Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
TBMM Grup Başkanlığı ve
Parti Başkanlığı’na,
“Daha kuruluşundan beri, Türkiye
Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin en esaslı umdesini teşkil eden demokrasi
prensiplerine tamamıyla tatbiki sayesinde refah ve saadete kavuşacağı kanaatine
bağlanmış olan vatandaşların bütün memlekette ve bilhassa partimiz mensupları
arasında en büyük ekseriyeti teşkil ettikleri şüphesizdir. İşte bu kanaatledir
ki milletçe özlenen bu amacın gerçekleştirilmesi için lüzumlu gördüğümüz
tedbirleri partimizin meclis grubuna arz ve teklif etmeyi borç bildik.
Atatürk’ün ölmez adına bağlı olan
mukaddes Kurtuluş savaşımızdan doğan Türkiye Cumhuriyeti ilk Teşkilat–ı Esasiye
Kanunu ile dünyanın belki en demokratik anayasasını meydana getirmiş ve bu
sayede gerek ferdi hürriyetleri gerek milli murakabeyi en geniş surette
dağlamak imkânlarını vermiştir.
Memleketi Ortaçağdan kalma bir
takım zararlı müesseselerden koruyabilmek ve irticaı kırmak maksadıyla 1925’ten
sonraki yıllarda siyasi hürriyetlerin bazı takyitlere uğratıldığını biliyoruz.
Lâkin Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Teşkilat–ı Esasiye Kanununun, demokratik
ruhuna daima sadık kalmış ve cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk bunu tamamıyla
demokratik bir şekle ulaştırmak idealinden ölünceye kadar ayrılmamıştır.
Burada izaha lüzum görmediğimiz
türlü sebeplerden dolayı muvaffakiyetsizlikle neticelenen Serbest Fırka
tecrübesi bu maksatla yapılmış bir harekettir. Bu talihsiz tecrübenin
uyandırdığı tepkiler neticesinde siyasi hürriyetlerin yeni bir takım tahditlere
uğratıldığı inkâr edilemez. Bununla beraber cumhuriyet idaresinin her şeye
rağmen demokratik tekâmül yolunda ilerlediğini gösteren teşebbüslerde vardır.
Büyük Millet Meclisi seçimlerinde, müstakil mebuslara gittikçe daha artacak
nispette yer ayrılması tecrübesini buna bir delil olarak zikredebiliriz.
İkinci Dünya Savaşı’nın belirmeye
başlaması ve harp tehlikesinin memleketimizi daimi bir tehdit altında
bulundurması pek tabii olarak siyasi hürriyetleri bir kat daha tahdide sebep
olmuş ve bu suretle Teşkilat–ı Esasiye Kanunu’nun demokratik ruhundan biraz
daha uzaklaşılmıştı. Gerçi CHP içinde ayrıca bir müstakil grup teşkili millî
murakabede tek parti usulünden doğan zararların karşılanması yolunda bir
tecrübe olmakla beraber kuruluşundaki gayritabiîlik dolayısıyla bundan da
müspet bir netice alınmadığını görüyoruz.
Bütün dünyada, hürriyet ve
demokrasi cereyanlarının tam bir zafer kazandığı demokratik hürriyetlere riayet
prensibinin milletlerarası teminata bağlanmak üzere bulunduğu şu günlerde,
memleketimizde de Cumhurbaşkanından en küçüğüne kadar bütün milletin aynı
demokratik ülküleri taşıdığından şüphe edilemez.
Uzun asırlardan beri müstakil bir
devlet olarak yaşayan Türkiye’de hatta okuyup yazma bilmeyen vatandaşların bile
siyasi hürriyetlerini şuurla kullanacak bir seviyede bulundukları inkâr kabul
edilmez bir hakikattir. Okuyup yazma bilmeyen köylüler arasında bile dünyanın
en değerli idare ve siyaset adamlarını yetiştirmiş olan milletimizin bilhassa
cumhuriyet idaresinin kuruluşundan beri yapılan hamleler neticesinde bundan 20
yıl evveline nispetle çok yüksek bir seviyeye erişmiş bulunduğu övünülecek bir
gerçektir.
İşte bir taraftan iç
hayatımızdaki bu mesut tekâmülün yarattığı siyasî olgunluk, diğer taraftan
bugünkü medeniyet dünyasının umumî şartları daha ilk Teşkilât–ı Esasiye
Kanunumuzda hâkim olan demokratik ruhu, bugünkü siyasî hayat ve teşkilatımızda
kuvvetle tecelli ettirmek zamanı geldiği kanaatine bizi sevk etmiş bulunuyor.
Bunun bir an evvel gerçekleşmesi yönündeki düşüncelerimizi şöyle hülasa
ediyoruz:
1) Milli hâkimiyetin en tabiî
neticesi ve aynı zamanda dayanağı olan Meclis murakabesinin anayasamızın yalnız
şekline değil, ruhuna da tamamıyla uygun olarak tecellisini sağlayacak
tedbirlerin alınması.
2) Yurttaşların siyasî hak ve
hürriyetlerini daha ilk Teşkilât–ı Esasiye Kanunumuzun gerektirdiği genişlikte
kullanabilmeleri imkânlarının sağlanması.
3) Bütün parti çalışmalarının
yukarıdaki esaslara tamamıyla uygun bir şekilde yeniden tanzimi.
Muhterem milletvekilleri
arkadaşlarımızın, yüksek tasviplerine sunduğumuz bu teklifimizle, daha ilk
kuruluşundan beri millî hâkimiyet gayesine erişmeyi, onu gerçekleştirmeyi hedef
tutan CHP’nin ve bütün Türk Milletinin yüksek arzularına tercüman olduğumuza,
Atatürk’ün idealine sadık kaldığımıza inanmış bulunuyoruz.
Cumhurbaşkanımızın 19 Mayıs 1945
tarihli nutuklarında: “Siyaset ve fikir hayatımızda demokrasi prensiplerinin
daha geniş ölçüde hüküm süreceği hakkındaki fikirleri”, bu teklifimizin
vakitsiz ve yersiz olmadığı hakkındaki inancımızı büsbütün kuvvetlendirmiştir.
Milletimizin bütün kuvvet ve
iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi Parti Grubu arkadaşlarımızın Türkiye
Cumhuriyeti’ne ve Türk Milletine dünya demokrasileri arasında şerefli bir
mevkii sağlayacak olan bu teklifi.; Kendi öz düşüncelerinin bir ifadesi gibi
telakki edeceklerinden asla şüphe etmediğimizi bir defa daha tekrar eder ve
takririmizin açık oturumda müzakeresini saygılarımızla rica ederiz.”
Ankara, TBMM - 07 Haziran 1945
İzmir Mebusu Mahmut Celal Bayar, İçel Mebusu
Refik Koraltan,
Aydın Mebusu Adnan Menderes Kars
Mebusu Fuat Köprülü
(*) Bu takrir (önerge), özgürlükleri kısıtlayan rejimi daha
fazla sürdürmenin doğru olmayacağı, anayasal hak ve özgürlüklerin tanınması
gerektiği üzerinde durmuş ve en nihayetinde “memlekette demokratik usullerin
daha geniş şekilde tatbikine geçilmesi” amacını taşımıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder