demokratik Sistemi; farklı grup ve görüşlerin, barış, özgürlük, huzur ve güven içinde bir arada yaşayabildikleri en uygun ve vazgeçilemez bir yönetim biçimi ve “Kamu Düzeni” olarak hedefliyor ve benimsiyoruz.    

İnsan Hakları
Demokrat Parti iktidarında, İnsanların “Fikir, İnanma ve inandığı gibi yaşama, barınma, beslenme ve Teşebbüs Hürriyetleri” ile “Haber Alma”, “Örgütlenme”, “Yönetime Katılma” ve “Savunma” gibi “Evrensel İnsan Hak ve Hürriyetleri”, Demokrasinin dayandığı ana ilke ve temeller üzerine kurulacaktır. İnsan; inandığı gibi  yaşayabilmeli, düşündüğünü söyleyebilmeli, istediği işi kurabilmelidir. “Özgürlük” ve “Haklar”ı sınırlayan her türlü engel ve tabu kaldırılacak, kamuoyunda her konu diyalog, hoşgörü, ikna ve  uzlaşma esasları içinde tartışılabilecek ve ulusal konsensüs ile çözümlenecektir.
Hukuk Devleti
Devletin bütün kurum, kural, işlem ve eylemlerinin, “İnsan Hakları” na dayalı demokratik bir anayasaya uygun olarak yapılanması ve çalışması ile “Hukuk Devleti” gerçekleşir. “Hukuk Devleti”nin ana vasfı (Devletin,Yasanın veya Hukukçunun değil) Hukukun Üstünlüğü ve önceliği' dir.

Adalet
Adalet; devletin ve bireylerin bütün iş ve işlemlerinin “Hukukun Üstünlüğü ve önceliği” esasına göre yapılmasıdır. Devletin hukuku üstün kılarak adaleti hızla dağıtması esastır. Dolayısı ile “Adalet”in gerçek dağıtıcısı “Devlet”tir.

Yargı
Adalet gerçek anlamı ile dağıtılamazsa insanların hukuku zedelenip zulüm  yapılmış olur ki bunun kaldırılmasının temel aracı “Yargı” dır. Devlet ve özel kişi ve kurumların bütün işlemlerinin hukuka uygun olarak cereyan etmesinin güvencesi sağlıklı ve süratli olarak çalışan “Yargı ve Yargı Denetimi” dir. Bu bağlamda “Yargı, Adaletin güvencesi' dir”.Yargı sisteminin hızlı çalışması ve zulmü önleyerek haklıyı koruması şarttır. Vatandaş yargının iyi çalıştığını gördüğü zaman devletine güvenir. Eğer bir ülkede kişilerin özgürce yargı denetimine başvurma hakları yoksa (hak arama özgürlüğünün kısıtlanması) veya devletin bazı kurum ve işlemleri kısmen veya tamamen yargı denetimine açık değilse (Cumhurbaşkanının şahsi işlemleri, YAŞ kararları, Anayasa Mahkemesi) veya yargı gerçek anlamda bağımsız değilse (idari, mali, mesleki, içtihadi ve güvenlik bağımlılığı veya özel amaçlı yargı kuruluşlarının varlığı, Memurin Muhakemat Kanunu) o ülkede Hukuk Devleti hakkıyla başarılamamış ve Adalet gereği gibi dağıtılamıyor demektir. Yargının tam bir bağımsızlık içinde güvenli ve süratli  olarak çalışacağı bir  yapıya kavuşturulması ana hedeflerimizden biridir.

Adaletli Toplum
Toplumu ayakta tutan en büyük güç, halkın devlete karşı duyduğu güvendir. Kişinin mutluluğu maddi ve manevi zenginlik yanında güven içerisinde olmasına bağlıdır. Bunun da teminatı hızlı, isabetli ve sağlıklı çalışan bir “Adalet Dağıtım Sistemi” dir. Başarılı bir adalet dağıtımı için gerekli demokratik izleme, istihbarat, uzlaştırma fonksiyon ve hizmetleri oluşturulacaktır. Bu uygulama ile halkın hak arama denetim ve izleme hakkı ile sağlıklı bir adalet dağıtım sistemi hayata geçirilecektir.

Laiklik
“Din ve Vicdan Hürriyeti” ile “Laiklik”, “Evrensel İnsan Hakları” na dayalı demokratik bir düzen içerisinde birbirini tamamlayan unsurlardır. Kişilere ve inançlarına saygı, esastır. Kişiler inançlarına uygun bir hayat tarzı sürdürecektir. Dinde zorlama yoktur. Hiç kimse belli bir dine inanmaya zorlanamayacağı gibi kişiler inançlarına ters düşen fiilleri yapmaya da zorlanamaz. Bu bağlamda Laikliği “Din ve Vicdan Hürriyeti” nin teminatı olarak görmekteyiz. 

Devletin Asli Görevleri
Devlet sosyal ve ekonomik faaliyet ve hizmetlerin işleticisi olarak değil, bunları düzenleyen politikaların sahibi, hizmetlerin denetleyicisi olarak görev yapar. Devletin esas görevi, toplum düzenini, iç ve dış güvenliği, adaleti sağlamak, piyasalara doğrudan müdahale etmeden makro politikalarla ekonomiye yön vermektir. Devlet eliyle yapılan hizmetlerin vatandaşın ayağına götürülmesi esastır.

Sosyal Devlet
Sosyal Devlet ilkesini toplumun bütün unsurları arasında çok yönlü bir dayanışma, yardımlaşma ve ortak değerlerde bütünleşme anlayış ve sorumluluğu perspektifinde görüyoruz. ”Sosyal Devlet” tanımımız milletimizin tamamına sosyal güvenlik sağlanması yanında geri kalmış yörelerin, kesimlerin, yoksulların ve çaresizlerin sorunlarının da onları kendilerine yeterli bir sosyo-ekonomik yapıya kavuşturacak şekilde çözülmesini içermektedir.

Kendini Yönetme Hakkı
Halk-devlet ilişkisinin demokratik bir çerçevede ve sağlıklı olarak işlerlik kazanabilmesi için iller ve belediye alanlarındaki vatandaşa dönük yerel hizmetlerin görev, yetki ve sorumlulukları yerel yönetimlerde toplanacaktır. Hizmetlerin en iyi şekilde yapılmasını sağlamak için merkezi hükümet ve yerel yönetimler arasındaki yetki ve sorumluluklar, insanların kendilerini yönetme hakkına uygun olarak yeniden düzenlenecektir. Böyle bir yeniden yapılanma ve değişim ile hizmetler daha etkili ve verimli bir şekilde yapılacak, vatandaş yönetim ve denetime katılarak hizmetlerin en uygun şekilde yürümesini sağlayacak ve sorumluyu daha kolayca hesaba çekecektir. Böylece, Ankara’nın gündemi de, yerel konu ve sorunlarla, bunların doğurduğu haksız rantlar dan arındırılmış olacaktır.

Eğitim ve Teknoloji Toplumu
Ülkenin en önemli kaynağı iyi eğitilmiş insandır. Öğrenim kurumlarının çağdaş bir yaklaşım çerçevesinde yüksek kaliteli eğitim hizmeti verebilmeleri bunların rekabet ve globalleşme-küreselleşme  ortamına açılmaları ile mümkündür. Ülkemizin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmasını ve onlarla rekabet edebilmesini sağlayacak olan eğitim, bilim ve teknolojidir. Üniversitelerimizde bilim en son yenilikleri ile öğretilecek ve bunlar en kısa zamanda uygulamaya konulacaktır. Mevcut teknolojilerin sürekli olarak ülkemize getirilmesini ve burada geliştirilmesini kolaylaştıran ve gerçekleştiren bir ortam hazırlanacaktır. Çağdaş ve özgün bir eğitim felsefesi ile ileri teknoloji oluşturulmasını ve gelişmesini hızlandırmak için rekabet esasına göre çalışacak özel okul ve üniversitelerin kurulması teşvik edilecek, bunlara yatırım ve işletme safhasında gerekli devlet desteği sağlanacaktır.

Sağlık
Bütün vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yeterli şekilde yararlanmaları ana hedefimizdir. Bu amaçla; mevcut sağlık sigortası yanında, herkesin sağlık sigortasına kavuşturulmasını sağlayacak özel sağlık sigortasına imkan veren yasal düzenlemeler yapılacaktır. Hastanelerce sağlanan tedavi kişilerin özel sağlık sigortaları tarafından yoksul ve güçsüzlerin sigortaları ise devlet tarafından karşılanacaktır. Koruyucu hekimlik ve Aile hekimliği kurumları geliştirilerek her ailenin vücut ve ruh sağlığı açısından bir hekim ile ilişki içinde olması sağlanacaktır.

Çalışma ve İş Hayatı
İşçi ve işverenin haklarını adil bir şekilde düzenleyen, çalışanlar için iyi şartlar ve işyerine kârlılık sağlayan ve toplam kalite yönetimi ilkelerini esas alan yeni bir çalışma mevzuatı geliştirilip uygulamaya konulacaktır. Toplu sözleşme müzakerelerinin kavga yerine uzlaşma ile sonuçlanması amacına yönelik olarak çağın gereklerine uygun düzenlemelerle iş barışı temin ve idame ettirilecektir. İşsizlik sigortası toplumun tamamını kapsayacak şekilde oluşturulup, işsizlerin yeni işlere adapte olmaları, özürlülerin çalışma hayatında yer almaları özel eğitim programları ile desteklenecektir.

Kamu Çalışanları:
Kamu kesimi çalışanları bir bütün olarak ele alınacak, devlet hizmetlerindeki memur, işçi gibi ayrımlar asgariye indirilecek, kamu çalışanlarının sosyal haklarını demokratik yollarla elde etmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Geçici işçilerde dahil olmak üzere ilk defa göreve/işe  alınanlar doğruluk, dürüstlük, adalet ve fırsat eşitliğine dayalı şeffaf yöntemlerle seçilip, bunlara gerekli tekamül ve etkinleşme eğitimleri verilecektir. Kamu personel sistemi adaletli ve ihtisaslaşmayı amaçlayan özerk bir yapıya kavuşturulacak, kamu çalışanlarının işine yasal nedenler dışında son verilmeyecek, ve kendilerine,devletin güvenliğini etkileyen ve ekonomik çıkar sağlayabilen konular dışında konuşma ve bilgi verme hak ve özgürlüğü tanınacaktır. Kamu kurum ve kuruluş lojmanları, yasal olarak  yararlanma hakkına sahip olanlardan "evi bulunmayanlara" talepleri halinde maaşlarının makul bir kısmı karşılığında uzun vadeli taksitlerle satılacak, devlet yeniden lojman yaptırmayacaktır.

Sosyal Güvenlik
Sosyal güvenlik sistemi toplumsal dayanışmanın en kapsamlı ve çok önemli bir uygulamasıdır. Toplumun ve bireylerin geleceği için hayati önem taşır. İnsanımızın demografik ve sosyal yapısına uygun ve ona güvenli bir yarın sağlayarak bu ülkenin vatandaşı olmasıyla gurur duyacağı sağlıklı bir Milli Sosyal Güvenlik Sistemi (MSGS) oluşturulacaktır.

Aile
Aile toplumumuzun temelidir. Toplum hayatının dengeli bir şekilde sürdürülmesi, acı ve sevincin karşılıklı sevgi, saygı ve anlayışla paylaşılması, aile yapısı sağlam olan toplumlarda mümkündür. İnsanlarımızı birbirini seven ve sayan, iyi ahlaklı, hoşgörülü, feragat ve fedakarlık yapabilen, haklarına ve geleceğine sahip çıkabilen insanlar olarak yetiştirmek ve  milletimizin en önemli hasletlerini muhafaza eden, ahlaki, milli ve manevi değerlerimizi yaşatan, sağlam aile yapımızı sürdürmek ana hedefimizdir. Ailenin güçlendirilmesi hedefine yönelik ekonomik, sosyal ve kurumsal bütün düzenlemeler yapılacak ve gerekli önlemler alınacaktır.

Kadın ve Çocuk
Nüfusumuzun yarısını teşkil eden ve toplumumuzda daima önemli bir yeri olan kadınlarımızın, toplumsal yapımızın güçlenmesi ve ülke kalkınmasının hızlanmasına başta siyaset ve iş hayatı olmak üzere her alanda daha aktif rol oynamalarını kısıtlayan bütün hukuki, idari ve geleneksel engeller kaldırılacaktır. Gerek sağlık,gerekse ekonomik nedenlerle muhtaç duruma düşen kadınlar yerel yönetimlerin koruması altına alınacaktır. Buna paralel olarak muhtaç kadınlara huzur evlerinin yaygınlaştırılması, kadınların bilgi, eğitim ve becerilerinin arttırılarak daha üretken ve kendine yeter hale getirilmeleri sağlanacaktır. Çocuk ölümleri ileri ülke seviyelerine indirilecektir. Bakıma muhtaç çocuklara sahip olacak kurumların ve bunlara kucak açılmasını temin edecek sosyal ve ailesel kural ve düzenlemeler köklü ve etkin bir şekilde yaygınlaştırılacaktır.

Gençlik
Gençlerimiz geleceğimiz ve en büyük, en önemli potansiyel gücümüzdür. Toplumumuzun yarısı 20 yaş ve altındaki gençlerden oluşmaktadır. Gençlerimizi en iyi şekilde eğitmek, onların kişiliklerini, yeteneklerini, bilgi, davranış ve değer yargılarını geliştirmek programımızın önemli hedefidir. Gençliğin okuma alışkanlığını geliştirmek için semt kütüphaneleri yaygınlaştırılacak, boş vakitlerini daha iyi değerlendirebilmeleri için yeni ve modern spor tesisleri ile spor yapan gençlere teşvikler sağlanacaktır. Gençlere öğrenim sırasında onların çok yönlü eğitimlerine hizmet edecek staj imkanları sağlanacak, mezuniyeti takiben iş bulmaları kolaylaştırılacaktır.

Spor
Yetişen nesillerin fiziki ve zihni bakımdan sağlıklı yapılar geliştirmeleri ve örnek davranışlar kazanarak kötü alışkanlıklardan korunmaları amacı ile gençlerin ve çocukların yeterli kitle spor tesislerine ve eğitimine kavuşturulmaları hedefimizdir. Toplumun bütün kesimlerine açık ve kolayca ulaşılabilir entegre spor tesisleri yanında, sporda kaliteli eğitim ve evrensel bazda yapıcı rekabet alt yapısı oluşturulacaktır.

Yerleşme ve Şehirleşme
Önümüzdeki 20 yıl içinde nüfusun % 85’inin şehirlerde yaşayacağı ve şehir nüfusları 72 milyona ulaşacaktır. Yerleşme sorunları daha çok şehirlerde yoğunlaşacaktır. Şehirlerimizin daha düzenli, temiz ve güzel olması, insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayan beldeler haline gelmesi için gerekli tedbirler alınacak, şehirlerin altyapı, çevre ve yerleşim sorunlarının sağlıklı ve köklü olarak çözülmesi için “Mahalli İdareler” in yetki ve imkanları genişletilerek, yeterli destek sağlanacaktır.     

Konut
Hızla şehirleşen ülkemizde, konut önemli sorunlarımız arasındadır. Düzgün şehirleşme için belediyelere, bankalara ve inşaat şirketlerine sağlanacak finansman kaynaklarının dağıtımında ve kullanılmasında, belirli kriterler konulacaktır. Kamu arazilerinin konut yapımına uygun arsalar haline getirilmesi için özel kaynak tahsisinde altyapıya öncelik verilecektir.

Çevre
Nüfus yoğunluğunun giderek arttığı şehirlerde, insanımızın daha iyi bir çevreye kavuşturulması hedefimizdir. Hava ve su niteliği ıslah edilecek, yeşil alanlar genişletilecek, imar planları insanlara ferahlık verecek şekilde düzenlenecektir. Sanayi tesislerinin kurulma ve gelişmesinde uygulanacak çevre kriterleri, ülkemiz şartlarına ve dünya standartlarına uygun, çevreyi ekonomik ve teknik yönden makul ölçüler içerisinde koruyacak ve aşırı maliyet nedeniyle sanayileşmeyi zorlaştırmayan bir şekilde tesbit edilecek ve kullanılabilir tarım alanları korunacaktır.

Kültür ve Sanat
Devletin kültür konusunda asli görevi, toplumun asıl harcını oluşturan kültür değerlerine sahip çıkmak, onların asli yapılarını zedelemeden zenginleştirecek ortamı sağlamaktır. Kültür kavramının kapsamlı ve doğru bir tanımı yapılacaktır. Kültür politikalarının temeli, “Sistemin ve Devletin Kimlik Belirlememesi” dir. Kültür devletin değil, toplumun malıdır. Devlet kültür hayat ve değerlerini değiştirme veya etkileme çabalarına teşebbüs etmeyecektir. Devlet sanat üretici çalışmalara kalkışmayacak, sanatın ve sanatçının oluşup gelişmesini sağlayacak etkin teşvik politikaları geliştirip uygulayacaktır. Fikir ve sanat alanında konunun doğası nedeni ile zaten az bulunan ve çok değerli olan emek ve emek ürünleri her türlü etkin tedbirlerle korunacaktır. Sanat ve düşünceyi üretici, geliştirici, zenginleştirici ve kaliteyi arttırıcı etkin tedbir ve teşvikler yaygın bir şekilde uygulanacaktır. Milli ve yerli bütün sanat dallarındaki kültür ve sanat değerleri klasik özellikleri ile korunurken dünyadaki gelişmelerden esinlenmek ve yararlanmak için gerekli araştırma ve eğitim faaliyetleri devlet tarafından aktif olarak desteklenecektir. Genç kuşakların ilgi alanlarına giren sanat dallarında daha geniş, daha kapsamlı çalışmalar yapabilecek imkanlara kavuşabilmeleri için gerekli yatırımlar yaygınlaştırılacaktır.Ana dilimiz Türkçe’nin güncelleşmesi, zenginleşmesi ve evrenselleştirilmesi amacı ile yapılan çalışma ve araştırmalar yaygın ve etkin bir şekilde desteklenecek ve teşvik edilecektir. Yabancı dil öğrenimi de özendirilecektir. Okuma hayatının geliştirilmesine özel bir itina gösterilecek, her yerde toplumun kolayca ulaşıp yararlanacağı kütüphanelerin yerel yönetimler tarafından yaygınlaştırılıp zenginleştirilmesi teşvik edilecektir.Tarihimizin çok değerli kayıtlarını günümüze getiren arşivlerimiz toplumla buluşturulacak ve bunlardan özellikle düşünürlerin, bilim adamlarının, sanatçıların ufuklarını genişletip derinleştirecek şekilde yararlanmaları sağlanacaktır.

ULUSAL GÜVENLİK

Dış Güvenlik
Dış politikamız ile dış güvenlik, “Ulusal Güvenlik” sistemimizin ayrılmaz iki unsurudur. Son yıllarda Dünya’ da ve özellikle bölgemizde yer alan gelişmeler ve çoğu zaman sıcak çatışmalara dönüşen ihtilaflar dış güvenlik konusunda Türkiye'nin çok daha kapsamlı ve aktif bir politika izlemesi gerektiğini göstermektedir. Türkiye'nin bölgesindeki ve Dünya’ daki hak ve menfaatlerini gereği gibi koruyabilmesi, yer alan ve alabilecek olumsuz gelişmeleri daha başlangıçta caydırabilecek bir yapı ve dinamiğe sahip olması için “Dış Güvenlik Güçleri” mizin modern savaş teknolojisinin araç ve uygulamalarına dayalı ve bunları sürekli olarak  takip ve idame ettirebilecek profesyonel bir yapı, şekil ve kapsamda olması hayati bir önem taşımakta olup, bu konuda hiç bir fedakârlıktan kaçınılmayacaktır.

Dış Politika:
Dünya bugün takip edilmesi çok güç ve karmaşık bir şekilde değişmekte, gelişmiş haberleşme ve ulaşım kanalları ile de hızla küçülmektedir. Dünya’ da her ülke, kendi ekonomisi ve güvenliğini geliştirmeye çalışırken, komşuları ve bölgesindeki diğer ülkelerle de iyi ilişkiler kurmak, Dünya ile entegre olmak zorundadır.Bu ortamda Türkiye yalnızlığa terk edilmeyip, tam tersine bölgesinde kalıcı barışın vazgeçilmez unsuru, Dünya’ da ise evrensel politikalarda söz sahibi bir ülke konumuna getirilecektir. “Hiçbir Şeye Karışmama” şeklinde yerleşen pasif dış siyaset yerine, değişen “Dünya Dengeleri”ne göre, ülke çıkarlarını ön planda tutan, gereğinde "Hayır" demesini bilen, aktif ve şahsiyetli bir anlayış, dış politikamıza hakim kılınacaktır. Türkiye, uluslararası ticaret ve finansman yollarının kesiştiği bir merkez haline getirilecek, komşularla olan sorunların olumlu ve kalıcı bir şekilde çözümleneceği şartlar oluşturulacaktır.

İç Barış ve Güvenlik
Devletin anayasa ile tarif edilmiş en önemli  fonksiyonları arasında “İç Barış, Güvenlik ve Huzur”un sağlanması gelmektedir. İlke olarak iç güvenlik fonksiyonu, çok özel ve acil şartlar hariç, tamamen iç güvenlik kuvvetlerinin görevi olacaktır. İç güvenliğin sağlanmasındaki ana görev, yetki ve sorumluluk il ve ilçe idarelerinindir.  Ancak bunlara, çıkabilecek büyük olaylarda yetersiz kalmaları halinde, ulusal güvenlik sisteminden destek verilecektir.

Güneydoğu Sorunu
1984 yılında sıcak çatışmalarla gündeme gelen bu konu devamlı tırmanarak Türkiye'nin önünü tıkayan “İlk Öncelikli Sorun” haline gelmiştir. Güneydoğu sorununun bu güne kadar çözülememiş olması ekonomimiz ve sosyal hayatımızda derin yaralar açma yanında, ülkemizin uluslararası ilişkilerinde ve dış politikasında önemli sorunlar doğurmaktadır. Bu sorunun ülkenin bir iç meselesi olarak “Milli Birlik ve Beraberliği” zedelemeden çok unsurlu ve yönlü bir yaklaşımla çözülme imkanı mevcuttur: Bölge halkı, bölücü her düşünceye karşıdır. Bu hususun, sorunun çözümü için oluşturulacak politikaların uygulanmasında büyük kolaylık sağlayacağı muhakkaktır. Konunun, bütün yönleri ile ve çok boyutlu bir sosyo-ekonomik çerçevede ele alınıp gelişmelere göre güncelleştirilerek bir yöntemle çözülmesi gerekir. Bizdekine benzer terör patlamaları ile karşılaşmış ve çözmüş bazı ülkelerin başarılı bazı deneyimlerinden de yararlanılacaktır. Muhtelif kurum ve kuruluşlar kamuoyuna bu istikamette pek çok öneri paketi sunmuş bulunmaktadır. Bunlar sağlıklı ve geniş tabanlı bir konsensüs sağlayacak şekilde, ilgili kuruluşlarca ve kamuoyunda geniş bir çerçevede tartışılacak ve varılacak mutabakatlar netice alacak şekilde zaman kaybetmeden ve etkin olarak uygulanacaktır. Yöre halkı ile yakın diyalog kurularak,halk en önce yoksulluk ve işsizlikten kurtarılacak yörenin ekonomik, sosyal ve altyapı sorunları çözüme kavuşturulacaktır. Özellikle ”Düşünceyi İfade, Din, Vicdan ve Teşebbüs Hürriyetleri”, her türlü ön yargıdan uzak bir şekilde hayata geçirilecektir. Başarılı bir terörle mücadele yöntemi, sadece teröristlerle mücadele etmek yerine çok unsurlu olmak zorundadır. Ülkenin bütünlüğüne ve vatandaşlarımızın canına kasteden teröristlerle mücadele verilirken öncelikle terör girişimlerini caydırıcı uygulamalar geliştirilecektir. Başka bir ifade ile terörün önüne geçerek, teröre engel olmak temel amaç ve prensiptir. Bu amaçla teröristle sade vatandaşı birbirinden ayıran, vatandaşına güvenen, onun ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını, onunla diyalog kurarak gidermeye çalışan bir yönetim tesis edilecektir. Huzur ve güvenliği bölge sathına yayma tatbikatı yaygınlaştırılacaktır.

EKONOMİK PROGRAM

Devlet ve Fertlerin Faaliyet Alanları
Özel teşebbüsün başarabileceği yatırım alanlarına devletin hiç bir şekilde girmemesi esastır. Ancak her türlü teşvike rağmen özel sektörce yapılamayan sosyal amaçlı yatırımlar ile özel sektörün yapamayacağı alt yapı projeleri devletçe gerçekleştirilecektir. Bu durumda dahi özel sektör imkanları sonuna kadar araştırılacak, yap-işlet gibi özel sektörü altyapı yatırımları yapmaya ve işletmeye teşvik edecek sistemler uygulanacaktır.

Adaletli Dağıtım
Ülke kaynak ve hizmetlerinin toplum kesimleri arasında adaletli ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda dengeli bir şekilde dağıtılması, gelişen ve büyüyen ülke ve toplumun sosyal alandaki taleplerinin çağın şartlarına uygun olarak karşılanması zorunludur. Çalışanların içinde bulunduğu şartlar düzeltilirken; emeklilerin, işsizlerin, öğrenim gören gençlerin, ev hanımlarının, özürlülerin, yoksul, kimsesizlerin, gazilerin ve şehit ailelerinin  durumları da iyileştirilecektir. Gelirin dağıtılması sürecinde, bürokrasi mümkün olan en alt düzeye indirilecek, sivil inisiyatiflerin güçlenmesi teşvik edilecektir. Kaynakları büyük bir maliyet oluşturarak ve taraflı hareket ederek dağıtan bir bürokratik yapı yerine, insan merkezli ve kamunun belli standartlar ile denetlediği sivil inisiyatiflerin az maliyetle kaliteli hizmet üreteceğinden hareketle, bu amaca hizmet edecek yeni uygulamalar başlatılacaktır.

Hür Teşebbüs
Öngördüğümüz sistemde ekonominin ana dinamiği bireyler ve onun oluşturduğu hür teşebbüstür. Kişinin istediği işi kurabilmesi, ekonomi alanındaki en önemli hakkıdır. Devlet sanayi ve ticaret dahil iktisadi faaliyetlere girmeyecektir. Teşebbüs hürriyetini kısıtlayan her türlü kanuni ve bürokratik engeller kaldırılacaktır. Bu sistemde devlet sadece denetleyici konumda olacağı için büyük bütçelerle çalışmasına gerek kalmayacaktır.
Bürokratik yapı küçültülecek, kalite arttırılacak, rüşvet, iltimas, hırsızlık, yolsuzluk ve suistimal önlenecek; Devlet temel olarak standart koyucu ve "kamu yararına" denetleyici-düzenleyici bir niteliğe kavuşturulacaktır. Mevzuat sadeleştirilecek, bürokratik işlemler şeffaf hale getirilecek ve bağımsız yargının denetimi sağlanacaktır.

Serbest Piyasa Ekonomisi
Girişimcilerin maddi zenginliğe kavuşması için etkin ve doğru ekonomik ve sosyal politikalar izlenecektir. İktisadi hayatımızda kaynak dağılımı, yatırımlar ve üretimin optimum esaslara göre oluştuğu “Haklı ve Dürüst Rekabete Dayalı Serbest Piyasa Düzeni” esas alınacaktır. Rekabete dayalı serbest piyasa sisteminin hakim olduğu ekonomik düzenin, sağlıklı, etkin dürüst, saydam ve adaletli bir şekilde idamesi amacı ile gerekli tedbirler asla taviz verilmeden etkili bir şekilde uygulanacak, devletin piyasalara doğrudan müdahalesi önlenecek ve esas olarak makro politikalar ile devlet nazım rolü oynayacaktır.

Rekabet
Rekabetin sağlıklı, haklı, doğru ve dürüst olarak mevcut bulunduğu ve başarının hakkıyla ödüllendirildiği bir ortamda insanlar daha çok çalışacak, daha çok kazanacak, işinden ve hayatından daha çok memnun  olacak ve refah seviyesi daha da yüksek olacaktır. Rekabetin adaletli bir şekilde çalışmasını sağlayacak yapısal ve hukuki tedbirler mutlaka  alınacaktır.

Vergiler
Başta KDV olmak üzere vergiler yeniden gözden geçirilerek adaletli esaslara bağlanacak ve makul seviyelere indirilecektir. Böylece kurum kuruluş ve kişiler tasarruflarını arttırarak kendilerinin ve ülkenin gelişme ve projelerine, yani geleceğe daha fazla pay ayırabileceklerdir.

Dışa Açılma
Pazar ekonomisi ve dışa açılma süreci kurumsallaştırılacak, dış pazarlarda rekabet gücümüzün artırılması için ekonomik, mali, monater politikalarda gereken düzenlemeler süratle yapılacak ve cari mevzuat dünya standartlarına çekilecektir.



Sağlıklı ve Dinamik bir Ekonomi
Entegre olarak alınacak tedbir ve uygulanacak çok unsurlu ve yönlü düzenlemelerle enflasyonun makul seviyelere indirilmesi, ekonomide üretkenlik ve verimliliğin artırılması artan nüfusumuza yeni iş sahalarının açılması ve gelir dağılımının düzeltilmesini sürekli olarak güvence altına alan sağlıklı ve dinamik bir ekonomik alt yapı oluşturulacaktır.

Özelleştirme
Yukarıda açıklanan unsurların gerçekleştirilmesi ve devletin makro politikalar ile düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlarını yerine getirmesi sonucu piyasalarda adaletli rekabet ortamının gerçekleştirilmesi, devletin ürettiği mal ve hizmetlerde stratejik olma kavramını ve bilhassa tekelleşme olgusunu kaldıracaktır. Özelleştirme devletin asli unsurları dışında kalan bütün hizmet ve fonksiyonlarını kapsayacaktır. Devletin sanayi, hizmet ve tarım sektörlerindeki mal ve hizmet üreten bütün kuruluşları en kısa zamanda özelleştirilecektir. Hisselerin geniş halk kitlelerine arz edilmesi yanında, devletin satışlardan zarar görmemesi, tekelleşmenin önlenmesi; iç kaynak ve/veya talep yetersizliğinin telafi edilerek rekabetin sağlanması, böylece özelleştirme programının hızlandırılması ve kamu tesislerinin uygun şekilde özelleştirilmesi için özelleştirme yabancı sermayeye açık olacaktır. KİT' lerin özelleştirilmesi yabancı sermaye girişini artırmada önemli bir vasıta olacaktır. Özelleştirmede, kamu menfaati, tesisin özellikleri, bölge şartları ve talebin oluşumuna göre çeşitli özelleştirme metotları kullanılacak, üretkenlik, ekonomiklik ve süreklilik konularına dikkat edilecektir. Bu konuda ülkemiz şartları ön planda tutularak başarılı olan ülkelerin uygulama  ve deneyimlerinden yararlanılacaktır. Özelleştirilecek kurum çalışanlarının kazanılmış haklarının korunması için bunlara rasyonel bir ölçüde yardımcı olunacak, fazla istihdamdan dolayı verimsiz şekilde bekletilen ve hayata küstürülen kadrolar, gerekirse yeni eğitim ve öğretim programlarıyla iş hayatına üretken olacak şekilde kazandırılacak ve bu kitlelere üretimden gelen öz güven ortamı sağlanacaktır.

Özel Girişimcilik
Ekonominin motoru rekabet içinde çalışan özel ve teşebbüstür. Hür teşebbüsün gelişmesi, büyümesi ülkenin refahını artıracaktır. Özel sektörün her alanda yatırım yapması desteklenecektir. Girişimcinin teşviki ve ekonomiye katkısının arttırılması için,  bürokratik engeller kaldırılacaktır. Devlet, sınai ve ticari faaliyetlerde bulunmayacak, makro politikalar ile dürüst rekabet ortamını sağlayacak, ekonomiye denetleme ve düzenleme dışında müdahale edilmeyecektir. Alınacak tedbirlerle kamu finansman ihtiyacındaki azalma ve özelleştirme sonucu finansman sektöründe oluşacak kaynak fazlası ile mali sektörde uygulanacak reformlar, orta ve uzun vadeli kaynakları önemli ölçüde artıracaktır. Bu kaynaklar özel sektörün yatırım finansmanında karşılaştığı dar boğazları gidermek ve yatırımlarını desteklemek için kullanılacaktır. Yatırımları teşvik sistemi, bürokratik engellerden arındırılacak, belirli şartları yerine getiren müteşebbislere otomatik uygulanan bir şekle dönüştürülecektir. Yurt dışında, özellikle Türk Cumhuriyetleri’nde ve İslam Ülkeleri’nde, ülkemizin dış pazar payını arttıracak şekilde yatırım yapan kişi ve şirketlere yeni teşvikler getirilecektir. Bu ülkelerle yapılacak ticaretin finansmanında “İhracat Bankası” nın doğrudan vereceği kredilere ilaveten, bankaların vereceği ihracat kredilerini sigorta edecek bir sistem kurulacaktır. Esnaf, sanatkar, küçük ve orta boy işletmelerin, istihdam ve yaratıcı gücü ekonominin esas unsurudur. Bu kesimde yeni kurulan işletmelerden, belirli bir süre ve belirli bir büyüklüğe ulaşıncaya kadar vergi alınmayacak, böylece, bu işletmelerin hızla gelişmeleri sağlanarak, ülke ekonomisine ve istihdama katkıları artırılacaktır. Esnaf ve sanatkarın içerisinde yer aldığı küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) geliştirilmesi için yoğun bir program uygulanacaktır. Bu işletmelere yatırım ve işletme safhalarında uygun finansman imkanları sağlanacak, İhracat Bankası kaynaklarının bir bölümü bu yöne çevrilecektir. Halk Bankası, Kalkınma Bankası ile birleştirilerek, yeni banka kaynaklarının büyük bir bölümü küçük ve orta boy işletmelere tahsis edilecektir. Devlet bu işletmelerin altyapı ihtiyaçlarını hızlı bir programla giderecektir. Organize bölgelerde faaliyet gösteren işletmelere ucuz enerji, haberleşme ve su sağlanması için bir sistem geliştirilecektir.

Bölgesel ve Yaygın Kalkınma
Ülkenin istikrarlı bir demografik yapıya kavuşması için, ülkenin belli yörelerine doğru ve çok yüksek bir yoğunlukla devam eden nüfus hareketlerinin ülke çapında dengelenmesi zorunludur. Bu maksatla ülkenin kalkınmasında farklı özellik taşıyan bölgelerin kalkınma dinamik ve cazibelerinin birbirlerine tercih edilir hale getirilmeleri politik kaygılarla değil bilimsel yaklaşımlarla belirlenmiş kalkınmada öncelikli yörelerdeki ekonomik ve sosyal gelişmeyi kamçılayarak ilçe bazındaki özel ve etkin teşvik tedbirleri ile devletçe gerçekleştirecektir. Buna ilaveten gelişmesi arzu edilen yerleşme merkezleri etrafında yaygın sanayileşme imkanlarının oluşması için altyapı projelerine özel bir önem verilecektir.

Tarım ve Köy Kalkınması
Tarımla uğraşan nüfusun önümüzdeki yirmi yıl içerisinde on milyon azalacağı, kişi başına düşen ortalama tarım arazisinin yaklaşık iki katına çıkacağı beklenmektedir. Bu süreçte, nüfus artışı ve kişi başına düşen tüketimin de artacağı düşünülerek, tarım ürünleri ihtiyacının iki katına çıkacağı hesaplanmaktadır. Gıda konusunda kendine yeterli bir ülke olarak kalabilmemiz için, bitkisel üretimde, hayvancılıkta ve su ürünlerinde verimin ve kalitenin artan ihtiyaca göre yükselmesi gerekmektedir.

Alt Yapı
Hızlı kalkınma için etkin bir ulaşım, haberleşme ve enerji alt yapısını tesis ve idame temel politikamızdır.  Alt yapının tesis ve idamesinde özel girişimin ve yabancı sermayenin etkin olarak yer alması temel bir politikamızdır. Uygun görülen tesisler, özel sektörce yap-işlet usulü finansman ve işletilme yolu ile tesis ve modernize edilecektir.

Enerji
Ülkenin mevcut enerji potansiyeli, ekonomi ve çevre kriterleri dikkate alınarak değerlendirilecektir. Primer enerji ihtiyacının karşılanmasında, yerli kaynaklar ve petrole ek olarak, kaliteli kömür ve doğal gazın ithali ve dağıtımına hız verilecektir. Devlet yeterli, kaliteli ve maliyeti makul enerjiyi sağlayacak tesislerin planlama ve yapımına öncelik verecektir. Hidroelektrik imkanların tümünün kullanılması halinde bile giderek artan enerji ihtiyacının karşılanamayacağı göz önüne alınarak; kaliteli ithal kömüre ve doğal gaza dayalı santrallar kurulacaktır. Aşırı enerji kayıplarının  ve verimsiz kullanımların ortadan kaldırılmasına yönelik yatırımlara öncelik verilecektir. Elektrik enerjisi ihtiyacımızın belli bir bölümünün nükleer enerjiden en son teknikler kullanılarak temin edilmesi yoluna gidilecektir.

Telekomünikasyon
Haberleşme ve iletişimde,  çağdaş teknolojiyi yakından takip eden ve verimli çalışan iletişim sistemleri ülkenin her tarafına her yönü ile ulaşılabilecek şekilde yaygınlaştırılacaktır. İrternet, iletişim ve bilişim teknolojilerinden yararlanma konusunda her yönü ile faydalanılabilmesini sağlayacak teknik ve ekonomik teşvik ve destekler sağlanacaktır.

Ulaşım:
Ulaşım ana planı ülkenin kara, deniz ve hava ulaşım imkan ve ihtiyaçları entegre bir şekilde düşünülmek sureti ile planlanacak ve uygulanacaktır. Otoyolların yapımı hızlandırılacak, ülkenin toplam uzunluğu 10-12 bin km. olan ana arterler en geç 8-10 sene içinde Oto-Yol veya Duble-Yol haline getirilecektir. Mümkün ve ekonomik olan her yerde Demiryolları modernize edilecek, trafik yoğun olan yerlerde çift hat yapımına geçilecek, yeni sinyalizasyon sistemleri devreye sokulacaktır. Demiryolu sisteminin ekonomik çalışması ve iyi hizmet vermesi için, bazı hatların özelleştirilmesi dahil gerekli tedbirler alınacaktır. Limanlarımızın ve hava alanlarımızın kapasiteleri artırılacak, önceden belirlenen talebe göre yeni liman ve havaalanlarının hizmete girmesi sağlanacaktır. Ulaşım tesislerinin yapım ve işletmelerinde yap-işlet yönteminin uygulanması yaygınlaştırılacaktır. Uygun görülen tesisler, özel sektörce yap-işlet usulü finansman ve işletilme yolu ile modernize edilecektir. Devlet ihale kanunu yeniden düzenlenerek mevzuat çağdaş, şeffaf ve ard niyetli kullanımlara kapalı hale getirilecektir. Kabotaj kanunu günün gerçeklerine göre gözden geçirilecektir.

Globalleşme ve Yabancı Sermaye
Globalleşmenin giderek hızlandığı dünyamızda sermayenin tercih ettiği yerler, sermaye ile gelen modern teknoloji ve işletme yöntemleri sayesinde daha süratli ve istikrarlı bir kalkınma ve gelişme sürecine girmektedir. Telekomünikasyon ve bilgisayar teknolojilerindeki büyük gelişme artık sermayeyi uluslararası hale getirmiş, nerede iyi şartlar varsa kaynaklar o yöne doğru akmaya başlamıştır. Yabancı sermaye girişini çok daha yukarıya çekmek için şartlar iyileştirilecek, Ülkedeki özelleştirme ve yatırım alanları yabancı sermayeye açık tutulacaktır. Globalleşen dünyada istikrarsız ülkeler, ülke riski sıralamasındaki kötü pozisyonları nedeniyle gerek uluslararası finansman imkanlarından gerekse doğrudan yabancı sermaye girişinden mahrum kalmaktadırlar. Serbest piyasa ortamı ve demokratik kurumlaşmayı gerçekleştirerek sağlayacağımız istikrar,yabancı sermaye ile genç ve nitelikli insan gücümüzü bir araya getirme şansımızı artıracaktır.

Dış Ekonomik İlişkiler
Dış ticaretin serbestleştirilmesi programı, Türkiye'nin mukayeseli avantajları göz önünde bulundurularak rasyonel esaslara göre devam ettirilecektir. Ekonominin dışarıdan gelebilecek haksız rekabete karşı korunabilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır. Milli güvenliğimizi ilgilendiren veya uluslararası kartellerin hedefi olan önemli yatırımların korunmasına özen gösterilecektir. Türkiye bölgesinde büyük bir güçtür. Komşularımızla geniş kapsamlı ekonomik işbirliği, bölgedeki gücümüzü artıracaktır. Böyle bir yaklaşım komşularımızla mevcut siyasi ihtilafların kısa zamanda çözülmesini sağlayabilecek, Türkiye’yi uluslararası alanda daha itibarlı bir ülke haline getirecektir.
Avrupa Topluluğu ile olan ilişkilerimizi canlı tutulacak, başta Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasına (NAFTA) dahil ülkeler ve Japonya'nın etkili olduğu Pasifik grubu ülkeleri ile işbirliği imkanlarının geliştirilmesine ağırlık verilecektir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİB) ile İktisadi İşbirliği Teşkilatının (ECO) meydana getirdiği bölgesel imkanlar ciddi şekilde değerlendirilecek İslam ülkeleri ve yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik işbirliği geliştirilecektir. Bunlara ek olarak Balkan Ülkeleri ile gelecekte sınırların kaldırılmasına kadar varabilecek,ekonomik ve siyasi işbirliği imkanları hayata geçirilmeye çalışılacak, İslam Konferansı Teşkilatına üye ülkeler arasında tercihli ticaret sisteminin kurulmasına önem verilecektir.


PROGRAMIN ÖN GÖRDÜĞÜ REFORMLAR

İNSAN HAKLARI  VE ÖZGÜRLÜKLER
Demokrat Parti, ülkemizde başta fikir, inanç ve teşebbüs olmak üzere bütün hak ve hürriyetlerin uygarca ve özgürce kullanılmasının önündeki tüm engelleri kaldırmaya kararlıdır. Bu amaçla başta anayasa olmak üzere kanunlar ve diğer mevzuatımızda gereken değişiklikler yapılacaktır.

Yeni bir Anayasa
“1982 Anayasası”, demokrasimizi Evrensel İnsan Haklarına dayayan ve onu halkına güvenen ve halkın iradesini belirleyici kılan gerçek ve sağlıklı işleyen bir demokrasi haline getirme, gelişmenin hızlandırılması, ve vatandaşlarımızın çağdaş medeniyetin bütün nimetlerinden faydalanmasını sağlama amacı ile, sadece temel esasları ihtiva edecek şekilde demokratikleştirilecektir. Anayasa kişi haklarını fiilen teminat altına alacak, insan haklarını ihlal eden hiç bir kanun yürürlükte kalmayacaktır. Toplum yararı mülahazaları ile bu haklara konulabilecek istisnai ve ölçülü kısıtlamaların kapsam ve sınırları yasalarda açık ve seçik olarak belirlenecektir. İnsanların inanç ve ibadet hürriyetine ve inandıkları şekilde yaşamalarına engel olucu yasa ve düzenlemeler yapılmayacaktır.
Yeni Anayasa kısa ve özlü bir şekilde devlet yönetiminin temel hükümlerini, evrensel insan haklarını ve hürriyetleri içerecektir, ayrıntılar ise kanunlar ile alt mevzuatta yer  alacaktır. Anayasa Devletin kalıcılığını, rejimin devamlılığını ve insan haklarını teminat altına alırken, değişen Dünya şartlarına uyabilecek esnekliğe de sahip olacaktır. Yeni Anayasa “Tam Başkanlık Sistemi”ni gerçekleştirecek şekilde düzenlenecektir.
Devletin temel erkleri; yasama, yürütme ve yargıya kuvvetler ayırımı ilkesine tam işlerlik kazandıracak şekilde, çalışma ortamı sağlayacak hükümler anayasada yer alacaktır. Bu organların belirli sınırlar içerisinde birbirini denetlemesi ve dengelemesi rejimin sağlıklı şekilde idamesinin teminatıdır.
Yerel yönetimlere daha fazla yetki devredilecek ve bunların mali imkanları yeterli seviyelere çıkarılacaktır. Yerel yönetimlerin yetkileri ve işleyiş esasları hükme bağlanacak, merkezi hükümet ve yerel yönetimler arasındaki yetki, sorumluluk ve denetimin esasları açık bir biçimde belirlenecektir. Rejimin devamlılığı ve istikrarı için seçim sisteminin esasları da anayasada belirlenerek güvence altına alınacaktır.

HUKUK VE ADALET REFORMLARI

Yapısal Reformlar
Yasama ve yürütme erklerinin yargı denetimini sağlayan Hukuk kurumları ile, toplumun Hukuk hizmet ve yargı denetimlerini sağlayan Sivil ve Askeri mahkeme ve temyiz kurumlarının bütünleşerek güçlenmesi ve bağımsız hale gelmesi ana hedefimizdir.
Anayasa mahkemesi, Danıştay ve İdari mahkemeleri ile Yargıtay ve mahkemelerin Entegrasyonu Yargı erkinin etkinlik ve ihtisaslaşmasını sağlayarak onu gerçek anlamda bir bağımsız denge ve denetim erki haline getirecektir.
Mahkemelerimizin kuruluş ve işleyişini düzenleyen kanunlar yeniden ele alınacak, davaların kısa sürede ve sağlıklı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayacak mevzuat ve usul düzenlenmeleri yapılacaktır.
Ayrıca, üst mahkemelerdeki tıkanıklığı gideren tahkim sistemi kurulacak Yeni Anayasa bu amacı gerçekleştirecek şekilde düzenlenecektir.

Yargı Sistemi Reformları
Bireylerin ve kurumların hukukunu ihlal etmek yoluyla onlara yapılan her türlü zulümün ortadan kaldırılmasını sağlayacak esas yol: Yargının hızlı, etkin ve isabetli çalışmasıdır. Dolayısı ile Yargı adaletin sağlıklı olarak dağıtılmasının temel güvencesidir. Yargının sağlıklı çalışması ülkenin en önemli meselesidir.
Kamu kesimi içinde kurulacak özel bir istihbarat ve izleme kuruluşu ile toplumda hukukun tam anlamı ile korunup korunmadığı izlenecek, buna ilave olarak Türkçe’ye “Kamu Hakemi” olarak tercüme edilebilecek “Ombudsman” kurumu çalışır hale getirilecektir. Böylece hem halkın hak arama, denetim  ve izleme hakkı hem de bir adalet tevzi aracı hayata geçirilmiş olacaktır   
Yargı Reformu ile Devletin bütün kurum ve işlemleri istisnasız yargı denetimine açık hale getirilip  yargı gerçek manada bağımsız kılınacaktır. Kişilerin yargı denetimine özgürce başvurma hakları güvence altına alınarak haklarını en kısa sürede alacaklarına olan inançları, pekiştirilecektir. Haksız işlem veya işkence mağdurlarının talebi üzerine bağımsız yargıca hükmedilecek tazminatlar devletçe hemen ödenecek ve bunları yapanlara bu meblağ reel faizi ile birlikte rücu edilecektir.

Yargının sağlıklı çalışması amacı ile aşağıdaki tedbirler alınacaktır:
Mahkemelerce ele alınması zorunlu olmayan konular başka usul ve  yollardan neticeye bağlanacaktır.
Tali  dava konuları daha basit usullerle ( tahkim, uzlaşma ve disiplin hükümleri gibi ) çözülecektir.
Hazırlık tahkikatları çok iyi bir şekilde yapılarak mahkemelerin hızlı neticelendirilmesi sağlanacaktır.
Mahkemelerdeki gereksiz yığılmaları önleme için Hakimlerin ve Cumhuriyet Savcılarının yetkileri genişletilecektir.
Arazi anlaşmazlıklarına son verebilmek için kadastro çalışmaları hızla ve en geç 3 yılda bitirilecektir.
Yargılamada modern iletişim ve bilgisayar imkanlarından en geniş şekilde yararlanılacaktır. Böylelikle  sistematik bir karşılaştırma ve denetim imkanı kullanılarak verilecek kararların bütünlüğü, isabeti ve tutarlılığı konularına işlerlik, kolaylık ve istikrar getirilecektir. Yasalarda gereksiz  dava açılmasına neden olan  hükümler ayıklanacaktır. Ceza davalarında suçlunun tespitinde jüri sisteminin uygulanabilirliği araştırılacaktır
Mahkemelerin yükünü hafifletecek ve davaları çağdaş ve hızlı şekilde sonuçlandıracak, tahkim sisteminin yaygınlaştırılması, teşvik edilecektir.
Vatandaşlarla devlet arasındaki çok sayıdaki hazine ve orman arazi dava ve ihtilafları, bu arazilerin vatandaşlara adil ve makul bedellerle ve taksitle satılması suretile, ortadan kaldırılacaktır.
Direnme faizi makul seviyelerde tutularak,"borcu zamanında ödemeyen karlı çıkar " anlayışına son verilecektir.
Zorunlu durumlarda davaların hızla sonuçlanması için belirli sürelerle geçici  mahkemeler kurulacaktır.
Cezaların caydırıcı, etkin ve ıslah edici olması için cezaevlerinde uygar bir infaz sistemi uygulanacaktır.
İdari, adli ve askeri yargı birleştirilip bütünleştirilerek, ileri demokrasilerdeki gibi yeknesak hale gelecektir.
Adli personelin özlük hakları, adalet binalarının kapasite ve kalitesi ile bilumum araç ve gereçler iyileştirilecek, bilgisayar desteği yaygınlaştırılacaktır. Yargı mesleğini özendirici bütün önlemler alınacaktır
Gerekli düzenlemeler yapılmak sureti ile, yersiz ve lüzumsuz  dava açılmasına neden olan, ekonomik, sosyal ve idari bozukluklar ortadan kaldırılacaktır.

SOSYAL REFORMLAR

Eğitim Reformu
Devlet okulları ve üniversitelerinin, daha bağımsız çalışabilmeleri için merkezi sistemden yerel yönetimlere devredilecektir. Uygun görülen devlet okulları ve üniversiteleri vakıf halinde özelleştirilecektir. Özel okul ve üniversitelerin kurulması teşvik edilecek, bunlara yatırım ve işletme safhasında gerekli devlet desteği sağlanacaktır. Seçilmiş okul ve üniversitelerin çok üst düzeyde seçkin merkezler (centers of excellence) olarak gelişmeleri sağlanacaktır. Bilgisayar destekli eğitim ile yabancı dil öğretimi hızlandırılacak, lisan laboratuvarları' nın kurulması, eğitimde yeni tekniklerin kullanılması teşvik edilecektir. Hızla gelişen ve globalleşen dünya ile uyum sağlayabilmek için başta “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” olmak üzere ilgili yasalar günün şartlarına göre değiştirilecektir.
Özel okullarda herkesin fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde okuyabilmesini sağlamak için, mali durumu müsait olmayanların okul ücretlerini ve geçim masraflarını karşılayacak bir kredi sistemi kurulacak, üstün başarılı öğrencilere karşılıksız burs verilecektir. Müfredat programları dünyadaki gelişmeleri yakından takip edecek ve bunların arz ve talebe bağlı olarak çağın gerekleri ile ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verecek rekabet şartları içerisinde oluşması sağlanacaktır. Merkezi sistemden yerel yönetimlere devredilen okullarda da müfredat programlarının ihtiyaçlara göre düzenlenmesi kolaylaşacaktır.
Üniversiteler ile uygulama arasında araştırmaya dönük işbirliği teşvik edilecek; şirketlerin “Araştırma ve Geliştirme”ye (AR-GE) dönük faaliyetleri desteklenecektir. AR-GE harcamaları vergi resim ve harçtan muaf olacaktır.Elektronik, haberleşme ve biyoteknoloji gibi yüksek teknoloji alanlarında araştırma ve yatırım yapılması etkin teşvik ve destek tedbirleri ile cazip hale getirilecektir.
Araştırmacılar için “Bilgi Bankaları”nın kurulması desteklenecek, araştırmaların iyi yürütebilmesi için her türlü araç gereç ve malzemenin ithali kolaylaştırılacaktır. “Patent kütüphaneleri”nin, Dünya’daki patent konusu bilgileri son haliyle ihtiva etmesi sağlanacaktır. Bilim ve teknoloji dallarında önemli buluş yapanlara maddi ve manevi değeri büyük ödül verilmesini sağlayacak bir sistem tesis edilecek, bilim ve teknolojinin ileri olduğu ülkelerden bilim adamlarının ülkemize gelmesi ve buradaki çalışma ve gelişmelere aktif katkılar yapmaları sağlanacaktır.

Sağlık Reformu
Halkımıza daha iyi sağlık hizmetleri sunabilmek için devlet ve sigorta hastaneleri vakıf müesseseleri şeklinde özelleştirilecektir. Özel hastanelerin serbest piyasa ekonomisi içinde rekabet kuralına göre kurulması ve işletilmesi sağlanacaktır. Bunlara yatırım ve işletme safhasında gerekli devlet teşvik ve desteği verilecektir. Böylelikle halen sadece geliri yüksek kesimlere hizmet verebilen yüksek kaliteli hastanelerin geniş halk kitlelerine de hizmet verebilmeleri mümkün olacaktır.



Şehirleşme ve Konut Reformu
Mali sektördeki reformlar sonucu uzun vadeli kaynak imkanı doğacak, konut sahibi olmak isteyenlere uzun vadeli konut kredisi veren bir sistem kurulacaktır. Kooperatifçiliğe alternatif olarak toplu konut yapacak şirketlere orta vadeli finansman sağlanacaktır. Toplu konut fonu, bankaların konut yapımı ve alımına yönelik kaynaklarını desteklemek amacıyla kullanılacaktır. Konutun iyi getiri sağlaması konut yapımını hızlandıracaktır. Bu bakımdan konut satın alanların bina amortismanı ve kredi faizinin gelir vergisi matrahından indirilmesi için gerekli değişiklik yapılacaktır. Kiracı ve ev sahibi arasında adaleti tesis edecek şekilde kira mevzuatı yeniden düzenlenecektir.

Sosyal Güvenlik Reformu
Sosyal Güvenlik Sisteminin arzu edilen sağlıklı yapıya kavuşması için temel bazı reformların yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir: Sosyal Güvenlik Sisteminin sadece sosyal sigorta kurumlarına dayanan ve devletçe yönetilen tek ayaklı bir kurum olmaktan çıkarılıp özel sektörün, fertlerin ve sosyal grupların da yer alacağı çok ayaklı bir sistem haline dönüştürülecektir. Sistem, kural dışı müdahalelerden korunmuş ve modern yönetim esas ve yöntemleri ile yönetilen özerk bir kurum haline getirilecektir. Sistem belli bir süre sonunda, toplumun tamamına insan onuruna layık temel güvenceler getiren bir kapsama ulaşacak şekilde geliştirilecektir.
Programımız ilk aşamada; sosyal güvenlik kurumlarını mali bunalımdan kurtaracak aktüeryal dengelerin tesisini öngörmektedir.
İkinci aşamada; sosyal güvenlik kuruluşları siyasi mülahazaların dışına çıkarılarak özerkleştirilecek  ve düzgün çalışmaları sağlanacaktır.
Üçüncü aşamada; özel sigorta kuruluşlarının emeklilik ve sağlık konularında faaliyet gösterebilmelerini mümkün kılacak mevzuat düzenlemeleri yürürlüğe konulacak, isteyenlerin bu programlara katılabilmesi sağlanacaktır.
Dördüncü aşamada ise kamu sosyal güvenlik kurumları vakıf müesseseleri şeklinde özelleştirilecektir.
Tabiatıyla bu programın uygulanması bir seçim döneminden daha fazla zaman alabilir. Ancak uygulamaya esas teşkil edecek temel mevzuat düzenlemesi iktidara gelinince uygulanmaya başlanacaktır.
Sigorta şirketlerinin ve emekli sandıklarının aktüeryal hesapları bunların dengeli ve üyelerine güven veren bir şekilde çalışmasını sağlayacak yapıda yeniden düzenlenecektir. Uzun vadeli kaynaklara sahip olan bu kuruluşların kaynaklarını daha iyi kullanabilmeleri için fiyatlara endeksli işlem yapabilme imkanı getirilecektir.

DEVLET VE SİYASETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI


Anayasamız devletin asli görevlerini şöylece belirtmektedir:
Toplumda adaletin en iyi şekilde tesis ve idamesi, ülkenin dış güvenliği, ülkenin iç güvenlik ve huzuru, sosyal devlet fonksiyonlarının yerine getirilmesi, fertlerin ve toplumun maddi ve manevi varlığını geliştirecek ve refah ve mutluluklarının devamlılığını sağlayacak şartların oluşturulacaktır.
Ancak uzun yıllardır uygulanan yetersiz ve yanlış politikalar bugün devleti bir taraftan yapmaması gereken pek çok iş ile lüzumsuz yere meşgul ederken diğer taraftan bu asli görevlerini de yeterli seviyede yapamaz hale getirmiş devlet tıkanmış, ülke sahipsiz kalmıştır. Ülkenin gelişmesinin önünün açılabilmesi için:
1-Gücünü halktan alan, istikrarlı, etkin ve güçlü bir Siyasi İrade ile,
2-Bu iradenin oluşturacağı iktidarın başarılı icraat yapmasına imkan verecek sağlıklı ve iyi çalışan etkin bir Kamu Yönetimi Sistemi’ne ihtiyaç vardır.
Mevcut siyasi yapı ve mer’i seçim yasaları güçlü bir siyasi iradenin oluşmasına imkan vermemektedir. Sadece bir partinin parlamentoda çoğunluğu alması ile de bu sorunun aşılması mümkün değildir.
Yasama ve Yürütme erklerinin birbirinden bağımsız kılınarak parlamentonun hükümetin sultasından kurtarılması ve parlamentonun hükümeti denetler ve yönlendirir bir hale getirilmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin temel şartlarından biridir. Milletvekillerinin feodal hale gelmiş parti sultalarının egemenliğinden kurtarılması zorunludur.  Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerine hizmet edecek şekilde Siyasetin yeniden yapılanması zorunludur.
Mevcut aşırı bürokratik, hantal ve fevkalade merkeziyetçi devlet yönetimi ve her yönü ile yetersiz hale gelmiş kamu alt yapısı, hükümetlerin başarılı icraat yapmasının önünde büyük bir engel oluşturmaktadırlar. Devlet kuruluşlarını halen içinde bulundukları tıkanma ve çıkmazlardan kurtarılacak, Türkiye'yi güçlü, sağlıklı, istikrarlı ve etkin idare edilebilir bir duruma getirebilmek için bir dizi  Kamu Yönetimi Reformu hızla ve bir bütün halinde yapılacaktır.
“Siyaset ve Devlet’in Yeniden Yapılanması” olarak ifade edilen bu reformlar ülke yönetimini ülkenin sorunlarını, bunların sebeplerini ortadan kaldıracak şekilde çözebilecek etkinliğe getirmek için şarttır. Bu reformlar, başarılı ve sür’atli bir şekilde yapılınca Türkiye'nin kronikleşmiş bütün sorunlarının sağlıklı ve etkin bir şekilde çözülmesi mümkün olacak ve ülkemizin birinci sınıf bir dünya devleti olmasının yolu açılacaktır.
Yeniden yapılanma Demokrasilerin Temel Standartları çerçevesinde  olacaktır:

Demokrasilerin Temel Standartları

*İnsanların “Temel Özgürlük ve Haklar”ını en geniş manası ile kullanmaları hedefi bir an önce gerçekleştirilmelidir. Özgürlük ve hakların yanlış kullanılmasının doğuracağı sorunları çözmenin yolu bunları kısıtlamaktan geçmez. Nasıl basın özgürlüğünün yanlış kullanılmasının çaresi sansür değilse kişilerin fikir veya inanç özgürlüklerini yanlış kullanmalarının önlenmesi de bunları kısıtlamak olamaz. Devlet bir an önce kendini modern anlamda bir hukuk devleti haline getirip meseleyi kökünden halletmelidir. Hukuk devletinin temel taşlarından biri de her bakımdan ve gerçekten bağımsız yargıdır.
*Demokrasilerde siyasal ve kamusal sistemin esas elemanları ile siyasal sistemin yapısal dinamiklerinin bireylerin özgür iradeleri ile belirlenmesi gerekir. Bireylerin iradeleri ile siyasal ve kamusal sistem arasındaki,özünde demokratik olması gereken aracı kurumların (siyasi partiler ve diğer kamusal kurumlar) feodalleşmeleri demokrasiyi yozlaştıracağından, bu kurumların bireylerin özgür iradeleri üzerinde tekeller kurmalarına asla izin verilmeyecektir. Devlet-birey ilişki ortamı demokratikleştirilecek ve bu ortamda,ilişki bir diğerinin kutsallığı üzerine diğeri galebe getirilmeyecek, toplum (kamu) yararı kavramı üzerinde adalet çarpıtılmayacaktır.  
*Katılımcı ve çoğulcu demokrasinin sağlıklı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için yerel ve yerinden yönetimlerin kuvvetlendirilmesi ve demokratikleşmenin yaygınlaştırılması zorunludur. Bu bakımdan yerel yönetimlere (Belediyeler ve il yönetimleri) güçlü bir icraat imkanı verecek ve bütün yerel sorunlarını çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi içinde ve etkin ve ekonomik bir şekilde çözecek yetkiler verilecek ve altyapılar oluşturulacaktır.
*Devlet yönetimine istikrar getirecek ve etkinlik sağlayacak ve rahatlıkla sorunların hepsinin üstesinden gelebilecek, kuvvetler ayrılığı prensibine dayalı bir başkanlık sistemi  fiiliyata konulmalıdır.

Yeniden Yapılanmanın Amaç ve İlkeleri
Kamu kesiminde politik çıkar üretilmesi ve rant olarak dağıtılması imkanlarını asgariye indirmek, kabilse yok etmek. Siyaseti çıkar yeri olmaktan çıkarıp, kavga değil hizmet yarışı yeri haline getirmek.
Devlet erklerinin ve siyasi gücün amacı dışında ve yanlış kullanılmasına engel olarak, siyaset ve devlet hizmetlerindeki kirlenmelere son verecek güçlü ve etkin bir siyasal denetim olgusunu gerçekleştirmek.
Devlet erkleri arasında kuvvetler ayrımına dayalı bir denge ve karşılıklı kontrol sistemi kurarak sorumsuz yetkilerle, dikta ve darbe davranışlarına kesin  olarak son vermek.
Demokrasinin temel gereği olarak siyaset, devlet yönetimi, sosyal ve ekonomik faaliyetlerde bireyleri ve milleti öne çıkararak aracı kuruluşların sultasına demokratikleştirme yolu ile son vermek.
Ülke ekonomisinin ana hareket gücünün millet yapılması. Devletin milletin hizmetine verilmesi ve ekonominin küreselleştirilip dünyaya açılarak, ülkenin güçlü ve atılımcı bir açılım sürecine sokulması.
Yerel ve yerinden yönetimleri, demokratik kuruluşlar olarak tam anlamı ile yetkilendirip güçlendirerek hem çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi ülkeye yaymak hem de ülkenin halihazırdaki merkeziyetçi yapısının sebep olduğu sistem tıkanmasına son vermek
Genel ve yerel yönetimlerin seçim sistemlerinde, seçilenlerin aracı kurumlarca değil bizzat seçmenlerce belirlenmesini sağlayacak değişimleri yapmak
Yönetimde istikrar ilkesine en uygun olan ve halen yerel yönetimlerimizde uygulanmakta olan “Başkanlık Sistemi”nin merkezi yönetim ve il yönetimlerinde de  uygulanmasına başlamak.

a-Devlet Asli Görevlerine Çekilecektir
Devletin temel fonksiyonlarının ifasındaki asli rolü düzenleyici, nezaret edici, teşvik ve telif edicidir. Devlet ancak kendisi tarafından  yapılması zorunlu olan veya özel kesimce yüklenilemeyen fonksiyon ve hizmetlerin ifa edileceği kurumları tesis ve işletecektir. Devletin bizzat kendisi tarafından yapılması gereken ( Adalet, Dış güvenlik, İç güvenlik ve huzur, Sosyal Devlet, fert ve toplumun geliştirilmesi,refah ve mutluluğun şartlarının oluşturulması) görevleri dışında olup ta halen devlet tarafından kısmen veya tamamen ifa edilmekte olan bilumum fonksiyonlar, belli bir zaman içinde ve başka ülkelerdeki başarılı uygulamalarını da içeren dinamik bir strateji çerçevesinde özelleştirilecektir.
Devlet hizmet ve fonksiyonlarının  görülmesinde yüksek vasıflara sahip, iyi yetişmiş, modern sevk ve idare metotlarına göre görev yapan sayıca az fakat etkinlik ve verimde güçlü kadrolar istihdam edilecek ve bunların ücret ve özlük hakları kendilerini her bakımdan tatmin edecek bir seviyede olacaktır. Devletin karar oluşturmasında ve uygulamalarındaki kurallar ve usuller sadeleştirilecek ve bütünleştirecek, modern teknoloji ve bilgisayar sistemlerinden en geniş şekilde yararlanılacaktır.

b-Yerinden Yönetim ve Yerel Demokrasi Gerçekleştirilecektir
Devletçe yapılması gereken görevlerin ifasında azami derecede desantralizasyona gidilecek, il ve ilçelerin görev alanlarındaki bütün hizmetlerin yerinden yönetim yoluyla yerine getirilmesi esas alınacaktır. Bu hizmetlerin en iyi ve hızlı olarak yerine getirilmesi için gerekli kaynak ve yetkilerin tamamı mahalli yönetimlere aktarılacaktır. Merkezi hükümet ise genel nezaret, koordinasyon, denetim ile birden fazla ili ilgilendiren veya ülkenin ortak değerlerini içeren bölgesel konuların yerine getirilmesini yüklenecek, bir ilin gücünü aşan mahalli hizmetlerin yerine getirilmesinde gerekli desteği sağlayacaktır.

c-Yasama, Yürütme ve Yargı Erkleri Birbirinden Bağımsız Hale Getirilecektir
Anayasamızın açıkça belirtmesine rağmen uygulanamayan  Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasındaki kuvvetler ayrılığı ve “Devletin üç erki arasındaki karşılıklı denge ve denetim ilkesi” nazari olarak değil, fiilen gerçekleştirilecektir. Milletvekillerinin seçimi dar bölge ve iki turlu seçimle yapılarak oligarşik sultaların oluşmasına son verilecektir. Seçim yasası Anayasaya dahil edilecektir. Böylece "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir." ifadesinin gerçek anlamı hayata geçirilerek milleti velinimet bilen milletvekillerinin oluşturduğu T.B.M.M. yasama ve denetleme yetkisini layıkıyla kullanacak, Yürütme ve Yargı ise Anayasa ve kanunların tayin ettiği sınırlar içerisinde sağlıklı ve etkin olarak çalışacaklardır.

d-Tam Başkanlık Sistemine Geçilecektir
Milletimizin yapısına ve beklentilerine uygun bir rejim olan Başkanlık Sistemi’nin tesisi için anayasada gerekli değişiklikleri yapmak azim ve kararındayız. Yasama ve yürütme yetkilerini hakkıyla ayıran rejim Başkanlık Sistemi’dir. Bu sistem, yetkilerin tek kişide toplandığı veya sadece eyalet sistemine sahip ülkelere özgü değildir. Bu sistemde yürütmenin başı olan Başkan, halk tarafından seçilir. Bakanlar, Başkan tarafından milletvekili olmayan kişilerden atanır. Bir kişi aynı zamanda Bakan ve Milletvekili olamaz. Bir milletvekili bakan olduğu takdirde, seçildiği dönem sonuna kadar Meclise geri dönemeyecek şekilde, milletvekilliğinden istifa eder.
Her bakanın atanması Meclisin onayına sunulur. Meclisin onaylamadığı adayların yerine Başkan başka aday gösterir. Ayni süreç Anayasa Mahkemesi, Yüksek Yargı Organları’nın başkan ve üyeleri ile Merkez Bankası başkanı gibi özerk anayasal kuruluşların başına geçecek üst düzey bürokratlar için de uygulanır.
Yürütme, bütçe hariç, Meclise kanun tasarısı sunamaz. Kanun teklifleri sadece milletvekillerince yapılır. Yürütme, gerekli gördüğü konularda milletvekilleri vasıtasıyla, Meclise kanun tekliflerinin sunulmasını sağlar. Başkan, yürütme organının çalışmasını zorlaştıracak veya kuvvetler ayırımı prensibini zedeleyebilecek nitelikte gördüğü kanunları veto edebilir. Bu durumda söz konusu kanunun tekrar kabulü için, Meclis üye tam sayısının üçte ikisinden fazla oy gereklidir.
Yasama ve denetlemenin etkili bir şekilde yapıldığı Başkanlık Sisteminde, milletvekillerinin asli görevleri olan yasama ve denetleme konularında detaylı çalışmalar yapabilmeleri için kendilerine gerekli imkan ve destekler yeterli olarak sağlanır.

Geçiş Dönemi
Başkanlık Sistemine geçmeden önce T.B.M.M. ve siyasi partiler ile ilgili olarak bazı yeni düzenlemeler yapılacaktır.  Siyasete giren kişinin mali durumunu, nereden destek aldığını, seçim sırasında yaptığı masrafları ve kaynaklarını beyan etme esası getirilecektir. T.B.M.M. nin şeffaf ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak için, yoklama ve oylamalar bilgisayar destekli modern cihazlarla yapılacaktır. Milletvekillerinin meclis çalışmalarına katkılarını gösteren bilgiler ve meclise devam çizelgeleri seçmenlere düzenli olarak bilgi verecek  şekilde yayınlanacaktır.
Yeni Anayasada, Başkanlık Sistemine geçmek için gerekli değişiklikler yapılacak, kuvvetler ayrılığı ilkesine tam işlerlik kazandıracak şekilde; Yasama, Yürütme ve Yargının kuruluş ve işleyişini düzenleyen hükümler yer alacaktır. Anayasaya aykırı bulduğu kanunların uygulanmasından doğacak sakıncaları engellemek için Cumhurbaşkanına,  kanunun yayımından önce Anayasa Mahkemesine başvurabilme yetkisi verilecektir. 
Bu yapısal değişimler Türkiye’nin meselelerini doğrudan çözmek için değil, Türkiye’yi güzelce yönetilebilir ve meselelerini  sağlıklı olarak çözebilir bir hale getirmek için önerilmektedir.

Yeniden yapılanma ve Süper Devlet
Devlet ve ona yön veren siyasi sistem yukarıda belirtilen şekilde yeniden yapılandırılınca , sağlıklı çalışan bir toplum düzeni ile, adalet, iç ve dış  güvenlik ve sosyal devlet gibi asli görevlerini eksiksiz yapan, makro politikalarla ekonomiye istikrar ve dinamizm getirerek vatandaşının mutluluğunu gerçekleştiren bir merkezi hükümet yapısı hayata geçmiş olacaktır.
Bu görevlerin dışında kalan konularda, görev, yetki, imkan ve sorumluluk mahalli idarelerindir. Yöre  insanının ihtiyaçlarını iyi bilen, mevcut kaynakları bürokrasiye takılmadan, rasyonel bir şekilde kullanarak icraat yapmak üzere görev alacak valilerin, belli bir süreç sonunda halk tarafından seçilmesi sistemi getirilecektir. Yöre halkı tarafından seçilerek iş başına gelen yöneticiler, aynen merkezi hükümet yönetimi gibi yerel meclisler tarafından yönlendirilip denetlenecek ve hiç şüphesiz kendisini seçenlere en iyi hizmeti vermek için gerekli şartların hepsine sahip olacaktır. Böylelikle katılımcı ve çoğulcu demokrasi biçimsel ve noktasal olarak değil yurt çapında ve gerçek manada gerçekleştirilecektir.
Halkı ile bütünleşmiş, hoşgörü sahibi, diyaloga açık, gücünü halktan alan, sorumluluk sahibi, mahalli idareler yönetimlerinin ve ülkeyi ekonomik ve politik yönden istikrarlı bir şekilde yöneten, bölgesinde kalıcı barışı iç ve dış politikanın vazgeçilmez  bir unsuru haline getirebilen, halkına güvenen, kültürel ve etnik farklılıkları ülkemizin zenginliği olarak kabul eden her türlü yolsuzluk ve kirlenmelerden arınmış böylesine bir devlet yönetimi, ülkemizi layık olduğu yere taşıyacaktır. Böyle bir sistemle idare edilen Türkiye, bölgesinin en büyük cazibe merkezi haline gelerek, bir Süper Devlet olacaktır. Demokrat Parti olarak en büyük hedefimiz  Türkiye’yi her yönü ile bölgenin güçlü bir Süper Devleti haline getirmektir.

ULUSAL GÜVENLİK REFORMU

İç Güvenlik:
Son yıllarda yer alan olaylar özellikle bazı terör ve anarşi odakları ile mücadelede zaman zaman dış güvenlik güçlerinin müdahale mecburiyetinde kaldıklarını göstermiştir. Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın Dünya’nın en önemli gerilimlerine sahne olması ve ülkemize yönelen çok yönlü tehditlerin ciddiyeti önünde, dış güvenlik güçlerimiz, mümkün olduğunca iç güvenlik konuları ile meşgul edilmemelidir. Bu bakımdan edinilmiş tecrübelerin ışığında iç güvenlik kuvvetlerimiz daha etkin ve tam olarak yeterli hale getirilecektir. Kentlerin güvenliğinin sağlanmasında ana yapı; karakol sisteminden çok hareket, istihbarat ve iletişim gücü yüksek mobil ünitelerdir. Kırsal alanlarda aynı politikaya ilaveten küçük yerleşim ünitelerinin güvenlikleri telsiz sistemleri ile donatılması yanında belli merkezlerde gerek kara ve gerekse hava araçları ile çok hızlı müdahale imkanlarının oluşturulması, iç güvenlikle ilgili tehditlere ve terör teşebbüslerine büyük bir caydırıcılık getirecektir.İç güvenlik kuvvetlerinin hizmet ettikleri bölgedeki kişi ve yapılanmaları çok yakından tanımaları ve bölgesindeki halk ile belli bir saygı ve sevgi ölçüsünde bütünleşmeleri ve bu kuvvetlerin görevlerinin başarılı olarak yerine getirilmesinde önemli bir unsurdur. İç ve dış istihbarat ve karşı istihbarat hizmetleri modern istihbarat teknolojisine dayalı bir haber alma, değerlendirme ve karşı istihbarat sistemiyle birbirinden bağımsız fakat üst mercilerce sürekli olarak koordine edilen ünitelerle ve yüksek bir performansla idame ettirilmelidir. Özellikle kırsal alanlarda yaşayan nüfus, bir terör tehdidine maruz iseler, özel iletişim ve ulaşım alt yapılarını içeren güvenlik tedbirleri ile desteklenmeli, can ve mallarını koruma zorunda kalmaları halinde nasıl hareket edecekleri  konusunda yeterli eğitim ve desteği görmelidirler.

Dış Güvenlik:
Dış güvenlik güçlerimizin en yüksek teknoloji ve  hizmet performansında idamesi için bütçelerden ayrılan ödenekler  hızla  yeterli seviyelere çıkarılacaktır.( Devletin asli görevlerine çekilmesi işlemlerine paralel olarak bütçelerden dış güvenliğe çok daha büyük imkanlar ayrılabilecektir.). Esas olarak sivil ihtiyaçları karşılamak üzere kurulan Türk sanayiinin, gerektiğinde yüksek teknoloji ürünü olan silah ve teçhizatı üretebilecek çok maksatlı yüksek teknoloji sanayileri olarak geliştirilmesini amaçlayan savunma sanayiimiz, özel program ve politikalarla teşvik edilmeye devam edilerek, ülkenin temel bütün ihtiyaçlarına cevap verecek bir yapı ve etkinliğe ulaştırılacaktır.

EKONOMİ REFORMLARI

Türkiye'nin gerçek ekonomik gücünün sağlıklı, hızlı ve dengeli bir şekilde gelişmesini sağlamak için aşağıda açıklanan bir dizi ekonomik reform yapılacaktır.
Devletin asli fonksiyonlarına çekilmesi , mal ve hizmet üreten birimlerin hızlı ve kararlı bir şekilde devletin sırtından alınması amacı ile uzun vadeli ve yaygın bir özelleştirme programı hızlı ve kararlı bir şekilde uygulanacaktır.
Türkiye'nin ekonomik gelişmesinde dış ticaretin itici sektör olduğu vurgulanarak hizmet ve mal ihracatının hızlı bir şekilde gelişmesini temin ve devam ettirecek politikalar hızla uygulanacak ve bu konuya Türkiye'nin dış politika dinamikleri içinde özel bir ağırlık verilecektir. Genel bütçeli kuruluşların harcamaları, ekonomiklik, kalite/maliyet ve amaçlarıyla değerlendirilerek disiplin alltına alınacaktır. Devletin kısa vadeli iç ve dış borçları belli modeller içinde daha uzun vadeli  borçlar haline dönüştürülecek, özelleştirmenin doğuracağı kaynak ve imkanlar bu amaçla kullanılacaktır.Sıcak paranın ekonomiye olꗬÁ‹Пደ¿ကЀ霰


橢橢쿽쿽Пᰦꖟꖟ䥽[1]￿￿￿lٚٚٚٚٚٚٚ ٮ划划划8削Œ勖Ƅٮ罙ɔ呦呦"咈咈咈咈咈咈綠[1]綢綢綢綢綢綢膭Ƞ菍r綢űٚ咈咈咈咈咈綢ve ekonomi için daha sağlıklı bir yapıyla yararlanmanın gelişmesine paralel olarak Türk parasının değeri, ihracatı kamçılayarak ithalatı ise makul ve tutarlı seviyelere çekerek dinamik bir denge hızına ulaşmasını sağlayacak bir yapıda idame ettirilecektir.
Devletin eğitim,  sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarının yerelleştirilmesi ve  özelleştirilmesi neticesi dar gelirlilerin bu hizmetlerden eşit olarak faydalanmasını sağlayacak sosyal yardım ve desteklemeler de bu yardımlara talep edecek kimselerin verecekleri gelir-gider beyannamelerine istinaden yapılacak (negatif gelir vergisi ) ve böylece bozuk gelir dağılımının düzeltilmesini sağlayacak etkin bir araç geliştirilmiş olacaktır.Tasarruf ve yatırım meyillerinin yılda % 8.5-10 bir kalkınma hızına ulaşmayı sağlayacak şekilde yukarı çekilmeleri için
Tasarrufların piyasadaki asgari şartı tarif eden faiz nispetlerinden çok daha yüksek dönüşler sağlayabileceği ve faiz de olduğu gibi enflasyonist baskılar doğurmayacak ve karlılıkları üretimle senkronize  olmuş finans modelleri geliştirilerek tasarrufların güçlü ve zengin girişimcilerden çok en yüksek karlılığı sağlayabilecek projelere yönlendirilmesi, (yatırım finans bankaları, risk sermayesi, özel finans kurumları, işletme sermayesi ortaklıkları, aktif artışı ortaklıkları, sermaye-emek ve  sermaye-teşebbüs ortaklıkları gibi.)
Özel kesimin bol miktarda ve yüksek verimlilikteki ekonomik gelişme projeleri üretmesi ve uygulamaya koyması teşvik edilecek ve desteklenecektir. Türkiye'nin uzun vadeli dış ekonomik ilişkilerinin düzenlenmesinde sadece Avrupa Birliği  ve onunla bütünleşmeye dönük politikalar yerine çok unsurlu ve Türk ekonomisinin kendi dinamikleri içinde kuvvetlenmesini hedef alan politikalar uygulanacak, Türkiye'nin halen üyesi olup yeteri derecede harekete geçirilmemiş bulunan İslam Konferansı, ECO, KEİB ve benzeri bölgesel kuruluşlarda çok yönlü ekonomik çalışma ve gelişmelere ağırlık verilecektir.
Bütçeye büyük yük getiren KİT’lerin özelleştirilmesinin doğuracağı yeni kaynakların ekonomiye büyük yarar getirecek şekilde kullanılmasına ve devletin lüzumsuz büyümemesine özen gösterilecektir. Özel sektörün faaliyet yapabileceği sahalara devlet doğrudan yatırım yapmayacak, ancak bu konularda özel sektöre yardımcı olunacaktır. Kaynaklar ekonominin gelişmesini ve yeni iş sahalarının açılmasını teşvik etmek için kullanılarak devlet, doğrudan değil, dolaylı yoldan daha fazla vatandaşımıza iş imkanı sağlayacaktır.
 
MALİ SEKTÖR REFORMU
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu özerkleştirilecek; kamu kaynaklarını ekonomiye kanalize eden Kalkınma ve İhracat Bankası dışında kalan bütün kamu bankaları özelleştirilecektir. Menkul kıymetler dışında emtia borsaları ve müstakbel piyasaların (future markets) kurulması sağlanacaktır.
Ekonomiye orta ve uzun vadeli iç kaynak temini için, mevduatı enflasyona karşı koruyan  bir sistem getirilecektir. Emtia borsalarının kurulmasıyla bu sistem daha sağlam hale gelip daha kolay uygulanabilecektir. Enflasyon karşısında  paranın değerini koruyan bu sistem mevduatın orta ve uzun vadeye kaymasını teşvik edecek, böylece yatırımcıya makul reel faizlerle orta veya uzun vadeli kredi verilmesi mümkün olacaktır.Parasını faize yatırmak istemeyen vatandaşlarımız için faizsiz çalışan özel finans kurumlarının, banka sistemi ile eşit şartlar altında rekabet etmesini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır. Rekabeti yaymak için, bankaların da özel finans kurumlarının uyguladıkları esaslara göre işlem yapmalarına imkan verilecektir.Vatandaşın tasarruflarını ekonomiye kanalize eden finans kuruluşlarının işlemleri üzerindeki vergiler kaldırılarak maliyetler düşürülecektir. Bu kuruluşlar normal şirketler gibi yıllık kar üzerinden vergi ödeyecektir.Şirketlerin sermaye piyasalarına istikrar kazandıracak şekilde halka açılabilmesi için gerekli şartlar ile bunların ihlali karşısında uygulanacak müeyyideler, vatandaşa güven verecek şekilde yeniden düzenlenecektir.Nakit yerine kredi kartı ve çek kullanılmasını teşvik edici mevzuat yeniden düzenlenecektir.



Vergi Reformları
Devleti ayakta tutan ve  halka dönük hizmetlerin kaynağı vatandaştan toplanan vergilerdir. Kişilerin ödeme gücünün üzerinde, vermeyenden almayan, aldığına hizmet götürmeyen bir sistemin adil ve uzun ömürlü olmayacağı açıktır. Öngördüğümüz sistemde devletin büyük ve açık bütçelerle çalışmasına gerek kalmayacaktır. Vergilerin adil, kolay anlaşılır ve uygulanır olması, ve ödeme gücü olandan alınması, iktisadi faaliyetleri köstekleyen vergilerin azaltılması veya tamamen kaldırılması yoluna gidilecektir.
Maliye ve vergi politikaları vergilerin tahsilini kolaylaştıracak, vergi kaçaklarını önleyecek şekilde ve ekonominin tamamını kayıt içine alan bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu maksatla bir taraftan vergilenme oranları nispi olarak azaltılırken vergi tabanı, özellikle gayri menkuller üzerindeki vergilenme, her türlü spekülatif davranışı da önleyecek şekle getirilecektir. Verginin tahsili kolaylaştırılacaktır. Beyan esasına dayalı olmak kaydı ile asgari geçim seviyesi altında geliri olanlar belli bir süre içinde vergiden tamamen muaf hale getirilecek, bu uygulamanın vergi tahsilatı üzerindeki gelir azaltıcı etkileri diğer ( menkul ve gayrimenkul) gelirler üzerine tarh edilecek vergilerle karşılanacaktır.
Gelir vergisi oranı ve dilimlerinde mükellef yararına indirim ve düzenlemeler yapılıp sistem daha basit hale getirilecektir. Asgari geçim indirimi asgari ücretle ilişkilendirilecektir. Ücretlilerden alınan gelir vergisi matrahından, belgelendirilmek kaydıyla, belirli masrafların indirimi sağlanacaktır.Kurumlar vergisine tabi şirketler ile gelir vergisine tabi ortaklıkların hissedarları arasında vergi adaleti sağlanacaktır. Enflasyon sebebiyle meydana gelen zahiri kazançların vergi dışı tutulması için muhasebe usullerinde ve vergi sisteminde değişiklik yapılacaktır.Maliyetleri yükselten banka muameleleri vergisi ile mukavele akitlerinde alınan harçlar kaldırılacaktır. Emlak vergisi, makul ve gerçek beyan verilmesini sağlayacak bir seviyeye indirilecektir. Mahalli idarelerin artan sorumluluklarının yerine getirilebilmesi için vergi sistemimizde düzenlemeler yapılacaktır.

TARIM REFORMU VE KÖY KALKINMASI


Köy nüfusunun azalmasına paralel olarak, tarımsal işletmelerin daha iyi hale getirilmesi için, arazi toplulaştırılmasına hız verilecektir. Köylünün kalkınması ve dünya ölçeğine uygun işletmecilik seviyesine ulaşması için, gerekli politikalar oluşturulacaktır. Verimin artırılması maksadıyla tohum, sulama, toprak ıslahı gibi konularda yatırımlara önem verilecek, yeni teknolojilerin kullanılması için müsait ortam hazırlanacaktır. Üreticinin pazar fiyatlarındaki dalgalanmadan etkilenmesini asgariye indirmek amacıyla, tarımsal ürün borsaları geliştirilecek, bu kapsamda vadeli işlemler piyasası açılarak risklerin transferine imkan sağlanacak,  pazarlama şirketleri ile üreticiler arasında sözleşmeli üretim usulünü büyük ölçüde yaygınlaştıracak bir teşvik ve destekleme sistemi kurulacaktır. Devlet müdahalesi, stratejik stokların sürdürülmesi ile sınırlandırılacak, fakat gelişmiş ülkelerce tarım ürünlerinde uygulanan sübvansiyon ve korumadan, çiftçimizin olumsuz etkilenmesini önleyecek tedbirler alınacaktır.Orman arazileri belirli ölçüde özelleştirilecek, orman köylüsünün yaklaşık yarım yüzyıldan beri uğradığı haksızlık ortadan kaldırılacaktır. Ormanların gelişmesini ve ekonomimize daha yüksek katkıda bulunmasını sağlamak amacıyla özel ormancılık desteklenecektir. Bu amaçla anayasada gerekli değişiklikler yapılacaktır. Devlete ait tarım arazileri asgariye indirilerek çiftçiye intikal ettirilecektir

REFORMLAR, VASIFLI TOPLUM VE  SÜPER DEVLET

Devlet ve ona yön veren siyasi sistem yukarıda belirtilen şekilde yeniden yapılandırılıp ülkenin sorunları kalıcı ve sağlıklı çözümlere kavuşturulunca:
Kamu kesiminde politik çıkar üretilmesi ve rant olarak dağıtılması imkanları ortadan kalkar. Siyaset çıkar kavgası yeri olmaktan çıkıp  hizmet yarışı haline gelir. Devlet erklerinin ve siyasi gücün amacı dışında ve yanlış kullanılmasına engel olunacak, siyaset ve devlet hizmetlerindeki kirlenmelere son verecek güçlü  ve etkin bir siyasal denetim olgusu gerçekleştirilir. Devlet erkleri arasında kuvvetler ayrımına dayalı bir denge ve karşılıklı kontrol sistemi kurularak sorumsuz yetkilerle, dikta ve darbe davranışlarına kesin  olarak son verilir.
Demokratikleştirme yolu  ile siyasal,sosyal ve ekonomik faaliyetlerde bireyleri ve milleti öne çıkararak  aracı kuruluşların sultasına ile son verilir. Ülke ekonomisinin ana hareket gücü millet olur. Devlet milletin hizmetinde olur. Ekonomi küreselleştirilip dünyaya açılarak ülke güçlü ve atılımcı bir açılım sürece girer. Yerel ve yerinden yönetimler demokratik kuruluşlar olarak her yönü ile yetkilendirip güçlendirilerek hem çoğulcu ve katılımcı demokrasi ülkeye yayılır hem de ülke hizmetlerindeki merkeziyetçi tıkanma  sona erer. Sağlıklı çalışan bir toplum düzeni ile, adalet, iç ve dış  güvenlik ve sosyal devlet gibi asli görevlerini eksiksiz yapan, makro politikalarla ekonomiye istikrar ve dinamizm getirerek vatandaşının mutluluğunu gerçekleştiren bir merkezi hükümet oluşur. Ülkenin en uç noktalarına kadar bütün insanlara hizmetin sağlıklı, güçlü ve etkin olarak ulaştığı bir kamu yönetim  yapısı hayata gelir. Böylelikle katılımcı ve çoğulcu demokrasi biçimsel ve noktasal olarak değil yurt çapında ve gerçek manada gerçekleşir. Alt yapı gelişmesi, vasıflı eğitim, teknolojik açılım, tasarruf, yatırım ve kalkınma hızlanır. Türk Lirası istikrar ve güven kazanarak, verimlilik, tasarruf, yatırım, üretim ve gelir büyük ölçüde artar, ülkenin kalkınma hızı önemli ölçüde yükselir serbest piyasa ekonomisini tam anlamıyla çalışır.  Halkın geçim sıkıntısı ortadan kalkıp insanlar; bilim, kültür, sanat, spor ve sosyal faaliyet ve gelişmelere  daha fazla kaynak ve zaman ayırabilir hale gelir. Yaşamın seviye ve kalitesi böylece yükselince de toplum, insan haklarına dayalı gerçek demokrasiyi özünde gerçekleştirir, korku ve tabulardan arınır, geleceğe tam bir güven ve ümit içinde kaynaşır ve kenetlenir, demokratik, çağdaş ve dinamik bir toplum düzeni oluşturur.  Ülkeyi ekonomik ve politik yönden istikrarlı bir şekilde yöneten, halkına güvenen, kültürel ve etnik farklılıkları ülkemizin zenginliği olarak kabul eden, her türlü yolsuzluk ve kirlenmelerden arınmış bölgesinde kalıcı barışı iç ve dış politikanın vazgeçilmez  bir unsuru haline getirebilen böylesine bir devlet yönetimi, ülkemizi layık olduğu yere taşır. Ülkenin önünde yepyeni ufuklar açılır ve ülkenin insanları tahminlerin ötesinde bir kalkınma, refah ve mutluluk seviyesine erişir.

Böyle bir sistemle idare edilecek olan Türkiye, bölgesinin en büyük cazibe merkezi haline getirilecek ve Bölgesel bir Süper Devlet olacaktır.

İYİ, SORUMLU, NAMUSLU, DÜRÜST VE DEMOKRAT OLAN KAZANSIN.

"YETER, SÖZ MİLLETİNDİR !.."

DEMOKRAT PARTİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder