“DORUK CİN-İ” VE AVENESİ TARAFINDAN OYUN BÖYLE
KURULUYOR!..
VARAN: 3)
FEVZİOĞLU'NUN DP GENEL BAŞKANLIĞI
ADAYLIĞI 27 MAYIS'TA AÇIKLANACAK!
(Tarih: 12-NİSAN-2016, ADALET HABER & TÜRKİYE
HAVADİS, YEKTA YAKTI)
CİNDORUK DEMOKRATLARA TARİH VERDİ
Milli Merkez'in Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi e.
Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un bugün iki ziyaretcisi vardı...
Demokrat Parti Bursa e. İl Başkanı Ahmet yıldırım ile
Osmangazi e. İlçe Başkanı İsmet Koyuncu...
Bildiğiniz gibi, Demokrat Parti'nin yeniden ayağa kalkması için Bursa'dan taban hareketi başlatıldı, Yalova ve Samsun'da noktalandı...
Bildiğiniz gibi, Demokrat Parti'nin yeniden ayağa kalkması için Bursa'dan taban hareketi başlatıldı, Yalova ve Samsun'da noktalandı...
Samsun'da, beklenilenin üzerinde bier katılımla, Demokrat
Parti'nin meşalesi'nin yeniden yakılacağının işaretinin verilmesi üzerine,
Milli Merkez'in Başkanı Hüsamettin Cindoruk, daha önceden kendisinden randevu
isteyen İsmet Koyuncu ile Ahmet Yıldırım'ı dün akşam apar topar İstanbul'a
çağırdı...
CİNDORUK "BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE'NİN ÇÖKÜŞÜ
OLUR"
Cindoruk, Demokrat Parti'nin taban hareketinin önderleri,
Ahmet Yıldırım ve İsmet Koyuncu ile uzun uzun yeni anayasa ile birlikte
gündeme gelen başkanlık sisteminin Türkiye'yi karamsarlığa götürceğini, bunun
gerçekleşmemesi için mücadele verdiğini söyledi...
Cindoruk, "Şayet anayasa değişir ve başkanlık sistemi
gelirse, Türkiye'de hiçbirşey artık eskisi olmaz, benim tek amacım bu, bugünkü
koşullarda yeni bir partinin kurulmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Mevcut
yapının (Demokrat Parti'nin) başına toparlayacak bir lider çıkarırsak,
Türkiye'de yeni bir dönemin önünü açarız"dedi...
Cindoruk'un bu sözleri üzerine, geçtiğimiz günlerde gündeme
taşıdığım, Cindoruk Fevzioğlu'nu Demokrat Parti'nin başına hazırlıyor yazımdan
yola çıkan, İsmet Koyuncu ile Ahmet Yıldırım, Fevzioğlu'nun Demokrat Parti'nin
başına geçmesinin doğru olacağını Cindoruk'a söylediler...
27 Mayıs 2016'da 1960 darbesinin 56. yıl dönümü.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk darbesi olan, 27 Mayıs'ta, halkın iradesi'ni
yok sayan cunta, 27 Mayıs 1960 Darbesinin ardından Cumhurbaşkanı Celal Bayar,
Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere bütün Demokrat Partililer Yassıada'ya
sürüldü...
15 Eylül 1961'de biten duruşmaların ardından, Başbakan Adnan
Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan
Eylül 1961'de idam edildi...
DEMOKRATLAR (?!) 27 MAYIS'TA ANKARA'DA
Türk Demokrasi hayatında kara bir leke olarak yer alan 27
Mayıs'ta, Diyarbakır'da yapacakları toplantının, Ankara'da yapılmasına karar
verdiklerini söyleyen, Koyuncu ile Yldırım, a, Cindoruk " Demokrat
Parti'nin kökü çok sağlam, tabanı hala dimdik ayakta, Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Av. Metin Fevzioğlu'nun sizin de dediğiniz gibi, Demokrat Parti'yi
yeniden ayağa kaldıracağına ben de inanıyorum. Bu konu da, Fevzioğlu'nun kararı
önemli, 27 Mayıs'ı bekleyelim' dedi...
Ahmet yıldırım ile İsmet Koyuncu, Cindoruk'la yaptıkları bu
görüşmenin ardın'dan, Çalıkoğlu Medya Yayın Grubu Başkanı Melek Çalıkoğlu'nu
ziyaret ettiler ve Cindoruk'la yapılan görüşmenin çok olumlu geçtiğini
söylediler...
Ahmet Yıldırım ziyarette yaptığı konuşma'da, " Türkiye'nin içinde bulunduğu konum ortada, hergün şehitlerimize göz yaşı döküyoruz. İç ve dış siyaset çöktü, Türkiye'nin nereye gittiğini milletimize 1946'da olduğu gibi çıkıp anlatmalıyız.
Ahmet Yıldırım ziyarette yaptığı konuşma'da, " Türkiye'nin içinde bulunduğu konum ortada, hergün şehitlerimize göz yaşı döküyoruz. İç ve dış siyaset çöktü, Türkiye'nin nereye gittiğini milletimize 1946'da olduğu gibi çıkıp anlatmalıyız.
Siz bizi, Adalet Partisi çatısı altında toplanmaya
çağırdınız da söyledim. Bugün Adalet Partisi diye ortaya çıkan parti bizim
Adalet Partimizi temsil etmiyor. Bizim partimiz Demokrat Partidir. Demokrat
Parti'nin Genel Başkana ihtiyacı yok, lider'e ihtiyacı var. O lider'de sayın
eski Genel başkanımız Cindoruk'unda işaret ettiği gibi sayın Fevzioğlu'dur'
dedi...
İsmet Koyuncu, " Samsun'da yaptığımız toplantıda bir
kere daha ortaya çıktı ki; Demokrat Parti'nin ayağa kalkmaması için hiç bir
sebep yok. Bugün Türk siyasetinin duayeni ve Genel Başkanımız Hüsamettin
Cindoruk'un, Türkiye gündemine dair yaptığı açıklamalar bizleri çok karanlık
günlerin beklediğini ortaya koyuyor.
Sayın Cindoruk'un tek amacı ve hedefi yeni anayasanın bu
haliyle çıkmamasıdır. Bu konu da çalışmalarına devam ederken, yeniden merkezde
güçlü bir tabana sahip olan Demokrat Parti'nin sayın Fevzioğlu'nun liderliğinde
ayağa kalkmasıdır. Bu konuda 27 Mayıs'ta net tavır ortaya çıkacağının mesajını
verdi bize...
Bizde sayın Cindoruk'un mesajı üzerine, Diyarbakır'da
yapacağımız taban hareketi toplantısını, 27 Mayıs'ta tüm Demokratların katılımı
ile Anakara'da yapmaya karar verdik' dedi...
Sözün özü şu...
Merkez sağ'da bir partiye ihtiyaç yok. Demokrat Parti var,
sadece yapılacak tek şey, Türkiye'de yeniden kırat'ı şaha kaldırmak için Demokratlar
olarak doğru bir isimle yani liderle toparlanmaktır...
Sayın Cindoruk, Fevzioğlu'nu, Demokrat Parti'nin başına
hazırlıyor diye yaptığım duyuru da böylece, Milli Merkez'in başkanı sayın
Cindoruk'un Yıldırım ve Koyuncu'ya yaptığı değerlendirme ile doğrulanmış oldu...
VARAN: 2)
CİNDORUK FEVZİOĞLU'NU DEMOKRAT PARTİ'YE Mİ
HAZIRLIYOR?
(Tarih: 09-NİSAN-2016, ADALET HABER & TÜRKİYE
HAVADİS, YEKTA YAKTI)
Milli Merkez'in başkanı ve merkezsağ'ın önemli siyasetcilerinden Hüsamettin Cindoruk, bildiğiniz gibi uzun süredir, sağ ve sol'da önemli isimlerin yer aldığı bir kadro ile iktidar'a alternatif bir parti kurmak için çalışmalar yapıyor...
Milli Merkez'in başkanı ve merkezsağ'ın önemli siyasetcilerinden Hüsamettin Cindoruk, bildiğiniz gibi uzun süredir, sağ ve sol'da önemli isimlerin yer aldığı bir kadro ile iktidar'a alternatif bir parti kurmak için çalışmalar yapıyor...
Cindoruk'un 'kirli Anayasa'ya Hayır' adı altında düzenlediği panellere
gidenler'e baktığımız da, sol'dan ve sağ'dan önemli isimlerin katıldığını görmekteyiz...
Cindoruk, bu panelerde, yaptığı konuşmalar ile Türkiye'de
dışarda ve mecliste muhalefet olmadığının altını çiziyor. Ak Parti'den rahatsız
olan milyonların alternatif olmadığı için sesini çıkaramadığını belirtiyor...
Türkiye'nin iç ve dış politika'da yaşadığı tüm
olumsuzluklara rağmen, her gün şehitlerin dizi dizi kaldırıldığı bir ortam'da,
gündemi kişisel hesapları ile geçiştiren mufaletin yerini alacak bir parti'nin
Milli Merkez cephesi tarafından kurulucağını artık sağır sultan bile biliyor...
SAĞ VE SOL METİN FEVZİOĞLU'NA SICAK BAKIYOR
Cindoruk'un başkanı olduğu, Milli Merkez tarafından
kurulacak olan partinin lideri, Türkiye Barolar birliği Başkanı Metin Fevzioğlu
olduğu bilinen gerçek, milli merkez'in içinde olan sağ ve sol kanat öderleri
de, biran önce partinin kurulmasını istiyorlar...
Türk siyasetinin duayeni, Hüsamettin Cindoruk yeni bir parti
kurmanın bugünkü ortamda çok güç olduğunun farkında olduğunu söyleyen,
kaynağım, " Ak Parti'nin gücü orta, bu güç karşısında yeni bir parti
kurulması ve İl ve ilçelerde teşkilatlanması o kadar da kolay değil, Sayın
Cindoruk tüm bunları göz önünde bulunduruyor.
Merkezsağ'da ve sol'da yeni bir yapılanmanın kaçınılmaz
olduğu da bir gerçek. Türkiye'nin her tarafında bu konuda bir an önce harekete
geçilmesi konusunda da baskılar yapılıyor.
Sayın Cindoruk'a...
Türkiye Barolar birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu'nun
liderliğinde, Demokrat Parti muhalefet boşluğunu doldurur mu?..
Sol ve sağ'ı temsil edenler, Fevzioğlu'nun liderliğinde
Demokrat Parti'de bir araya gelirler mi?
Sayın Cindoruk, bu sorularının cevabını almak için sağ ve
sol kesimin önemli isimleri ile görüşmeler yapıyor'dedi.
Sizce, Fevzioğlu Demokrat Parti'nin lideri mi olur mu, sağ
ve sol'u temsil eden önderler, Demokrat Parti çatısı altında toparlanır mı?..
Soru bu...
Ben size, Çarşamba günü görüştüğüm kişilerin bu konudaki
görüşlerini açıklayacağım...
VARAN: 1)
MİLLİ MERKEZ NAKIŞ İŞLER GİBİ PARTİLEŞİYOR
Milli Merkez Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi eski
Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un da, dediği gibi, halkın büyük çoğunluğu
haberleri izlemek istemiyor. Şehit haberlerinden dolayı...
Ortalıkta, darbe olacak dedikodularından geçilmiyor. Genel
Kurmay'dan açıklama geliyor, 'darbe yapmayacağız'...
Sayın Cindoruk buna da cevap veriyor...
'Bu yaşıma kadar kadar yapacağız' diyeni duymadım"...
Ve ekliyor, 'salon dolu ama yetmez, bu toplantıları daha
fazla yaparak, cumhuriyete hep birlikte sahip çıkacağız'...
Doğusu ile Batısı ile, Güney'i ile ve Kuzeyi ile buluşacağız
ve kirli anayasa'ya hayır' diyeceğiz"...
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan'da
kararlı bir şekilde, Anadolu'yu dolaşacaklarını söyledi ve İ, İl, İlçe ilçe
dolaşacaklarının altını çizdi...
Milli Merkez Ankara Temsilcisi ve eski Ekonomi Bakanı Ufuk
Söylemez ile yaptığım özel röportaj'da, sayın Söylemez , bu kaos ortamında,
toparlayıcı, bütünleştirici, sağ-sol ayrımı yapmadan herkesi kucaklayacak bir
partiye ihtiyaç olduğunun altını çizdi...
Salonda bulunanlar arasında, CHP'li, Demokrat Partili,
MHP'li, Adalet Partili, DSP'li olanları gördüm. Bir kısmı da, Vatan Partisi ile
Milli Merkezcilerin yollarını neden ayırdığını sorguluyordu...
Sayın Ufuk Söylemez'e de bunu sornalar vardı. Söylemez'de
'hiç bir siyasi partinin arka bahçesi olmadıklarını ve tek hedeflerinin,
Türkiye'de yapılmak istenen kirli anayasayı engellemek' olduğunu söyledi...
Özetle Vatan Partisi ile yollarını ayıranların kendileri
olmadığını, onlar bizden ayrıldılar demeye getirdi sözü...
MİLLİ MERKEZ'İN LİDERİ FEVZİOĞLU
Türkiye'de muhalefet olmadığından, iktidara karşı alternatif
siyaset üretecek bir liderin olmayışından, zaman zaman yaptığı konuşmalarda
sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da şikayet ettiğini biliyoruz...
Merkez Sağ'da yeniden sahaya inecek bir lider yok...
CHP ise malum, Kemal Kılıçdaroğlu ile dağılma sürecine
girdi...
Sayın Cindoruk'unda dediği gibi, meclis dışında ve içinde
muhalefet yapacak lider yok...
Demokrat Parti nasıl 27 yıllık CHP iktidarını
sonlandırdıysa, Milli Merkez'in içinden çıkacak olan bir partide, Ak Parti
iktidarını sonlandıracaktır...
Şişli Kent Merkezi'nde görüştüğüm onlar kişinin de, görüşü
biran önce Milli Merkez'in partileşmesiydi...
Salonu hınca hınç dolduranların ortak görüşünün yeni kuracak
partinin liderininde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu
isminde birleşmesidir...
Soruyor vatandaş...
Daha neyi bekliyorlar...
Ben her zaman sokağın sesine kulak veren biri olarak,
gittiğim her yerde, katıldığım her toplantı da, sağcısı, solcusu biran önce
Milli Merkez'in partileşerek taşın altına gövdesini koymasını bekliyor...
Türkiye kağıt üzerinde kurulan partiler çöplüğüne döndü.
Ortaya adam gibi adam bir liderin çıkmamasından, kimsede ortaya çıkacak yüreğin
olmadığı bir dönemdeyiz, diye hiç kimse kararmsarlığa kapılmasın, millet
1946'da olduğu gibi kendi iktidarını sağlayacak bir partiyi, Fevzioğlu'nun
liderliği'nde çok kısa bir zaman sonra ortaya çıkaracaktır...
****
Bundan 15 yıl önce "TARİHE DÜŞÜLEN BİR NOT"
****
Bundan 15 yıl önce "TARİHE DÜŞÜLEN BİR NOT"
Bu yazı tam 15 yıl
önce yazıldı ve yayınlandı. Günümüze ibret, demokratlara ders; Geleceğe ışık ve
kulaklara küpe olsun; Nisyan ile malûl olmasın hafıza-i beşer!..
“AYDIN
MENDERES'İN DP ADINA KONUŞMA YETKİSİ YOKTUR. AYDIN MENDERES, DEMOKRAT PARTİ KONUSUNDA
SÖZ SÖYLEME HAK VE SELÂHİYETİNE SAHİP DEĞİLDİR…”
Mustafa Nevruz SINACI
Esas
itibarıyla, siyasetin dağınıklıktan kurtarılması, orijinal ve özgün normlara
göre yeniden yapılanması ve aslına rücû ederek merkezde toparlanmasına yönelik
‘olması gereken’ DYP ve ANAP’ın “DP” adı ve “bayrağı !” altında birleşmesi çok
olumlu bir gelişmedir.
Bu
konuda mutlaka herkesin ve her kesimin söylenecek bir sözü vardır.
Ancak,
aşağıdaki bilgileri okuduğunuz zaman ibretle göreceksiniz ki; Aydın Menderes bu
birleşme, bütünleşme ve DP’ye dönüşme hakkında ‘söz sahibi olma’ hakkını
yitirmiştir.
Yani, “Demokrat Partinin 7. dönem Genel Başkanı iken,
babasının partisini bırakıp RP listelerinden parlâmenter olan; Sonra da
arkadaşları ile birlikte ‘geri döneceğine ilişkin namus – şeref sözü veren”
lâkin, baba ocağına dönmek yerine ‘RP genel başkan yardımcısı” olmayı yeğleyen
Aydın Menderes’in şimdi DEMOKRAT PARTİ adına söz söyleme hak ve selâhiyeti
yoktur. Neden ! ve Niçin? diyenler lütfen bu makaleyi dikkatle
okusunlar.
Hatırlanacağı üzere Aydın
Menderes, DP 1992’de yeniden açılma çalışmaları sürerken kendisine teklif
olunan Genel Başkanlık görevini reddetmiş, “DP yeniden açılmamalı.
Milletin hafızasında aziz bir
hatıra olarak kalmalı ve Vakfa dönüşmeli” diyerek kendi partisini
(BDP) kurmaya koyulmuştu. Nitekim Büyük Değişim Partisi kuruldu.
Bu bölümü çok kısa geçelim; BDP,
Aydın Menderes’in umduğu ve beklediği gibi yürümedi. Halktan ilgi görmedi.
Proje, kısa sürede hayali sükut ve hüsrana dönüşünce bu defa DP içinden
taraftar edinmek suretiyle, katılma veya çok daha açık bir deyimle ‘partiyi ele
geçirme’ çalışmaları yapılmaya başlandı.
7.Aralık.1993 günü Aydın Menderes
taraftarları bir bildiri yayınlamak suretiyle DP’de “Olağanüstü Genel Kurul
istemini” kamuoyuna duyurdu. Parti içi tartışmalar su yüzüne çıktı.
13.Aralık.1993’de Genel Merkez cevabi bir bildiri yayınladı ve genel kurulun
tüzük, usul ve yasalara uygun olarak günü gelince yapılacağını deklere etti.
Karşılıklı ihraçlar konusunda ise, Asliye Hukuk Mahkemelerinden “tedbir”
kararları alınarak bütün üyelerin Kongreye katılma hakları garanti edildi.
Fakat, bütün bu olaylar gerilimi tırmandırmış ve tansiyonu arttırmıştı.
Sonunda, çok sıkı önlemler alınarak, DP tarihinin ilk olağanüstü büyük
kongresinin 16 Ocak 1994 günü yapılmasına karar verildi.
Kongre ilânı 11.Aralık.1993
tarihli Tercüman Gazetesinde yayınlandı. Ancak, bu arada 16 kişilik grup adına,
Çankaya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına, Kongrenin 07.Ocak.1994’de ifa ve
icrasını isteyen bir başvuru yapıldı. Seçim Kurulu Başkanlığı vaki başvuruyu
Genel Merkezin itirazı üzerine 1993/80 sayılı gerekçeli bir yazı ile reddince
16 Ocak tarihli genel kurul tarihi kesinleşmiş oldu.
DEMOKRAT PARTİ
(1.) OLAĞANÜSTÜ
BÜYÜK KONGRESİ
Kongre, 16 Ocak 1994 günü Dedeman oteli
salonlarında listede yer alan 300 delegeden 256’sının katılımı ile ve Genel
İdare Kurulu Üyesi Şeref TARTAN’ın divan Başkanlığında ifa ve icra edildi.
Genel Başkan adaylarından Hayrettin Erkmen ve Besim Tibuk, daha önce ilân etmiş
olmalarına rağmen, salonda yükselen tansiyon, yaşanan kavgalar ve gerilim
nedeniyle ‘aday olmadan’ çekildiler. Aydın Menderes 3. turda 84 oyla
Genel Başkan seçildi.
Hidayet Sinanoğlu, İlhan Aytekin,
Enver Kaya, Nizamettin Sarıbaş, Mehmet Eerdem, Çetin Gümüşoğlu, Hasan
Tanrıöver, Şükrü Uğurlu, Beliğ Beler, Satılmış Cengiz, Galip Kaya, Nazım
Çapraz, Şerafettin Emiroğlu, H.Nuray Turcan, M. Arif Demirer, Altan Tan, Vedat
Alpaslan, Ezel Erverdi, Erdal Çırpanlı, Alpaslan Göktaş, Güven Raşit
Büyükbaykal, Ömer Böke, Zeki Hatipoğlu, Mustafa Erverdi, Samet Ocakoğlu, Osman
Bostan, Servet Tekin, Ahmet Karaaslan, Gürcan Dağdaş.
AYDIN MENDERES’İN BÜYÜK DEĞİŞİM PARTİSİ
Olağanüstü Genel Kurulda Büyük Değişim Partisi
(BDP) Genel Başkanı Aydın Menderes ve arkadaşları DEMOKRAT PARTİ’ ye katılarak
G.İ.K’ e seçildiler. 19.Ocak.1994 günü Menderes Genel Merkeze geldi. Merasimle
karşılandı. Basına yaptığı açıklamada: “Baba Ocağına döndüm. Hep birlikte
ZIPKIN gibi bir parti oluşturacağız.” Dedi. Müteakip 15 gün içinde de BDP
kendisini feshederek resmen DP’ ye katılma kararı aldı. Hayrettin ERKMEN ve
arkadaşları Genel Kurul’ a itiraz ederek mahkemeye gittiler. Besim TİBUK ise
D.Parti’ den ayrılarak kısa bir süre sonra LİBERAL PARTİ’ yi kurdu. Liberal
Parti’ nin Altınpark Anfa salonunda yapılan 1. Olağan Genel Kurulunda adı, bu
defa “LİBERAL DEMOKRAT PARTİ” olarak değiştirildi. Bu Kongrede Demokrat Partiye
bir Parti katılmış fakat bir başka parti de doğmuştu. Ayrıca, Genel
Kurul’ a itiraz eden diğer grup tarafından uzun sürecek bir hak arama ve
mahkemeler dönemi başlıyordu. Hayrettin Erkmen ve arkadaşları Genel Kurulu
iptal ettirmek için onlarca dava açtılar.
BERRİN MENDERES VEFAT ETTİ
Kongreden
hemen sonra, Merhum Başvekil ve Demokrasi Şehidi Adnan MENDERES’ in eşi
Muhterem Berrin MENDERES hanımefendinin sağlık durumu ciddileşti. Bu yüzden
Aydın bey partiye fazla zaman ayıramıyordu. (Berrin MENDERES, 25.Nisan.1994 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu.) Ancak, Aydın
MENDERES kongre ertesi partiye gelir gelmez “aykırı ve alışılmadık” bir hava
esmeye başladı. Demokrat Partinin samimi, içten ve sevecen yüzü soldu.
Karşılıklı anlayış ve hoşgörü ortamı kayboldu. Bir hafta içinde, Teşkilât
Başkanlığına getirilen İlhan AYTEKİN eliyle tam 37 il teşkilâtı komple
kapatılarak fesih ve iptal edildi. Çok yoğun talep olmasına rağmen yeni
teşkilat kuruluşlarında bu fırsatlar değerlendirilemedi. Talepler regüle edilip
‘bilinçli olarak’ aktif teşkilâta dönüştürülmedi.
Bu arada, Hayrettin ERKMEN yönetimi tarafından itirazla elde
edilen ve kesinleşen 27 Mart 1994 tarihli Mahalli İdare (yerel) Seçimlerine
girildi. Ancak, teşkilattın morali bozuk ve motivasyonu düşük olduğundan
gerekli çalışmalar yapılamadı. Çok talep olmasına rağmen il ve ilçelere
yeterince gidilemedi. Gidilen yerler ve miting düzenlenen şehirlerde çok büyük
aksaklık ve eksiklikler yaşandı. Aydın Menderes’in despotluk ve kaprisleri
hayâl kırıklıklarına yol açtı. Bu nedenle tanıtım, halka intikal ve Propaganda
çalışmaları yeterince yapılmadı. 20.Mart.1994 ve 26.Mart.1994 tarihlerin Genel
Başkan Aydın MENDERES, TRT’ de iki konuşma yaptı. Birinci konuşmasının son
bölümlerinde:
“İnsanlarımız
mutsuz, toplum sevgisiz ve yöneticiler şefkatsizdir. Ama, umutsuz olmamak
gerekir. Gecenin en karanlık zamanı gündüze en yakın olduğu andır. Artık
Türkiye gündüze doğru gidiyor. Demokrat Parti olarak 1946 şafağından yeni bir
şafağa sesleniyoruz:
Ve
Ülkemize; Demokrat ve kalkınan bir ülkeyi; Üreten, yatırım yapan, ürettiğini de
hakça ve insanca bölüştüren bir ekonomiyi; İçerde ve dışarıda itibarlı bir
devleti; Etkin, onurlu ve bağımsız bir dış politikayı; Tek kelime ile aydınlık
bir Türkiye’yi vaad ediyoruz. Bunun için de, uzun bir yürüyüşü sürdürüyoruz:
Zulmetten, yani karanlıktan gelip, nura doğru yürüyoruz.”
İkinci
konuşmasının hitamında (sonunda) ise; “Aziz vatandaşlarım, Demokrat Parti
olarak: Demokrat Türkiye’yi; Yeniden kalkınan Türkiye’yi; Üreten, yatırım
yapan, ürettiğini hakça, insanca bölüştüren bir Türkiye’yi; İçerde ve dışarıda
itibarlı devleti; Etkin, onurlu ve bağımsız bir dış politikayı, arıyor ve
özlüyoruz. Siz de öyle. Böyle bir Türkiye için herkesi; Kürt, Türk, Boşnak,
Muhacir veya Alevidir, Sünni’dir diye, ya da lâiktir, lâik değildir diye
ayırmadan, bölmeden Demokrat Parti ile el ele vermeye çağırıyoruz.
Bir
Türkiye hayalimiz var: Hayalimizdeki Türkiye bir kolunu Balkanların, diğer
kolunu Kafkaslar üzerinden Orta Asya’nın omuzuna atmış ve yüzünü kıbleye doğru
dönmüş bir Türkiye’dir. Bu hayali gerçek yapmak için size elimi uzatıyorum. Bu
eli tanıyorsunuz. Bu el bir dost elidir. Tutanı mahçup etmez. Bu el MENDERES
elidir.Bu eli tutunuz.” biçiminde mesajlar verdi. Sonuçta çok başarısız ve
anlamsız bir seçim süreci yaşandı. Birkaç ilçe ve belde hariç Belediye
Başkanlığı alınamadı. Alınanlarla da ilgilenilmedi. Demokrat Partiden seçim
kazananlar kısa süre sonra istifa ederek başka partilere geçtiler.
Kendisini Demokrat Partiye
taşıyanlar tarafından bayram seviciyle karşılanan Aydın MENDERES’ in, herkesi
hayali sükut ve hüsrana uğratması fazla uzun sürmedi. Önce, kurulu teşkilatı
dağıttı. Sonra, merhum Celâl BAYAR’ın kızı Nilüfer GÜRSOY ile ihtilafa düşerek,
icra yoluyla 07.Mayıs.1994 tarihinde Genel Merkez binasından atılmayı başardı.
Kırkpınar Sokakta bir zemin kata taşınan parti çok zor, bunalımlı, buhranlı ve
sıkıntılı günler yaşadı. Bu arada ağırlıklı olarak ittifak çalışmaları
başlatılan 1995 Genel Milletvekili ara seçimi ise iptal edildi. İptal edilen
seçimler, Aydın MENDERES ve yakın çevresi-ekibi üzerine o gün için pek de
anlaşılmayan bir olumsuz etki, moral ve motivasyon bozukluğuna neden oldu.
6.Aralık.1994 tarihli Genel İdare
Kurulu toplantısında, partinin genel yapısı ve durumu, uyguladığı siyaset ve
politik stratejileri görüşülürken üyeler arasında münakaşa çıktı. Bu tartışma
ile toplantıda yaşanan olaylar, 30.Kasım.1995 tarihli “Demirkırat Menderes
Gazetesi” ile 22 Aralık 1995 tarihli diğer gazetelerde; Beliğ Beler tarafından
Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikâyet ve suç duyurusunda şöyle anlatılır:
“Demokrat Partinin Ankara da buluna Genel Merkezinde 6 Aralık
1994 tarihli GİK toplantısında vuku bulan aşağıdaki müessif ve
müessir olayı taktirlerinize arz etmek zorunluluğunu duymaktayım. DP genel
başkanı Aydın Menderes, partinin ve benim önemli katkılarımla çıkarılan
“Demirkırat-Menderes” gazetesinde milliyetçi muhafazakâr arkadaşlarım
tarafından Atatürk ilkeleri ve özellikle lâiklikle ilgili yazılan
yazılardan son derece tedirgin (rahatsız) olmuştur. Genel başkanın
GİK’ teki kendi yandaşı üyeler tarafından sözü geçen yazılar nedeniyle tenkit
edilmesi ve “Biz cemaate bu yazıların hesabını nasıl veririz, ne deriz” diye
sızlanmaları üzerine; (Aydın Menderes) “Atatürk’ e de lânet olsun, Demokrat Partiye’
de lânet olsun” diyerek gerçek hissiyatını GİK toplantısında açıkça ortaya
koymuştur. Bu toplantıdan sonra Aydın Menderes, Demirkırat gazetesini
kapatmıştır. Sözü geçen şikâyet ve sızlanmaları yapanlar arasında Atatürk’e
Anıtkabir de yapılan merasim esnasında lisanen tecavüzkâr hareketleri yapan
meczup bir adamın avukatı olan Mustafa Elverdi’ de bulunmaktadır.
Mustafa Elverdi’yi Aydın
Menderes, genel başkan yardımcısı yapmıştır. Aydın Menderes’in hareketleri ve
daha sonra basında çıkan yazıları da yukarıdaki sözleri teyit eder
mahiyettedir. Bu yazıların tümüne bakıldığında Aydın Menderes’ in Atatürk’e
karşı küfür etmek kastıyla o sözleri söylediği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Atatürk aleyhine işlenen suçlara dair kanunun açık hükümlerini böylece ihlal
eden Aydın Menderes’in cezalandırılması, kamuoyunda sür’atle gelişen ve
genişleyen Atatürk düşmanlarına bir ders olacağı gibi, vatandaşın kime oy
vereceğini, bu seçim sathı mailinde bilmeleri gerekir.” Şikâyetçi ve davacı:
Beliğ Beler, Tanıklar : Eski DP GİK Üyesi ve Genel Başkan Yardımcıları; Galip
Kaya, Hidayet Sinanoğlu ve Mehmet Erdem.
17.Nisan.1995 günü Aydın Menderes
ile Mehmet Arif Demirer Cumhurbaşkanı ile görüştü. Görüşme içeriği ertesi günün
Hürriyet ve Zaman gazetelerinde yer aldı ve “çok önemli” olarak nitelendi.
Burada, Menderes’in Demirel’e söyledikleri kısaca şöyle: “Türkiye de 46
çizgisi, sizden sonra DYP’nin başına geçen muhterem hanımefendinin uygulamaları
yüzünden bozulacak ve (seçmen) Refah’ a gidecek. 46 çizgisi, iyi kötü
Türkiye’yi 1993 noktasına getirmiştir. Ancak, Sayın Başbakan başarı çıtasını o
kadar düşürdü ki, merkez sağın hiç zamanı kalmadı. Merkez sağı birleştirmek
için vakit gelmiştir.” Devamla; “Türkiye’ye ilk düğüne, yani ilk seçime kadar
bir elbise lâzımdır. Bu DP’dir. Bir çağrı bu elbiseyi dikmeye yeter. Merkez
sağ, doğduğu Demokrat Parti çatısı altında toparlanabilir. Şimdiki partiler ve
yöneticileri bir araya gelip birleşemiyorlar. Ama DP’de buluşabilirler ve DP
buna hazırdır.” (Hürriyet/İsmet SOLAK, 20.04.1995) Zaman Gazetesinde yer alan
haber makalede ise:
“Merkez sağda birleşmenin vakti
gelmiştir. Gecikilen her gün faturayı şişirmekte, ülkenin acil çözüm bekleyen
sorunlarının ertelenmesine neden olmaktadır. Birleşmenin adresi DP, çerçevesi
ve 1946 ruhudur.” (Zaman/Ömer Şahin, 21.04.1995)
Bir müddet
geçtikten sonra, Aydın Menderes’ in arzu ve ısrarı üzerine, Ankara İl
Başkanlığı tarafından kullanılmakta olan (Konya sokağın başındaki) eski Genel
Merkez binası, günün ve çevrenin rayicine göre çok ucuz bir fiyata satıldı. Bu
bina satışı partide büyük ölçüde huzursuzluk yarattı. Üstelik Hayrettin Erkmen
ve arkadaşları tarafından açılan davalar da sona doğru yaklaşıyordu. Bu arada,
önemli bir davayı kazanacaklarını varsayarak, Hayrettin Erkmen ve taraftarları
Tansu Çiller’ e bir heyet göndererek; “Birkaç Milletvekilliği sözü karşılığında
DP’ yi, DYP’ ye yamama” sözü verdiler. 20.Mayıs.1995 günü, Genel Merkez
tarafından 14 Mayıs’ı kutlayan bir seminer düzenlendi. Bu seminerde Aydın
Menderes bir konuşma yaparak; Merkez sağda birleşmeden söz etti ve davetini
tekrarladı.
Ayrıca, Milli Birlik Komitesi (27
Mayıs ihtilâlini yapan komite) üyesi Muzaffer Özdağ’ ın oğlu Ümit Özdağ 27
Mayıs aleyhinde bir tebliğ verdi. Ancak, bu tebliğ ve diğer konuşmalar ulusal
basında fazlaca yer almadı. Bu toplantıdan sonra, müstakbel bir kongrede aday
gösterilecek isimler üzerinde tartışmalar ve konuşmalar başladı. Bu arada
Teşkilât Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı İlhan Aytekin küsüp, partiden
ayrılarak gitti. Bunun üzerine, Şerafettin Emiroğlu, Beliğ Beler ve arkadaşları
daha yakın bir ekip çalışması ve iş birliğine girdiler. Gelişmeler böylece
sürüp giderken, Genel Merkez tarafı tedbir olarak acele Genel Kurula
gidilmesine karar verdi.
Zira, başka türlü her gün bir
yenisi açılan ve devam eden davaların önüne geçmek ve partiyi elde tutmak
mümkün görünmüyordu. Önce sessiz sedasız (Mustafa Nevruz Sınacı tarafından)
Balgat’da tutulan binaya geçildi. Bir taraftan yerleşme sürerken, diğer
taraftan da, mevcut marjinal ve aşırı sağ tandanslı partilerle açıktan ve
gizlice temaslara başlandı. Teşkilât ve Demokrat camia tarafından uygun
görülmeyen ve pek de hoş karşılanmayan bu ilişkilerin gizli tutulmasına özen
gösterildi. Bu aralar annesinin rahatsızlığını bahane ederek, Menderes partiye
pek fazla uğramıyor, bütün temas ve organizasyonlar Osman Bostan’ ın bürosundan
yönleniyordu. İlerde, olumsuz bir şeylerin vukuu şayi olmuştu. (Mustafa
Eşrefoğlu, Demokrat Parti Ankara İl Başkanı)
YEDİNCİ OLAĞAN BÜYÜK KONGRE
Kongre, 29 Temmuz 1995 günü
Altınpark ANFA salonunda 26 İl’den kayıtlı 498 delegeden 380’inin katılımı ile
gerçekleşti. Divan Başkanlığını eski Tarım–Orman ve Köy İşleri Bakanı Cemal
Külâhlı’nın yaptığı kongrede Aydın Menderes tek aday olarak Genel Başkanlığa;
G.İ.K’ede Osman Bostan, Ömer Büke, Necati Bölükbaşı, Satılmış Cengiz, Nazım
Çapraz, Gürcan Dağdaş, M.Arif Demirer, Ekrem Direkçi, Şerafettin Emiroğlu,
Ebubekir Erdem, Ezel Erverdi, Mustafa Erverdi, Alpaslan Göktaş, Tevfik
F.Göncüler, Mehmet Güneş, İsmet Hacısalihoğlu, Atilla İmamoğlu, Yalçın Koçak,
Mirza Kurşunluoğlu, Cemal Külâhlı, Hüdai Özalp, Nizamettin Sarıbaş, Bayram
Sarıvan, Turan Şahin, Hasan Tanrıöver, Servet Tekin, Atalay Tuncer, Enver
Turgut, Şükrü Uğurlu, Mustafa Ünal seçildiler.
Kongrede
Beliğ BELER ve ekibi önce Anıt Kabir’ e çelenk koymaya gönderilerek salondan
uzaklaştırıldı. Onları çok memnun ve mutlu eden bu görev dönüşü, salona
geldikleri zaman hep birlikte tasfiye edildiklerini görerek şoka girdiler.
Topluca itirazlarda bulunarak tepki gösterdi iseler de dikkate alınmadı. Büyük
bölümü tarihi Demokrat Parti’ nin Bakan ve Milletvekillerinden müteşekkil olan
bu grup bir daha partiye uğramadı. Partideki demokratların sayısı iyice
azaldı.
Bu dönemin
Haziran ayında, Mustafa Nevruz SINACI tarafından tutulan, Ziyabey Caddesi 3.
Sokak No: 26 Balgat adresinde bulunan (Kukla Kebap’ ın üstündeki) binaya göç
edildi. 12 Ekim 1995 günü yeni Genel Merkez binasında Aydın Menderes bir basın
toplantısı yaparak; 15 Ekim günü yapılacak oylamada hükümete “kırmızı oy”
vereceğini açıklayan DYP’ lilere hitaben, “Önce istifa edin. Demokrat Partiye
katılın. Pazar günü de gönül rahatlığı ile meclise gidip kırmızı oyunuzu
kullanın.” Dedi. 13.Ekim.1995 günü Hüsamettin Cindoruk’ u ziyaret ederek,
Demokrat Partiye gelirse Genel Başkan olabileceğini söyledi. Yeni Genel Merkez
Binasının açılışı 14 Ekim 1995 günü büyük törenlerle yapıldı.
Menderes burada son meydan konuşmasını yaptı. Açılışa, Dr. Sadettin Bilgiç, Cem
Kozlu, Ekrem Pakdemirli ve Şevket Kazan dahil pek çok davetli katılmıştı.
Ancak, bir daha da DP’ li olarak halkın önüne çıkmadı. Yeni binada her biri 4
oda ve bir salondan oluşan ( 170’er m2 ) çok büyük üç daire vardı. Köşkten
sonra ilk defa böyle geniş ve ferah bir ortamda icra-i faaliyet gösterilmesi herkesi
memnun etti. Taşınma ve açılışı müteakip, her şeye rağmen partiye bir heyecan,
canlılık ve ümit havası geldi. Genel Başkan Yardımcıları mesaiye başladı.
Özellikle açılıştan sonra merkez iyice hareketlendi.
23 Ekim
1995’de enteresan gelişmeler oldu. Şöyle ki, Muş bağımsız Milletvekili Muzaffer
Demir, birkaç arkadaşı ile birlikte DP’ye katılabileceğini iletti. Aykut
Edibali’ de seçim ittifakı önerisinde bulundu. Aydın Menderes bütün bu
görüşmeleri 5 Kasım’a tehir etti. Günü gelince de, vaki bir sel felâketi
nedeniyle İzmir’e gittiği söylendi. Kendisine ulaşmak imkânsızdı. Bu nedenle
görüşmeler kesildi. Randevular iptal edildi. Temaslar sonuçsuz kaldı.
1995 yılı Kasım ayı başında, iptal edilen ara seçimler de
dikkate alınarak; 24 Aralık 1995 tarihinde Genel Milletvekili Seçimlerinin
yapılmasına karar verildi.
Genel
Seçimlerin ilanı, Aydın MENDERES’ li DP’de büyük heyecan yarattı. Teşkilât
umutla çalışmaya başladı. Herkesin özlemi müstakilen seçimlere girmekti. Fakat,
Genel Merkezde, bütün ısrarlara, olumlu kamuoyu araştırmalarına ve basın’ ın
ümit vaad eden haber, yorum ve telkinlerine rağmen işler başka yönde yürümeye
başlamıştı. Genel Başkan ve çevresi ne yazık ki parti olarak seçime katılma
eğilim ve niyetinde değildi. Üstelik, kongre nedeniyle dava baskısı ortadan
kalktı ve Hayrettin Erkmen ve arkadaşları kendi köşelerine çekildiler.
Nitekim,
19.Kasım.1995 günü, Aydın Menderes’ in ısrarı, baskısı ve G.İ.K‘in kabulü
sonucu Refah Partisi ile ittifak kararı verildi. 21.Kasım.1995 günü 19 kişi RP
listelerinden aday gösterilmek üzere partiden resmen istifa etti.. 24 Kasım
günü beklenen açıklama yapıldı. Buna göre; Aydın MENDERES, Şaban KARATAŞ, Ahmet
BİLGE, Cemal KÜLAHLI, Gürcan DAĞDAŞ, Metin IŞIK ve Fethi ACAR ; DEMOKRAT PARTİ
adına RP’ den seçilebilecek yerlerden Milletvekili adayı gösterildiler. Geri
kalanlar ise adeta harcanmıştı. Mehmet SILAY’ da, dönemin Teşkilat Başkanı ve
Genel Başkan Yardımcısı tarafından DP Hatay il Başkanı iken, aynı ilde RP’ den
aday gösterildi. Bu durum bir süre kamuoyundan gizlendi ise de kötü haber çabuk
yayıldı. Özellikle, yeni (vekil) Genel Başkan’ ın seçimi amacıyla durumun
teşkilata deklere edilmesi çok büyük tepkilere yol açtı. Her ne kadar, RP’den
aday gösterilenlerin seçildikten sonra ‘mutlaka’ dönecekleri söylense bile buna
kimseler inanmadı. (Oysa, ANAP 79 kontenjan vermeyi kabul ve taahhüt etmişti)
Genel İdare kurulundan ve teşkilât kademelerinden istifalar başladı. 28 Kasım’a
gelindiğinde tepkiler şiddete dönüşmüş ve öfkenin önü alınamaz hale gelmişti.
Aynı gün RP’ li Aydın Menderes bir bildiri yayınlamak suretiyle: “Türkiye de
artık, İslâm’ın neye uygun olduğu değil, neyin İslâm’a uygun olacağı
tartışılacaktır.” Dedi. 24 Kasımda da, “Çarşıya kadar değil, pazara kadar
değil, mezara kadar Refah Partiliyiz” demişti...
Aynı gün DP
ile RP arasında yapılan bir anlaşma metni de ortaya çıktı. 24.11.1995 tarihli
mutabakat metni / protokol aynen şöyle idi : “24 Aralık 1995 de yapılacak erken
genel seçim öncesinde birlikte neler yapılabileceğini görüşmek ve
kararlaştırmak üzere RP ve DP temsilcileri bir araya gelmişlerdir. Yapılan
müzakereler neticesinde her iki parti de paralel görüşlere, değerlendirmelere
ve hedeflere sahip olduklarını tespit etmişlerdir. Bunun yanı sıra Türkiye’nin
siyasi istikrara olan ihtiyacını da gö önünde bulundurarak, bütün siyasal güç
ve imkânlarının RP’de toplanması gerektiğini kabul etmişlerdir. Bu amacın
gerçekleşmesi için:
1. Demokrat Parti 24 Aralık ta yapılacak olan
milletvekilliği genel seçimlerine katılmama kararı almıştır. 2. Demokrat Parti Genel
Başkanı sayın Aydın Menderes ve bir kısım arkadaşları partilerinden ayrılarak
RP saflarında seçime katılacaklardır. 3. Bu işbirliği seçimlerden sonra kalıcı
bir birlikteliğin ilk adımıdır. İmzalar. RP Adına, Şevket KAZAN / Genel Başkan
Yardımcısı, DP Adına, H. Murat UZMAN/Genel Sekreter Vekili.”
27 Kasım
akşamı Kanal-7’de ekrana çıkan Menderes, DP’nin de RP’ye katılması yönünde
(kendince) çok önemli görüş ve düşüncelerini açıkladı. Kendisi televizyonda
konuşurken, Genel Merkeze ret, tekzip ve hakaret telefonları yağıyordu. Aydın
için söylenen en hafif iddia; Atatürk düşmanı, din tüccarı, parti satıcısı ve
DP’ye ihanetle siyaseten intihar eden en büyük ve en onursuz hain,.. gibi
lâflardı. Böyle binlerce telefon geldi. Halkın tepki ve nefreti büyüktü. Bu
arada, Hayrettin ERKMEN dönemi 1. Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilât Başkanı
Dr. Oğuz AYGÜN’ de DSP’den Milletvekili adayı oldu. Mehmet Arif DEMİRER aynı
partinin kendisine yaptığı Afyon’dan birinci sıra Milletvekili adaylığını
reddederek çok onurlu bir davranış biçimi sergiledi. Bütün bu kargaşa, kaos ve
gerilim ortamında yeni genel başkan vekili seçimine gidildi.
28.Kasım.1995
günü Genel İdare Kurulu toplanarak; Aşağıdaki şekilde yeni Genel Başkan ve
Başkanlık Divanını seçti. Buna göre :
H.
Murat
UZMAN Genel
Başkan
Mustafa
Nevruz SINACI Genel Başkan
Yardımcısı, Teşkilât Başkanı
Enver
TURGUT Genel
Başkan Yardımcısı, Seçim İşleri Başkanı
Mehmet
Arif DEMİRER Genel Başkan Yard.
Basın-Yayın, Propoganda
Alpaslan
GÖKTAŞ Genel Başkan
Yardımcısı, Sosyal İşler Başkanı
Şerafettin
EMİROĞLU Genel Başkan
Yardımcısı, Yardımcı Kuruluşlar
Turan
ŞAHİN Genel
Sekreter
Servet
TEKİN Genel
Muhasip, görevlerine seçildiler.
Bu arada, Genel Merkezde seçimli toplantının yapıldığı gün
İzmir İl Teşkilâtı tarafından bir basın toplantı ve açıklama yapılarak;
“Menderes’ in milletvekili olabilme uğruna Demokrat Parti’ yi sattığı ileri
sürüldü” (Anadolu Gazetesi, 29.Kasım.1995)
Demirkırat
Menderes, 30.Kasım.1995-İzmir; “DP’ lilerden Menderes’e Suçlama” DP’li Beliğ
BELER, Aydın MENDERES’ i 06.12.1994 tarihli Gik toplantısında Atatürk’e hakaret
ettiği için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet etti. Beler, bu güne kadar
sustuğu için pişman olduğunu söyledi. Bir önceki dönemin Genel Başkan
Yardımcısı ve Teşkilât Başkanı Sezai AKDAĞ ise; “Bugünün Demokrat Partisi,
Atatürk’ün çizgisinden çıkmıştır. Aydın MENDERES partimizi gömmüştür. Bu gün
adı var kendisi yok. Koskoca Demokrat Parti’ yi gidip Refah Partisine
yamadılar. Şeriat getireceğiz diyenlerle el ele verdiler. İmamları, hocaları
doldurdular. Biz, gerçek Demokrat Partililer ve cumhuriyet çocuklarıyız. Bizler
Atatürkçüyüz. Yolumuzda yürüyeceğiz.”
Bunun yanı
sıra parti genel merkezi partili, partisiz binlerce kişi tarafından telefonla
aranarak, fakslar gönderilerek ve şahsen gelinmek suretiyle RP’ye katılan Aydın
Menderes ve arkadaşları şiddetle lânetlendi ve protesto edildi. Tepkinin dozu
ağır ve şiddeti büyüktü. Bu durumdan dolayı çok büyük sıkıntıya giren ‘vekil’
Murat Uzman bir süre partiye uğramadı.
Aydın Menderes’e yönelen şiddet, nefret ve yoğun tepkiye
muhatap olmak zorunda kalan parti personeli ve zorunlu olarak genel merkezde
kalan yetkililer adeta bunalım geçiriyor, telefonlara cevap vermekte zorlanıyor
ve adeta buhran geçiriyorlardı. 30.Kasım.1995 günü Genel Merkez adına zorunlu
bir açıklama yapılarak; Demokrat Parti teşkilatı ve seçmenleri serbest
bırakıldı. 19.Aralık.1995 günü Anadolu Ajansı mahreci ile yayınlanan ve medyada
çok geniş olarak yer alan bir “kınama” haberi yayınlandı. 18.Aralık.1995 günü
İstanbul’da yapılan bir toplantıyı müteakip; Demokrat Partinin kurucu Genel
Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk sivil (3.) Cumhurbaşkanı merhum Celâl
BAYAR’ ın kızı Dr. Nilüfer GÜRSOY BAYAR ve eski DP Bakan ve Milletvekilleri
tarafından müşterek imza ile yayınlanan bildiride; Aydın MENDERES ve
arkadaşları çok ağır bir dille kınandı.
AYDIN MENDERES’İN RP’YE KATILMASINA
TEPKİ...
DP ESKİ GENEL BAŞKANI HAYRETTİN ERKMEN:
“Biz açılış kongresinde Aydın
beye genel başkanlık görevi tevdi etmek istedik. O zaman bu önerimizi kabul
etmedi. Daha sonra baskın bir kongre ile partiyi gasp ve işgal ederek bütün DP
camiasını üzen tasarruflarda bulundu. Şimdi yaptığı ise ancak kapris ve ihtiras
biçiminde izah olunabilir. Dolayısıyla, AYDIN MENDERES, (DP Genel Başkanlığını onursuzca, sorumsuzca
bırakıp, baba ocağına sahip çıkmayarak) MENDERES İSMİNE, DEMOKRAT
PARTİ DAVA VE MİSYONU’ NA İHANET ETMİŞTİR. NİLÜFER GÜRSOY :
“BABASINA BİRAZ OLSUN SAYGISI KALDIYSA, ARTIK DEMOKRAT PARTİ ADINI AĞZINA
ALMASIN.”
Kınama yazısının ayrıntılı bir
kopyası Aydın MENDERES’ e gönderildi. Ayrıca, konu ile ilgili olarak genel
merkeze intikal eden bütün faks ve mektup suretleri de kendisine iletildi.
Ancak, bir gece yarısı partiyi terk ettiği günden itibaren bir daha partiye
asla uğramadı.
Fakat, bu kınama ve benzer tepkiler sürerken Aydın MENDERES;
“Çarşıya kadar değil, pazara kadar değil; Mezara kadar Refah Partiliyiz.,” ve “Refah
Partili olmayan cennete giremez” türünden çok acaip, anlaşılmaz ve kinayeten
demokratlara cevap niteliği arz eden abuk-subuk beyanatlar vermekle meşguldü.
Diğer taraftan, bin türlü baskıyla genel başkanlığa seçtirdiği H. Murat UZMAN
ile sürekli görüşüyor ve ilk fırsatta DP’yi, RP’ye katabilmenin planlarını
yapıyordu.
GÖZLENEN FIRSAT,
Aydın Menderes ve arkadaşları
tarafından gözlenen fırsat 7.Ocak.1996 günü yapılması Kanun ve Tüzük gereği
olan büyük kongre idi. Kongre süreci plânlandığı şekilde sürdürüldü. Diğer
taraftan da emanetçi Murat Uzman ve yandaşları her fırsatta Aydın Menderes ile
temas kurmaktan ve Refah Partisine iltihak plânları yapmaktan geri
durmuyorlardı. Olay ortada idi.
Sonuçta, Genel Milletvekili seçimleri yapıldı. RP
listelerinden 8 DP’li seçildi. “Aydın Menderes, Metin Işık, Gürcan Dağdaş,
Ahmet Bilge, Şaban Karataş, Cemal Külâhlı, Fethi Acar ve Mehmet Sılay” Fakat,
tamamı dava, misyon ve partilerine ihanet ederek “RP” de kalmayı tercih
ettiler. Mezara kadar DP ‘yi terk ederek, Refah Partili oldular. Oysa, ilk
Büyük Kongrede partiye dönme sözü vermişlerdi. Hiç birisi sözünün arkasında
duramadı.
Aydın Menderes seçildiği gün
şöyle bir açıklama yaptı:
“Çarşıya kadar değil, pazara
kadar değil, MEZARA KADAR Refah partiliyiz !...”
Derken, beklenen gün geldi çattı.
Kanun ve Tüzük gereği (genel başkanın istifasını müteakip) 45 gün sonra
Olağanüstü Genel Kurula gitme mecburiyeti hasıl olduğundan gerekli hazırlıklar
tamamlanarak, çok anlamlı bir günde, (7 Ocak 1996) parti tarihinin 2. Olağanüstü
Büyük Kongresine gidildi. Ancak, kongre hazırlıkları sürerken bütün DP
Milletvekilleri, hem doğrudan yazılı mektuplarla ve hem de kamuoyu marifetiyle
açıkça “yuvaya dönmeye” davet edildiler. Buna dair olmak üzere, Genel Başkan H.
Murat Uzman imzası ile Genel İdare Kurulu adına yayınlanan bildiri-çağrı,
Radyo, Televizyon ve Gazetelerde çok geniş biçimde yer aldı. Mezkür
Milletvekillerinin hukuken, ahlâken ve vicdanen DEMOKRAT PARTİ’ ye dönmek
zorunda oldukları, çeşitli sütun yazarları ve yorumcular tarafından ağırlıklı
biçimde işlenerek, bu şahısların gerekirse kurulacak hükümette DP adına yer
almalarının faydalarına temas edildi.
Fakat, ne cevap veren ve ne de
Cemal Külâhlı’dan başkaca partiye gelip uğrayan bile olmadı. Pişkinlik almış
yürümüştü. Bu arada, kendi muhitinde “Aydın Menderes’in çantacısı” diye anılan
Gürcan Dağdaş bakan oldu.
Yukarda görüldüğü ve bütün
ayrıntıları ile açıklandığı üzere Aydın Menderes Babasının Partisine hayır
getirmemiş, olabildiğince zarar vermiş, Demokrat Partinin dava ve misyonuna
bütünüyle zıt ve ters; “seçildikten sonra mutlaka ve kesinlikle dönmek vaadi”
ile gittiği RP’ den geri dönmemek suretiyle, babasından mütevaris emanet ve
vasiyete “reddi miras” etmiştir.
Bu nedenle, Aydın Menderes’in DP
adına konuşma, açıklama yapma ve fikir yürütme hak ve yetkisi yoktur. O,
gazetesindeki kendi sütununa sıkışıp kalmaya mahkumdur. Zira, bir kerre bütün
DP camiasında ve vicdanlarda mahkum edilmiştir.
YENİDEN DİRİLİŞ VE TRUVA ATI MESELESİ
Yukarda değerli bilgi ve
görüşlerinize arz ettiğim hususatın tamamına yakın büyük bir bölümü resmi evrak
ve kayıtlardan alınmadır. Kelimesi kelimesine doğrudur. Takdir değerli
kamuoyunun ve tarafların vicdanına ait olmakla; Şu anda esas uğraşılması
gereken konu tekrar hayata geçme teşebbüslerine konu olan tarihi Demokrat
Parti’nin “Adı ve Amblemi, işareti ile birlikte” hayat bulmasıdır.
Ben, Mustafa Nevruz SINACI olarak
tam iki buçuk yıldır DYP ile ANAP’ın bu kutsal çatı altında “madde ve manâsı
ile mündemiç” bir imtizaçla birleşerek merkezdeki yeri almaları için canla
başla uğraşmaktayım. Bu çalışmaların esnasında her vesile ile sol’un da
birleşmesi, bütünleşmesi ve ülkemizi kuşatan ihanet çemberine karşı aklın,
mantığıl, ilmin ve Kemalizm’in yani ATATÜRK’ ün yolunda ve izinde mücadele
vermelerini istedim. Umarım inşâllah o da olur. Ancak, ANAP-DYP bileşkesinin
orijinal ad (DP) ve “Yeter !.. Söz Milletindir” anlamına gelen “başparmağı açık
sağ el” işareti ile bu birlikteliği pekiştirmesi şarttır. Aksi taktirde Türkiye
haritası içine sokulmuş bir “TRUVA ATI” ile Demokrat Parti ruhlanmaz. Biline...
(14 Ocak 1996 Anayurt ve 1996 yılı Ocak ayı içinde: Zaman, Barem, Nokta, Politika,
Türkiye)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder