MERKEZ SAĞ SEÇMENİ KİM’E VE NEREYE OY VERMELİ?..
Mustafa Nevruz SINACI
Tarihi ve
kadim Demokrat Parti’nin 11. dönem Nevşehir Millet Vekili, 27 Mayıs 1960 menfur
isyanı öncesi Tahkikat Komisyonu üyesi, Türk hukuk tarihinin utancı lânetli
yassı ada tiyatrosunda müebbetlik bir efsane insan; Rahmetli Necmettin Önder’in
İnsan Hakları, Adalet, Hukuk ve Demokrasi âşığı sevgili kızı Filiz Önder.; 14
Mart 2015 Cumartesi günü, Mehmet Arif Demirer’e ve O’nun şahsında bütün demokratlara,
merkez sağ’ın kadim, sadık ve samimi önderlerine, mensup, taraftar, aidiyet
iktisap edenler ve bütün müdavimlerine şöyle seslendi:
“M.Arif bey
merhaba, hasta yattığım için geç olmakla beraber cevabımı vereyim.
Benim ne kadar radikal bir insan
olduğumu bu grubun iyi bildiğini düşünüyorum. Ama, Şartların beni getirdiği yer
hiç de istemediğim bir şekilde, önümüzdeki seçim oyumu CHP'ye vermek noktası. Bu
konuda en önemli sebeplerden biri, MEB'in durumu! Bardağı taşıran damlalar çok
da, en son “bir öğretmen olduğu iddia edilen” kadının (!), öğrencisi olan
kızlara söylediği akıl almaz sözler; Başlarını kapatmayanların tecavüzü hak
ettiği, bir diğerinin de kızları taciz edecek bir tim kurma teklifi. İç
güvenlik paketinden bahsetmiyorum bile.. Yolsuzluklar da bir kenara.. Bu
şartlarda benim inadımdan feragat edip, AKP karşısında en kuvvetli durumdaki CHP'ye
destek olma dışında bir alternatif kalmıyor. Geçen seçimlerde DP'liydim,
gereken şekilde hareket ettim, artık bıçak kemiğe dayandı. Türkiye'nin herhangi
bir Orta Doğu ülkesi olma yolundaki hızlı gidişini önlemek her birimizin
önceliği olmalı.
Daha iyi
günler görmek ümidiyle; Filiz Önder…”
Mehmet Arif Demirer’in açtığı tartışma;
Kritik soru, özeleştiri, misyon tacirlerinin algı operasyonları ve empati…
Aslında Demokrat Parti’nin millet
adına hakiki sahip, manevi varis, ifa ve icra ettikleri görevler itibarıyla
birinci dereceden sorumlu durumundaki Demokratlar Kulübü Üyeleri; Eski
Yönetici, Millet Vekili ve Bakanlar ile her ay düzenli olarak ‘Milli Dava, gelenek ve gerçek misyonlarının
mabedi Demokrat Parti’ye aidat vermekten onur duyan sorumluluk yüklenen
Üyeleri ile bunların onurlu, sorumlu (hayattaki) çocukları, torunları hep bu
kaygıyı derinden hissederek, ta yüreklerinde duyarak bu günlere değin geldiler…
Meş’um ve mel’un 27 Mayıs’tan
itibaren maddesi, manâ, muhteva ve bakiyesi ile yok edilmeye; Bütün eser ve
hizmetleri ile hafızalardan silinmeye çalışılan; Buna mukabil, sadece
sahteleri, taklitleri (mukallitleri) tarafından ahlâksızca istismar edilen demokrasi,
hak, adalet, hukuk, özgürlük ve bağımsızlık timsali Demokrat Parti (gelenek ve
gerçek) ne hale getirildi?..
Afyon Millet Vekili Arif
Demirer’in oğlu Mehmet Arif Demirer kısa ve öz olarak:
“- Demokrat Parti’nin 30 Mart oyu % 0.72; 2011
genel seçimlerinde de % 0.65!..
-
Oysa meclis dışında küçük bir parti gibi algılanan Demokrat Parti
Türkiye’nin en büyük kitle partisiydi. 12 Eylül Merkez Sağ’ı ikiye böldü. Darbe
öncesi % 50’nin üstünde oya sahip AP’den 2 parti çıktı: DYP ve ANAP. Bu 2 partinin
1991 seçimlerinde toplam oyu % 51. Bunlar art arda iki Cumhurbaşkanı çıkardı. Özal
ve Demirel. O 2 Cumhurbaşkanı Çankaya’ya çıktıktan sonra arkada bıraktıkları
başkanlar % 51’i erite erite binde 65’e düşürdü. Bu nedenle DP, 30 Mart’a (%
0.72) bakılarak, diğer küçük (marjinal) partiler ile aynı kümede görülüyor.
SORU: 1991 yılında DYP artı ANAP’a % 51 oy veren seçmenlere ne
oldu?
CEVAP: Merkez Sağ’la alâkası olmayan AKP’ye kerhen oy verdiler. CHP
ve MHP dışında (merkez’de) uygun bir alternatif olsaydı mutlaka oraya yöneleceklerdi.
Nedense bu, hiç kimsenin aklına gelmiyor” diyor.
NETİCE OLARAK: Filiz Önder ile Mehmet Arif bey’in tespitleri son
derece isabetli, yerinde ve doğrudur. Ancak, yeniden açıldığı günden itibaren
önceleri sinsi bir takip / tasallut; Sonraları: Din tüccarları ve misyon
tacirlerinin, “kifayetsiz muhterisler
eliyle” tam bir gasp, irtikap ve işgale maruz kalarak, “fiilen işgal edildiği” açıkça dile
getirilememektedir.
Oysa gerçek budur.
Şimdi Demokrat Parti’de, “hakiki Demokrat Parti’li”
yok!.
Umulur ki; Bu hafta “konsensüs,
ortak akıl, uzlaşma ve geleneksel demokrasi kültürü” çalışmaları yapılır ve 22
Mart 2015 günlü 9. Olağanüstü Büyük Kongre’de, Tarihi-Kadim DP ruhlanır, hayat
bulur. Böylece Türkiye mâkus bir talih ve muhteris bir diktatörlükten kurtulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder