13 Nisan 2016 Çarşamba

AMAN DİKKAT!. DP'nin başına kirli çorap örülüyor. Püsküllü belâ iş başında..

“DORUK CİN-İ” VE AVENESİ TARAFINDAN OYUN BÖYLE KURULUYOR!..

VARAN: 3)
FEVZİOĞLU'NUN DP GENEL BAŞKANLIĞI ADAYLIĞI 27 MAYIS'TA AÇIKLANACAK!
(Tarih: 12-NİSAN-2016, ADALET HABER & TÜRKİYE HAVADİS, YEKTA YAKTI)
CİNDORUK DEMOKRATLARA TARİH VERDİ
Milli Merkez'in Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi e. Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un bugün iki ziyaretcisi vardı...
Demokrat Parti Bursa e. İl Başkanı Ahmet yıldırım ile Osmangazi e. İlçe Başkanı İsmet Koyuncu...
Bildiğiniz gibi, Demokrat Parti'nin yeniden ayağa kalkması için Bursa'dan taban hareketi başlatıldı, Yalova ve Samsun'da noktalandı...
Samsun'da, beklenilenin üzerinde bier katılımla, Demokrat Parti'nin meşalesi'nin yeniden yakılacağının işaretinin verilmesi üzerine, Milli Merkez'in Başkanı Hüsamettin Cindoruk, daha önceden kendisinden randevu isteyen İsmet Koyuncu ile Ahmet Yıldırım'ı dün akşam apar topar İstanbul'a çağırdı...
CİNDORUK "BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE'NİN ÇÖKÜŞÜ OLUR"
Cindoruk, Demokrat Parti'nin taban hareketinin önderleri, Ahmet Yıldırım ve İsmet Koyuncu  ile uzun uzun yeni anayasa ile birlikte gündeme gelen başkanlık sisteminin Türkiye'yi karamsarlığa götürceğini, bunun gerçekleşmemesi için mücadele verdiğini söyledi...
Cindoruk, "Şayet anayasa değişir ve başkanlık sistemi gelirse, Türkiye'de hiçbirşey artık eskisi olmaz, benim tek amacım bu, bugünkü koşullarda yeni bir partinin kurulmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Mevcut yapının (Demokrat Parti'nin) başına toparlayacak bir lider çıkarırsak, Türkiye'de yeni bir dönemin önünü açarız"dedi...
Cindoruk'un bu sözleri üzerine, geçtiğimiz günlerde gündeme taşıdığım, Cindoruk Fevzioğlu'nu Demokrat Parti'nin başına hazırlıyor yazımdan yola çıkan, İsmet Koyuncu ile Ahmet Yıldırım, Fevzioğlu'nun Demokrat Parti'nin başına geçmesinin doğru olacağını Cindoruk'a söylediler...
CİNDORUK: 
'27 MAYIS'I BEKLEYİN'
27 Mayıs 2016'da 1960 darbesinin 56. yıl dönümü.  Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk darbesi olan, 27 Mayıs'ta, halkın iradesi'ni yok sayan cunta, 27 Mayıs 1960 Darbesinin ardından Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere bütün Demokrat Partililer Yassıada'ya sürüldü...
15 Eylül 1961'de biten duruşmaların ardından, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan Eylül 1961'de idam edildi...
DEMOKRATLAR (?!) 27 MAYIS'TA ANKARA'DA
Türk Demokrasi hayatında kara bir leke olarak yer alan 27 Mayıs'ta, Diyarbakır'da yapacakları toplantının, Ankara'da yapılmasına karar verdiklerini söyleyen, Koyuncu ile Yldırım, a, Cindoruk " Demokrat Parti'nin kökü çok sağlam, tabanı hala dimdik ayakta, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu'nun sizin de dediğiniz gibi, Demokrat Parti'yi yeniden ayağa kaldıracağına ben de inanıyorum. Bu konu da, Fevzioğlu'nun kararı önemli, 27 Mayıs'ı bekleyelim' dedi...
YILDIRIM VE KOYUNCU ÇALIKOĞLU MEDYA'DA
Ahmet yıldırım ile İsmet Koyuncu, Cindoruk'la yaptıkları bu görüşmenin ardın'dan, Çalıkoğlu Medya Yayın Grubu Başkanı Melek Çalıkoğlu'nu ziyaret ettiler ve Cindoruk'la yapılan görüşmenin çok olumlu geçtiğini söylediler...
Ahmet Yıldırım ziyarette yaptığı konuşma'da, " Türkiye'nin içinde bulunduğu konum ortada, hergün şehitlerimize göz yaşı döküyoruz. İç ve dış siyaset çöktü, Türkiye'nin nereye gittiğini milletimize 1946'da olduğu gibi çıkıp anlatmalıyız. 
Siz bizi, Adalet Partisi çatısı altında toplanmaya çağırdınız da söyledim. Bugün Adalet Partisi diye ortaya çıkan parti bizim Adalet Partimizi temsil etmiyor. Bizim partimiz Demokrat Partidir. Demokrat Parti'nin Genel Başkana ihtiyacı yok, lider'e ihtiyacı var. O lider'de sayın eski Genel başkanımız Cindoruk'unda işaret ettiği gibi sayın Fevzioğlu'dur' dedi...
İsmet Koyuncu, " Samsun'da yaptığımız toplantıda bir kere daha ortaya çıktı ki; Demokrat Parti'nin ayağa kalkmaması için hiç bir sebep yok. Bugün Türk siyasetinin duayeni ve Genel Başkanımız Hüsamettin Cindoruk'un, Türkiye gündemine dair yaptığı açıklamalar bizleri çok karanlık günlerin beklediğini ortaya koyuyor. 
Sayın Cindoruk'un tek amacı ve hedefi yeni anayasanın bu haliyle çıkmamasıdır. Bu konu da çalışmalarına devam ederken, yeniden merkezde güçlü bir tabana sahip olan Demokrat Parti'nin sayın Fevzioğlu'nun liderliğinde ayağa kalkmasıdır. Bu konuda 27 Mayıs'ta net tavır ortaya çıkacağının mesajını verdi bize...
Bizde sayın Cindoruk'un mesajı üzerine, Diyarbakır'da yapacağımız taban hareketi toplantısını, 27 Mayıs'ta tüm Demokratların katılımı ile Anakara'da yapmaya karar verdik' dedi...
Sözün özü şu...
Merkez sağ'da bir partiye ihtiyaç yok. Demokrat Parti var, sadece yapılacak tek şey, Türkiye'de yeniden kırat'ı şaha kaldırmak için Demokratlar olarak doğru bir isimle yani liderle toparlanmaktır...
Sayın Cindoruk, Fevzioğlu'nu, Demokrat Parti'nin başına hazırlıyor diye yaptığım duyuru da böylece, Milli Merkez'in başkanı sayın Cindoruk'un Yıldırım ve Koyuncu'ya yaptığı değerlendirme ile doğrulanmış oldu...
VARAN: 2)
CİNDORUK FEVZİOĞLU'NU DEMOKRAT PARTİ'YE Mİ HAZIRLIYOR?
(Tarih: 09-NİSAN-2016, ADALET HABER & TÜRKİYE HAVADİS, YEKTA YAKTI)
Milli Merkez'in başkanı ve merkezsağ'ın önemli siyasetcilerinden Hüsamettin Cindoruk, bildiğiniz gibi uzun süredir, sağ ve sol'da önemli isimlerin yer aldığı bir kadro ile iktidar'a alternatif bir parti kurmak için çalışmalar yapıyor...
Cindoruk'un 'kirli Anayasa'ya Hayır' adı altında düzenlediği panellere gidenler'e baktığımız da, sol'dan ve sağ'dan önemli isimlerin katıldığını görmekteyiz...
Cindoruk, bu panelerde, yaptığı konuşmalar ile Türkiye'de dışarda ve mecliste muhalefet olmadığının altını çiziyor. Ak Parti'den rahatsız olan milyonların alternatif olmadığı için sesini çıkaramadığını belirtiyor...
Türkiye'nin iç ve dış politika'da yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen, her gün şehitlerin dizi dizi kaldırıldığı bir ortam'da, gündemi kişisel hesapları ile geçiştiren mufaletin yerini alacak bir parti'nin Milli Merkez cephesi tarafından kurulucağını artık sağır sultan bile biliyor...
SAĞ VE SOL METİN FEVZİOĞLU'NA SICAK BAKIYOR
Cindoruk'un başkanı olduğu, Milli Merkez tarafından kurulacak olan partinin lideri, Türkiye Barolar birliği Başkanı Metin Fevzioğlu olduğu bilinen gerçek, milli merkez'in içinde olan sağ ve sol kanat öderleri de, biran önce partinin kurulmasını istiyorlar...
Türk siyasetinin duayeni, Hüsamettin Cindoruk yeni bir parti kurmanın bugünkü ortamda çok güç olduğunun farkında olduğunu söyleyen, kaynağım, " Ak Parti'nin gücü orta, bu güç karşısında yeni bir parti kurulması ve İl ve ilçelerde teşkilatlanması o kadar da kolay değil, Sayın Cindoruk tüm bunları göz önünde bulunduruyor. 
Merkezsağ'da ve sol'da yeni bir yapılanmanın kaçınılmaz olduğu da bir gerçek. Türkiye'nin her tarafında bu konuda bir an önce harekete geçilmesi konusunda da baskılar yapılıyor.
Sayın Cindoruk'a...
Türkiye Barolar birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu'nun liderliğinde, Demokrat Parti muhalefet boşluğunu doldurur mu?..
Sol ve sağ'ı temsil edenler, Fevzioğlu'nun liderliğinde Demokrat Parti'de bir araya gelirler mi?
Sayın Cindoruk, bu sorularının cevabını almak için sağ ve sol kesimin önemli isimleri ile görüşmeler yapıyor'dedi.
Sizce, Fevzioğlu Demokrat Parti'nin lideri mi olur mu, sağ ve sol'u temsil eden önderler, Demokrat Parti çatısı altında toparlanır mı?..
Soru bu...
Ben size, Çarşamba günü görüştüğüm kişilerin bu konudaki görüşlerini açıklayacağım...
VARAN: 1)
MİLLİ MERKEZ NAKIŞ İŞLER GİBİ PARTİLEŞİYOR
(Tarih: 05-NİSAN-2016, ADALET HABER & TÜRKİYE HAVADİS, YEKTA YAKTI)
Türkiye zor süreçten geçiyor...
Milli Merkez Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un da, dediği gibi, halkın büyük çoğunluğu haberleri izlemek istemiyor. Şehit haberlerinden dolayı...
Ortalıkta, darbe olacak dedikodularından geçilmiyor. Genel Kurmay'dan açıklama geliyor, 'darbe yapmayacağız'...
Sayın Cindoruk buna da cevap veriyor...
'Bu yaşıma kadar kadar yapacağız' diyeni duymadım"...
Ve ekliyor, 'salon dolu ama yetmez, bu toplantıları daha fazla yaparak, cumhuriyete hep birlikte sahip çıkacağız'...
Doğusu ile Batısı ile, Güney'i ile ve Kuzeyi ile buluşacağız ve kirli anayasa'ya hayır' diyeceğiz"...
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan'da kararlı bir şekilde, Anadolu'yu dolaşacaklarını söyledi ve İ, İl, İlçe ilçe dolaşacaklarının altını çizdi...
Milli Merkez Ankara Temsilcisi ve eski Ekonomi Bakanı Ufuk Söylemez ile yaptığım özel röportaj'da, sayın Söylemez , bu kaos ortamında, toparlayıcı, bütünleştirici, sağ-sol ayrımı yapmadan herkesi kucaklayacak bir partiye ihtiyaç olduğunun altını çizdi...
Salonda bulunanlar arasında, CHP'li, Demokrat Partili, MHP'li, Adalet Partili, DSP'li olanları gördüm. Bir kısmı da, Vatan Partisi ile Milli Merkezcilerin yollarını neden ayırdığını sorguluyordu...
Sayın Ufuk Söylemez'e de bunu sornalar vardı. Söylemez'de 'hiç bir siyasi partinin arka bahçesi olmadıklarını ve tek hedeflerinin, Türkiye'de yapılmak istenen kirli anayasayı engellemek' olduğunu söyledi...
Özetle Vatan Partisi ile yollarını ayıranların kendileri olmadığını, onlar bizden ayrıldılar demeye getirdi sözü...
MİLLİ MERKEZ'İN LİDERİ FEVZİOĞLU
Türkiye'de muhalefet olmadığından, iktidara karşı alternatif siyaset üretecek bir liderin olmayışından, zaman zaman yaptığı konuşmalarda sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da şikayet ettiğini biliyoruz...
Merkez Sağ'da yeniden sahaya inecek bir lider yok...
CHP ise malum, Kemal Kılıçdaroğlu ile dağılma sürecine girdi...
Sayın Cindoruk'unda dediği gibi, meclis dışında ve içinde muhalefet yapacak lider yok...
Demokrat Parti nasıl 27 yıllık CHP iktidarını sonlandırdıysa, Milli Merkez'in içinden çıkacak olan bir partide, Ak Parti iktidarını sonlandıracaktır...
Şişli Kent Merkezi'nde görüştüğüm onlar kişinin de, görüşü biran önce Milli Merkez'in partileşmesiydi...
Salonu hınca hınç dolduranların ortak görüşünün yeni kuracak partinin liderininde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Metin Fevzioğlu isminde birleşmesidir...
Soruyor vatandaş...
Daha neyi bekliyorlar...
Ben her zaman sokağın sesine kulak veren biri olarak, gittiğim her yerde, katıldığım her toplantı da, sağcısı, solcusu biran önce Milli Merkez'in partileşerek taşın altına gövdesini koymasını bekliyor...
Türkiye kağıt üzerinde kurulan partiler çöplüğüne döndü. Ortaya adam gibi adam bir liderin çıkmamasından, kimsede ortaya çıkacak yüreğin olmadığı bir dönemdeyiz, diye hiç kimse kararmsarlığa kapılmasın, millet 1946'da olduğu gibi kendi iktidarını sağlayacak bir partiyi, Fevzioğlu'nun liderliği'nde çok kısa bir zaman sonra ortaya çıkaracaktır...
****
Bundan 15 yıl önce "TARİHE DÜŞÜLEN BİR NOT"
Bu yazı tam 15 yıl önce yazıldı ve yayınlandı. Günümüze ibret, demokratlara ders; Geleceğe ışık ve kulaklara küpe olsun; Nisyan ile malûl olmasın hafıza-i beşer!..
“AYDIN MENDERES'İN DP ADINA KONUŞMA YETKİSİ YOKTUR. AYDIN MENDERES, DEMOKRAT PARTİ KONUSUNDA SÖZ SÖYLEME HAK VE SELÂHİYETİNE SAHİP DEĞİLDİR…”
Mustafa Nevruz SINACI
            Esas itibarıyla, siyasetin dağınıklıktan kurtarılması, orijinal ve özgün normlara göre yeniden yapılanması ve aslına rücû ederek merkezde toparlanmasına yönelik ‘olması gereken’ DYP ve ANAP’ın “DP” adı ve “bayrağı !” altında birleşmesi çok olumlu bir gelişmedir.
            Bu konuda mutlaka herkesin ve her kesimin söylenecek bir sözü vardır.
            Ancak, aşağıdaki bilgileri okuduğunuz zaman ibretle göreceksiniz ki; Aydın Menderes bu birleşme, bütünleşme ve DP’ye dönüşme hakkında ‘söz sahibi olma’ hakkını yitirmiştir.
Yani, “Demokrat Partinin 7. dönem Genel Başkanı iken, babasının partisini bırakıp RP listelerinden parlâmenter olan; Sonra da arkadaşları ile birlikte ‘geri döneceğine ilişkin namus – şeref sözü veren” lâkin, baba ocağına dönmek yerine ‘RP genel başkan yardımcısı” olmayı yeğleyen Aydın Menderes’in şimdi DEMOKRAT PARTİ adına söz söyleme hak ve selâhiyeti yoktur. Neden ! ve Niçin? diyenler lütfen bu makaleyi dikkatle okusunlar.    
Hatırlanacağı üzere Aydın Menderes, DP 1992’de yeniden açılma çalışmaları sürerken kendisine teklif olunan Genel Başkanlık görevini reddetmiş, “DP yeniden açılmamalı.
Milletin hafızasında aziz bir hatıra olarak kalmalı ve Vakfa dönüşmeli” diyerek kendi partisini (BDP)  kurmaya koyulmuştu. Nitekim Büyük Değişim Partisi kuruldu.
Bu bölümü çok kısa geçelim; BDP, Aydın Menderes’in umduğu ve beklediği gibi yürümedi. Halktan ilgi görmedi. Proje, kısa sürede hayali sükut ve hüsrana dönüşünce bu defa DP içinden taraftar edinmek suretiyle, katılma veya çok daha açık bir deyimle ‘partiyi ele geçirme’ çalışmaları yapılmaya başlandı.
7.Aralık.1993 günü Aydın Menderes taraftarları bir bildiri yayınlamak suretiyle DP’de “Olağanüstü Genel Kurul istemini” kamuoyuna duyurdu. Parti içi tartışmalar su yüzüne çıktı. 13.Aralık.1993’de Genel Merkez cevabi bir bildiri yayınladı ve genel kurulun tüzük, usul ve yasalara uygun olarak günü gelince yapılacağını deklere etti. Karşılıklı ihraçlar konusunda ise, Asliye Hukuk Mahkemelerinden “tedbir” kararları alınarak bütün üyelerin Kongreye katılma hakları garanti edildi. Fakat, bütün bu olaylar gerilimi tırmandırmış ve tansiyonu arttırmıştı. Sonunda, çok sıkı önlemler alınarak, DP tarihinin ilk olağanüstü büyük kongresinin 16 Ocak 1994 günü yapılmasına karar verildi.
Kongre ilânı 11.Aralık.1993 tarihli Tercüman Gazetesinde yayınlandı. Ancak, bu arada 16 kişilik grup adına, Çankaya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına, Kongrenin 07.Ocak.1994’de ifa ve icrasını isteyen bir başvuru yapıldı. Seçim Kurulu Başkanlığı vaki başvuruyu Genel Merkezin itirazı üzerine 1993/80 sayılı gerekçeli bir yazı ile reddince 16 Ocak tarihli genel kurul tarihi kesinleşmiş oldu. 
            DEMOKRAT PARTİ  
      (1.) OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KONGRESİ
            Kongre, 16 Ocak 1994 günü Dedeman oteli salonlarında listede yer alan 300 delegeden 256’sının katılımı ile ve Genel İdare Kurulu Üyesi Şeref TARTAN’ın divan Başkanlığında ifa ve icra edildi. Genel Başkan adaylarından Hayrettin Erkmen ve Besim Tibuk, daha önce ilân etmiş olmalarına rağmen, salonda yükselen tansiyon, yaşanan kavgalar ve gerilim nedeniyle ‘aday olmadan’ çekildiler. Aydın Menderes 3. turda  84 oyla Genel Başkan seçildi.
Hidayet Sinanoğlu, İlhan Aytekin, Enver Kaya, Nizamettin Sarıbaş, Mehmet Eerdem, Çetin Gümüşoğlu, Hasan Tanrıöver, Şükrü Uğurlu, Beliğ Beler, Satılmış Cengiz, Galip Kaya, Nazım Çapraz, Şerafettin Emiroğlu, H.Nuray Turcan, M. Arif Demirer, Altan Tan, Vedat Alpaslan, Ezel Erverdi, Erdal Çırpanlı, Alpaslan Göktaş, Güven Raşit Büyükbaykal, Ömer Böke, Zeki Hatipoğlu, Mustafa Erverdi, Samet Ocakoğlu, Osman Bostan, Servet Tekin, Ahmet Karaaslan, Gürcan Dağdaş.
AYDIN MENDERES’İN BÜYÜK DEĞİŞİM PARTİSİ
            Olağanüstü Genel Kurulda Büyük Değişim Partisi (BDP) Genel Başkanı Aydın Menderes ve arkadaşları DEMOKRAT PARTİ’ ye katılarak G.İ.K’ e seçildiler. 19.Ocak.1994 günü Menderes Genel Merkeze geldi. Merasimle karşılandı. Basına yaptığı açıklamada: “Baba Ocağına döndüm. Hep birlikte ZIPKIN gibi bir parti oluşturacağız.” Dedi. Müteakip 15 gün içinde de BDP kendisini feshederek resmen DP’ ye katılma kararı aldı. Hayrettin ERKMEN ve arkadaşları Genel Kurul’ a itiraz ederek mahkemeye gittiler. Besim TİBUK ise D.Parti’ den ayrılarak kısa bir süre sonra LİBERAL PARTİ’ yi kurdu. Liberal Parti’ nin Altınpark Anfa salonunda yapılan 1. Olağan Genel Kurulunda adı, bu defa “LİBERAL DEMOKRAT PARTİ” olarak değiştirildi. Bu Kongrede Demokrat Partiye bir Parti katılmış  fakat bir başka parti de doğmuştu. Ayrıca, Genel Kurul’ a itiraz eden diğer grup tarafından uzun sürecek bir hak arama ve mahkemeler dönemi başlıyordu. Hayrettin Erkmen ve arkadaşları Genel Kurulu iptal ettirmek için onlarca dava açtılar.
            BERRİN MENDERES VEFAT ETTİ
            Kongreden hemen sonra, Merhum Başvekil ve Demokrasi Şehidi Adnan MENDERES’ in eşi Muhterem Berrin MENDERES hanımefendinin sağlık durumu ciddileşti. Bu yüzden Aydın bey partiye fazla zaman ayıramıyordu. (Berrin MENDERES25.Nisan.1994 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu.) Ancak, Aydın MENDERES kongre ertesi partiye gelir gelmez “aykırı ve alışılmadık” bir hava esmeye başladı. Demokrat Partinin samimi, içten ve sevecen yüzü soldu. Karşılıklı anlayış ve hoşgörü ortamı kayboldu. Bir hafta içinde, Teşkilât Başkanlığına getirilen İlhan AYTEKİN eliyle tam 37 il teşkilâtı komple kapatılarak fesih ve iptal edildi. Çok yoğun talep olmasına rağmen yeni teşkilat kuruluşlarında bu fırsatlar değerlendirilemedi. Talepler regüle edilip ‘bilinçli olarak’ aktif teşkilâta dönüştürülmedi.    
            Bu arada, Hayrettin ERKMEN yönetimi tarafından itirazla elde edilen ve kesinleşen 27 Mart 1994 tarihli Mahalli İdare (yerel) Seçimlerine girildi. Ancak, teşkilattın morali bozuk ve motivasyonu düşük olduğundan gerekli çalışmalar yapılamadı. Çok talep olmasına rağmen il ve ilçelere yeterince gidilemedi. Gidilen yerler ve miting düzenlenen şehirlerde çok büyük aksaklık ve eksiklikler yaşandı. Aydın Menderes’in despotluk ve kaprisleri hayâl kırıklıklarına yol açtı. Bu nedenle tanıtım, halka intikal ve Propaganda çalışmaları yeterince yapılmadı. 20.Mart.1994 ve 26.Mart.1994 tarihlerin Genel Başkan Aydın MENDERES, TRT’ de iki konuşma yaptı. Birinci konuşmasının son bölümlerinde:
            “İnsanlarımız mutsuz, toplum sevgisiz ve yöneticiler şefkatsizdir. Ama, umutsuz olmamak gerekir. Gecenin en karanlık zamanı gündüze en yakın olduğu andır. Artık Türkiye gündüze doğru gidiyor. Demokrat Parti olarak 1946 şafağından yeni bir şafağa sesleniyoruz:
            Ve Ülkemize; Demokrat ve kalkınan bir ülkeyi; Üreten, yatırım yapan, ürettiğini de hakça ve insanca bölüştüren bir ekonomiyi; İçerde ve dışarıda itibarlı bir devleti; Etkin, onurlu ve bağımsız bir dış politikayı; Tek kelime ile aydınlık bir Türkiye’yi vaad ediyoruz. Bunun için de, uzun bir yürüyüşü sürdürüyoruz: Zulmetten, yani karanlıktan gelip, nura doğru yürüyoruz.”
            İkinci konuşmasının hitamında (sonunda) ise; “Aziz vatandaşlarım, Demokrat Parti olarak: Demokrat Türkiye’yi; Yeniden kalkınan Türkiye’yi; Üreten, yatırım yapan, ürettiğini hakça, insanca bölüştüren bir Türkiye’yi; İçerde ve dışarıda itibarlı devleti; Etkin, onurlu ve bağımsız bir dış politikayı, arıyor ve özlüyoruz. Siz de öyle. Böyle bir Türkiye için herkesi; Kürt, Türk, Boşnak, Muhacir veya Alevidir, Sünni’dir diye, ya da lâiktir, lâik değildir diye ayırmadan, bölmeden Demokrat Parti ile el ele vermeye çağırıyoruz.  
            Bir Türkiye hayalimiz var: Hayalimizdeki Türkiye bir kolunu Balkanların, diğer kolunu Kafkaslar üzerinden Orta Asya’nın omuzuna atmış ve yüzünü kıbleye doğru dönmüş bir Türkiye’dir. Bu hayali gerçek yapmak için size elimi uzatıyorum. Bu eli tanıyorsunuz. Bu el bir dost elidir. Tutanı mahçup etmez. Bu el MENDERES elidir.Bu eli tutunuz.” biçiminde mesajlar verdi. Sonuçta çok başarısız ve anlamsız bir seçim süreci yaşandı. Birkaç ilçe ve belde hariç Belediye Başkanlığı alınamadı. Alınanlarla da ilgilenilmedi. Demokrat Partiden seçim kazananlar kısa süre sonra istifa ederek başka partilere geçtiler.
Kendisini Demokrat Partiye taşıyanlar tarafından bayram seviciyle karşılanan Aydın MENDERES’ in, herkesi hayali sükut ve hüsrana uğratması fazla uzun sürmedi. Önce, kurulu teşkilatı dağıttı. Sonra, merhum Celâl BAYAR’ın kızı Nilüfer GÜRSOY ile ihtilafa düşerek, icra yoluyla 07.Mayıs.1994 tarihinde Genel Merkez binasından atılmayı başardı. Kırkpınar Sokakta bir zemin kata taşınan parti çok zor, bunalımlı, buhranlı ve sıkıntılı günler yaşadı. Bu arada ağırlıklı olarak ittifak çalışmaları başlatılan 1995 Genel Milletvekili ara seçimi ise iptal edildi. İptal edilen seçimler, Aydın MENDERES ve yakın çevresi-ekibi üzerine o gün için pek de anlaşılmayan bir olumsuz etki, moral ve motivasyon bozukluğuna neden oldu.
6.Aralık.1994 tarihli Genel İdare Kurulu toplantısında, partinin genel yapısı ve durumu, uyguladığı siyaset ve politik stratejileri görüşülürken üyeler arasında münakaşa çıktı. Bu tartışma ile toplantıda yaşanan olaylar, 30.Kasım.1995 tarihli “Demirkırat Menderes Gazetesi” ile 22 Aralık 1995 tarihli diğer gazetelerde; Beliğ Beler tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikâyet ve suç duyurusunda şöyle anlatılır: “Demokrat Partinin Ankara da buluna Genel Merkezinde 6 Aralık 1994  tarihli GİK toplantısında vuku bulan aşağıdaki müessif ve müessir olayı taktirlerinize arz etmek zorunluluğunu duymaktayım. DP genel başkanı Aydın Menderes, partinin ve benim önemli katkılarımla çıkarılan “Demirkırat-Menderes” gazetesinde milliyetçi muhafazakâr arkadaşlarım tarafından Atatürk ilkeleri ve özellikle lâiklikle ilgili yazılan yazılardan  son derece tedirgin (rahatsız) olmuştur. Genel başkanın GİK’ teki kendi yandaşı üyeler tarafından sözü geçen yazılar nedeniyle tenkit edilmesi ve “Biz cemaate bu yazıların hesabını nasıl veririz, ne deriz” diye sızlanmaları üzerine; (Aydın Menderes) “Atatürk’ e de lânet olsun, Demokrat Partiye’ de lânet olsun” diyerek gerçek hissiyatını GİK toplantısında açıkça ortaya koymuştur. Bu toplantıdan sonra Aydın Menderes, Demirkırat gazetesini kapatmıştır. Sözü geçen şikâyet ve sızlanmaları yapanlar arasında Atatürk’e Anıtkabir de yapılan merasim esnasında lisanen tecavüzkâr hareketleri yapan meczup bir adamın avukatı olan Mustafa Elverdi’ de bulunmaktadır.
Mustafa Elverdi’yi Aydın Menderes, genel başkan yardımcısı yapmıştır. Aydın Menderes’in hareketleri ve daha sonra basında çıkan yazıları da yukarıdaki sözleri teyit eder mahiyettedir. Bu yazıların tümüne bakıldığında Aydın Menderes’ in Atatürk’e karşı küfür etmek kastıyla o sözleri söylediği açıkça ortaya çıkmaktadır. Atatürk aleyhine işlenen suçlara dair kanunun açık hükümlerini böylece ihlal eden Aydın Menderes’in cezalandırılması, kamuoyunda sür’atle gelişen ve genişleyen Atatürk düşmanlarına bir ders olacağı gibi, vatandaşın kime oy vereceğini, bu seçim sathı mailinde bilmeleri gerekir.” Şikâyetçi ve davacı: Beliğ Beler, Tanıklar : Eski DP GİK Üyesi ve Genel Başkan Yardımcıları; Galip Kaya, Hidayet Sinanoğlu ve Mehmet Erdem.
17.Nisan.1995 günü Aydın Menderes ile Mehmet Arif Demirer Cumhurbaşkanı ile görüştü. Görüşme içeriği ertesi günün Hürriyet ve Zaman gazetelerinde yer aldı ve “çok önemli” olarak nitelendi. Burada, Menderes’in Demirel’e söyledikleri kısaca şöyle: “Türkiye de 46 çizgisi, sizden sonra DYP’nin başına geçen muhterem hanımefendinin uygulamaları yüzünden bozulacak ve (seçmen) Refah’ a gidecek. 46 çizgisi, iyi kötü Türkiye’yi 1993 noktasına getirmiştir. Ancak, Sayın Başbakan başarı çıtasını o kadar düşürdü ki, merkez sağın hiç zamanı kalmadı. Merkez sağı birleştirmek için vakit gelmiştir.” Devamla; “Türkiye’ye ilk düğüne, yani ilk seçime kadar bir elbise lâzımdır. Bu DP’dir. Bir çağrı bu elbiseyi dikmeye yeter. Merkez sağ, doğduğu Demokrat Parti çatısı altında toparlanabilir. Şimdiki partiler ve yöneticileri bir araya gelip birleşemiyorlar. Ama DP’de buluşabilirler ve DP buna hazırdır.” (Hürriyet/İsmet SOLAK, 20.04.1995) Zaman Gazetesinde yer alan haber makalede ise:
“Merkez sağda birleşmenin vakti gelmiştir. Gecikilen her gün faturayı şişirmekte, ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarının ertelenmesine neden olmaktadır. Birleşmenin adresi DP, çerçevesi ve 1946 ruhudur.” (Zaman/Ömer Şahin, 21.04.1995)
            Bir müddet geçtikten sonra, Aydın Menderes’ in arzu ve ısrarı üzerine, Ankara İl Başkanlığı tarafından kullanılmakta olan (Konya sokağın başındaki) eski Genel Merkez binası, günün ve çevrenin rayicine göre çok ucuz bir fiyata satıldı. Bu bina satışı partide büyük ölçüde huzursuzluk yarattı. Üstelik Hayrettin Erkmen ve arkadaşları tarafından açılan davalar da sona doğru yaklaşıyordu. Bu arada, önemli bir davayı kazanacaklarını varsayarak, Hayrettin Erkmen ve taraftarları Tansu Çiller’ e bir heyet göndererek; “Birkaç Milletvekilliği sözü karşılığında DP’ yi, DYP’ ye yamama” sözü verdiler. 20.Mayıs.1995 günü, Genel Merkez tarafından 14 Mayıs’ı kutlayan bir seminer düzenlendi. Bu seminerde Aydın Menderes bir konuşma yaparak; Merkez sağda birleşmeden söz etti ve davetini tekrarladı.
Ayrıca, Milli Birlik Komitesi (27 Mayıs ihtilâlini yapan komite) üyesi Muzaffer Özdağ’ ın oğlu Ümit Özdağ 27 Mayıs aleyhinde bir tebliğ verdi. Ancak, bu tebliğ ve diğer konuşmalar ulusal basında fazlaca yer almadı. Bu toplantıdan sonra, müstakbel bir kongrede aday gösterilecek isimler üzerinde tartışmalar ve konuşmalar başladı. Bu arada Teşkilât Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı İlhan Aytekin küsüp, partiden ayrılarak gitti. Bunun üzerine, Şerafettin Emiroğlu, Beliğ Beler ve arkadaşları daha yakın bir ekip çalışması ve iş birliğine girdiler. Gelişmeler böylece sürüp giderken, Genel Merkez tarafı tedbir olarak acele Genel Kurula gidilmesine karar verdi.
Zira, başka türlü her gün bir yenisi açılan ve devam eden davaların önüne geçmek ve partiyi elde tutmak mümkün görünmüyordu. Önce sessiz sedasız (Mustafa Nevruz Sınacı tarafından) Balgat’da tutulan binaya geçildi. Bir taraftan yerleşme sürerken, diğer taraftan da, mevcut marjinal ve aşırı sağ tandanslı partilerle açıktan ve gizlice temaslara başlandı. Teşkilât ve Demokrat camia tarafından uygun görülmeyen ve pek de hoş karşılanmayan bu ilişkilerin gizli tutulmasına özen gösterildi. Bu aralar annesinin rahatsızlığını bahane ederek, Menderes partiye pek fazla uğramıyor, bütün temas ve organizasyonlar Osman Bostan’ ın bürosundan yönleniyordu. İlerde, olumsuz bir şeylerin vukuu şayi olmuştu. (Mustafa Eşrefoğlu, Demokrat Parti Ankara İl Başkanı)    
            YEDİNCİ OLAĞAN BÜYÜK KONGRE 
Kongre, 29 Temmuz 1995 günü Altınpark ANFA salonunda 26 İl’den kayıtlı 498 delegeden 380’inin katılımı ile gerçekleşti. Divan Başkanlığını eski Tarım–Orman ve Köy İşleri Bakanı Cemal Külâhlı’nın yaptığı kongrede Aydın Menderes tek aday olarak Genel Başkanlığa; G.İ.K’ede Osman Bostan, Ömer Büke, Necati Bölükbaşı, Satılmış Cengiz, Nazım Çapraz, Gürcan Dağdaş, M.Arif Demirer, Ekrem Direkçi, Şerafettin Emiroğlu, Ebubekir Erdem, Ezel Erverdi, Mustafa Erverdi, Alpaslan Göktaş, Tevfik F.Göncüler, Mehmet Güneş, İsmet Hacısalihoğlu, Atilla İmamoğlu, Yalçın Koçak, Mirza Kurşunluoğlu, Cemal Külâhlı, Hüdai Özalp, Nizamettin Sarıbaş, Bayram Sarıvan, Turan Şahin, Hasan Tanrıöver, Servet Tekin, Atalay Tuncer, Enver Turgut, Şükrü Uğurlu, Mustafa Ünal seçildiler.
            Kongrede Beliğ BELER ve ekibi önce Anıt Kabir’ e çelenk koymaya gönderilerek salondan uzaklaştırıldı. Onları çok memnun ve mutlu eden bu görev dönüşü, salona geldikleri zaman hep birlikte tasfiye edildiklerini görerek şoka girdiler. Topluca itirazlarda bulunarak tepki gösterdi iseler de dikkate alınmadı. Büyük bölümü tarihi Demokrat Parti’ nin Bakan ve Milletvekillerinden müteşekkil olan bu grup bir daha partiye uğramadı. Partideki demokratların sayısı iyice azaldı.    
            Bu dönemin Haziran ayında, Mustafa Nevruz SINACI tarafından tutulan, Ziyabey Caddesi 3. Sokak No: 26 Balgat adresinde bulunan (Kukla Kebap’ ın üstündeki) binaya göç edildi. 12 Ekim 1995 günü yeni Genel Merkez binasında Aydın Menderes bir basın toplantısı yaparak; 15 Ekim günü yapılacak oylamada hükümete “kırmızı oy” vereceğini açıklayan DYP’ lilere hitaben, “Önce istifa edin. Demokrat Partiye katılın. Pazar günü de gönül rahatlığı ile meclise gidip kırmızı oyunuzu kullanın.” Dedi. 13.Ekim.1995 günü Hüsamettin Cindoruk’ u ziyaret ederek, Demokrat Partiye gelirse Genel Başkan olabileceğini söyledi. Yeni Genel Merkez Binasının  açılışı 14 Ekim 1995 günü büyük törenlerle yapıldı. Menderes burada son meydan konuşmasını yaptı. Açılışa, Dr. Sadettin Bilgiç, Cem Kozlu, Ekrem Pakdemirli ve Şevket Kazan dahil pek çok davetli katılmıştı. Ancak, bir daha da DP’ li olarak halkın önüne çıkmadı. Yeni binada her biri 4 oda ve bir salondan oluşan ( 170’er m2 ) çok büyük üç daire vardı. Köşkten sonra ilk defa böyle geniş ve ferah bir ortamda icra-i faaliyet gösterilmesi herkesi memnun etti. Taşınma ve açılışı müteakip, her şeye rağmen partiye bir heyecan, canlılık ve ümit havası geldi. Genel Başkan Yardımcıları mesaiye başladı. Özellikle açılıştan sonra merkez iyice hareketlendi.
            23 Ekim 1995’de enteresan gelişmeler oldu. Şöyle ki, Muş bağımsız Milletvekili Muzaffer Demir, birkaç arkadaşı ile birlikte DP’ye katılabileceğini iletti. Aykut Edibali’ de seçim ittifakı önerisinde bulundu. Aydın Menderes bütün bu görüşmeleri 5 Kasım’a tehir etti. Günü gelince de, vaki bir sel felâketi nedeniyle İzmir’e gittiği söylendi. Kendisine ulaşmak imkânsızdı. Bu nedenle görüşmeler kesildi. Randevular iptal edildi. Temaslar sonuçsuz kaldı. 
1995 yılı Kasım ayı başında, iptal edilen ara seçimler de dikkate alınarak; 24 Aralık 1995 tarihinde Genel Milletvekili Seçimlerinin yapılmasına karar verildi.
            Genel Seçimlerin ilanı, Aydın MENDERES’ li DP’de büyük heyecan yarattı. Teşkilât umutla çalışmaya başladı. Herkesin özlemi müstakilen seçimlere girmekti. Fakat, Genel Merkezde, bütün ısrarlara, olumlu kamuoyu araştırmalarına ve basın’ ın ümit vaad eden haber, yorum ve telkinlerine rağmen işler başka yönde yürümeye başlamıştı. Genel Başkan ve çevresi ne yazık ki parti olarak seçime katılma eğilim ve niyetinde değildi. Üstelik, kongre nedeniyle dava baskısı ortadan kalktı ve Hayrettin Erkmen ve arkadaşları kendi köşelerine çekildiler. 
            Nitekim, 19.Kasım.1995 günü, Aydın Menderes’ in ısrarı, baskısı ve G.İ.K‘in kabulü sonucu Refah Partisi ile ittifak kararı verildi. 21.Kasım.1995 günü 19 kişi RP listelerinden aday gösterilmek üzere partiden resmen istifa etti.. 24 Kasım günü beklenen açıklama yapıldı. Buna göre; Aydın MENDERES, Şaban KARATAŞ, Ahmet BİLGE, Cemal KÜLAHLI, Gürcan DAĞDAŞ, Metin IŞIK ve Fethi ACAR ; DEMOKRAT PARTİ adına RP’ den seçilebilecek yerlerden Milletvekili adayı gösterildiler. Geri kalanlar ise adeta harcanmıştı. Mehmet SILAY’ da, dönemin Teşkilat Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı tarafından DP Hatay il Başkanı iken, aynı ilde RP’ den aday gösterildi. Bu durum bir süre kamuoyundan gizlendi ise de kötü haber çabuk yayıldı. Özellikle, yeni (vekil) Genel Başkan’ ın seçimi amacıyla durumun teşkilata deklere edilmesi çok büyük tepkilere yol açtı. Her ne kadar, RP’den aday gösterilenlerin seçildikten sonra ‘mutlaka’ dönecekleri söylense bile buna kimseler inanmadı. (Oysa, ANAP 79 kontenjan vermeyi kabul ve taahhüt etmişti) Genel İdare kurulundan ve teşkilât kademelerinden istifalar başladı. 28 Kasım’a gelindiğinde tepkiler şiddete dönüşmüş ve öfkenin önü alınamaz hale gelmişti. Aynı gün RP’ li Aydın Menderes bir bildiri yayınlamak suretiyle: “Türkiye de artık, İslâm’ın neye uygun olduğu değil, neyin İslâm’a uygun olacağı tartışılacaktır.” Dedi. 24 Kasımda da, “Çarşıya kadar değil, pazara kadar değil, mezara kadar Refah Partiliyiz” demişti...
            Aynı gün DP ile RP arasında yapılan bir anlaşma metni de ortaya çıktı. 24.11.1995 tarihli mutabakat metni / protokol aynen şöyle idi : “24 Aralık 1995 de yapılacak erken genel seçim öncesinde birlikte neler yapılabileceğini görüşmek ve kararlaştırmak üzere RP ve DP temsilcileri bir araya gelmişlerdir. Yapılan müzakereler neticesinde her iki parti de paralel görüşlere, değerlendirmelere ve hedeflere sahip olduklarını tespit etmişlerdir. Bunun yanı sıra Türkiye’nin siyasi istikrara olan ihtiyacını da gö önünde bulundurarak, bütün siyasal güç ve imkânlarının RP’de toplanması gerektiğini kabul etmişlerdir. Bu amacın gerçekleşmesi için:
1. Demokrat Parti 24 Aralık ta yapılacak olan milletvekilliği genel seçimlerine katılmama kararı almıştır. 2. Demokrat Parti Genel Başkanı sayın Aydın Menderes ve bir kısım arkadaşları partilerinden ayrılarak RP saflarında seçime katılacaklardır. 3. Bu işbirliği seçimlerden sonra kalıcı bir birlikteliğin ilk adımıdır. İmzalar. RP Adına, Şevket KAZAN / Genel Başkan Yardımcısı, DP Adına, H. Murat UZMAN/Genel Sekreter Vekili.”  
            27 Kasım akşamı Kanal-7’de ekrana çıkan Menderes, DP’nin de RP’ye katılması yönünde (kendince) çok önemli görüş ve düşüncelerini açıkladı. Kendisi televizyonda konuşurken, Genel Merkeze ret, tekzip ve hakaret telefonları yağıyordu. Aydın için söylenen en hafif iddia; Atatürk düşmanı, din tüccarı, parti satıcısı ve DP’ye ihanetle siyaseten intihar eden en büyük ve en onursuz hain,.. gibi lâflardı. Böyle binlerce telefon geldi. Halkın tepki ve nefreti büyüktü. Bu arada, Hayrettin ERKMEN dönemi 1. Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilât Başkanı Dr. Oğuz AYGÜN’ de DSP’den Milletvekili adayı oldu. Mehmet Arif DEMİRER aynı partinin kendisine yaptığı Afyon’dan birinci sıra Milletvekili adaylığını reddederek çok onurlu bir davranış biçimi sergiledi. Bütün bu kargaşa, kaos ve gerilim ortamında yeni genel başkan vekili seçimine gidildi.   
            28.Kasım.1995 günü Genel İdare Kurulu toplanarak; Aşağıdaki şekilde yeni Genel Başkan ve Başkanlık Divanını seçti. Buna göre :
            H. Murat UZMAN                 Genel Başkan
            Mustafa Nevruz SINACI        Genel Başkan Yardımcısı, Teşkilât Başkanı
            Enver TURGUT                      Genel Başkan Yardımcısı, Seçim İşleri Başkanı
            Mehmet Arif DEMİRER          Genel Başkan Yard. Basın-Yayın, Propoganda
            Alpaslan GÖKTAŞ                 Genel Başkan Yardımcısı, Sosyal İşler Başkanı
            Şerafettin EMİROĞLU           Genel Başkan Yardımcısı, Yardımcı Kuruluşlar
            Turan ŞAHİN                        Genel Sekreter
            Servet TEKİN                         Genel Muhasip, görevlerine seçildiler.
Bu arada, Genel Merkezde seçimli toplantının yapıldığı gün İzmir İl Teşkilâtı tarafından bir basın toplantı ve açıklama yapılarak; “Menderes’ in milletvekili olabilme uğruna Demokrat Parti’ yi sattığı ileri sürüldü” (Anadolu Gazetesi, 29.Kasım.1995)
            Demirkırat Menderes, 30.Kasım.1995-İzmir; “DP’ lilerden Menderes’e Suçlama” DP’li Beliğ BELER, Aydın MENDERES’ i 06.12.1994 tarihli Gik toplantısında Atatürk’e hakaret ettiği için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet etti. Beler, bu güne kadar sustuğu için pişman olduğunu söyledi. Bir önceki dönemin Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilât Başkanı Sezai AKDAĞ ise; “Bugünün Demokrat Partisi, Atatürk’ün çizgisinden çıkmıştır. Aydın MENDERES partimizi gömmüştür. Bu gün adı var kendisi yok. Koskoca Demokrat Parti’ yi gidip Refah Partisine yamadılar. Şeriat getireceğiz diyenlerle el ele verdiler. İmamları, hocaları doldurdular. Biz, gerçek Demokrat Partililer ve cumhuriyet çocuklarıyız. Bizler Atatürkçüyüz. Yolumuzda yürüyeceğiz.”
            Bunun yanı sıra parti genel merkezi partili, partisiz binlerce kişi tarafından telefonla aranarak, fakslar gönderilerek ve şahsen gelinmek suretiyle RP’ye katılan Aydın Menderes ve arkadaşları şiddetle lânetlendi ve protesto edildi. Tepkinin dozu ağır ve şiddeti büyüktü. Bu durumdan dolayı çok büyük sıkıntıya giren ‘vekil’ Murat Uzman bir süre partiye uğramadı.
Aydın Menderes’e yönelen şiddet, nefret ve yoğun tepkiye muhatap olmak zorunda kalan parti personeli ve zorunlu olarak genel merkezde kalan yetkililer adeta bunalım geçiriyor, telefonlara cevap vermekte zorlanıyor ve adeta buhran geçiriyorlardı. 30.Kasım.1995 günü Genel Merkez adına zorunlu bir açıklama yapılarak; Demokrat Parti teşkilatı ve seçmenleri serbest bırakıldı. 19.Aralık.1995 günü Anadolu Ajansı mahreci ile yayınlanan ve medyada çok geniş olarak yer alan bir “kınama” haberi yayınlandı. 18.Aralık.1995 günü İstanbul’da yapılan bir toplantıyı müteakip; Demokrat Partinin kurucu Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk sivil (3.) Cumhurbaşkanı merhum Celâl BAYAR’ ın kızı Dr. Nilüfer GÜRSOY BAYAR ve eski DP Bakan ve Milletvekilleri tarafından müşterek imza ile yayınlanan bildiride; Aydın MENDERES ve arkadaşları çok ağır bir dille kınandı.
            AYDIN MENDERES’İN RP’YE KATILMASINA TEPKİ...
DP ESKİ GENEL BAŞKANI HAYRETTİN ERKMEN:
“Biz açılış kongresinde Aydın beye genel başkanlık görevi tevdi etmek istedik. O zaman bu önerimizi kabul etmedi. Daha sonra baskın bir kongre ile partiyi gasp ve işgal ederek bütün DP camiasını üzen tasarruflarda bulundu. Şimdi yaptığı ise ancak kapris ve ihtiras biçiminde izah olunabilir. Dolayısıyla,  AYDIN MENDERES, (DP Genel Başkanlığını onursuzca, sorumsuzca bırakıp, baba ocağına sahip çıkmayarak) MENDERES İSMİNE, DEMOKRAT PARTİ  DAVA VE MİSYONU’ NA İHANET ETMİŞTİR. NİLÜFER GÜRSOY : “BABASINA BİRAZ OLSUN SAYGISI KALDIYSA, ARTIK DEMOKRAT PARTİ ADINI AĞZINA ALMASIN.”
Kınama yazısının ayrıntılı bir kopyası Aydın MENDERES’ e gönderildi. Ayrıca, konu ile ilgili olarak genel merkeze intikal eden bütün faks ve mektup suretleri de kendisine iletildi. Ancak, bir gece yarısı partiyi terk ettiği günden itibaren bir daha partiye asla uğramadı. 
Fakat, bu kınama ve benzer tepkiler sürerken Aydın MENDERES; “Çarşıya kadar değil, pazara kadar değil; Mezara kadar Refah Partiliyiz.,” ve “Refah Partili olmayan cennete giremez” türünden çok acaip, anlaşılmaz ve kinayeten demokratlara cevap niteliği arz eden abuk-subuk beyanatlar vermekle meşguldü. Diğer taraftan, bin türlü baskıyla genel başkanlığa seçtirdiği H. Murat UZMAN ile sürekli görüşüyor ve ilk fırsatta DP’yi, RP’ye katabilmenin planlarını yapıyordu.
GÖZLENEN FIRSAT,
Aydın Menderes ve arkadaşları tarafından gözlenen fırsat 7.Ocak.1996 günü yapılması Kanun ve Tüzük gereği olan büyük kongre idi. Kongre süreci plânlandığı şekilde sürdürüldü. Diğer taraftan da emanetçi Murat Uzman ve yandaşları her fırsatta Aydın Menderes ile temas kurmaktan ve Refah Partisine iltihak plânları yapmaktan geri durmuyorlardı. Olay ortada idi.
Sonuçta, Genel Milletvekili seçimleri yapıldı. RP listelerinden 8 DP’li seçildi. “Aydın Menderes, Metin Işık, Gürcan Dağdaş, Ahmet Bilge, Şaban Karataş, Cemal Külâhlı, Fethi Acar ve Mehmet Sılay” Fakat, tamamı dava, misyon ve partilerine ihanet ederek “RP” de kalmayı tercih ettiler. Mezara kadar DP ‘yi terk ederek, Refah Partili oldular. Oysa, ilk Büyük Kongrede partiye dönme sözü vermişlerdi. Hiç birisi sözünün arkasında duramadı.
Aydın Menderes seçildiği gün şöyle bir açıklama yaptı:
“Çarşıya kadar değil, pazara kadar değil, MEZARA KADAR Refah partiliyiz !...”
Derken, beklenen gün geldi çattı. Kanun ve Tüzük gereği (genel başkanın istifasını müteakip) 45 gün sonra Olağanüstü Genel Kurula gitme mecburiyeti hasıl olduğundan gerekli hazırlıklar tamamlanarak, çok anlamlı bir günde, (7 Ocak 1996) parti tarihinin 2. Olağanüstü Büyük Kongresine gidildi. Ancak, kongre hazırlıkları sürerken bütün DP Milletvekilleri, hem doğrudan yazılı mektuplarla ve hem de kamuoyu marifetiyle açıkça “yuvaya dönmeye” davet edildiler. Buna dair olmak üzere, Genel Başkan H. Murat Uzman imzası ile Genel İdare Kurulu adına yayınlanan bildiri-çağrı, Radyo, Televizyon ve Gazetelerde çok geniş biçimde yer aldı. Mezkür Milletvekillerinin hukuken, ahlâken ve vicdanen DEMOKRAT PARTİ’ ye dönmek zorunda oldukları, çeşitli sütun yazarları ve yorumcular tarafından ağırlıklı biçimde işlenerek, bu şahısların gerekirse kurulacak hükümette DP adına yer almalarının faydalarına temas edildi.
Fakat, ne cevap veren ve ne de Cemal Külâhlı’dan başkaca partiye gelip uğrayan bile olmadı. Pişkinlik almış yürümüştü. Bu arada, kendi muhitinde “Aydın Menderes’in çantacısı” diye anılan Gürcan Dağdaş bakan oldu.   
Yukarda görüldüğü ve bütün ayrıntıları ile açıklandığı üzere Aydın Menderes Babasının Partisine hayır getirmemiş, olabildiğince zarar vermiş, Demokrat Partinin dava ve misyonuna bütünüyle zıt ve ters; “seçildikten sonra mutlaka ve kesinlikle dönmek vaadi” ile gittiği RP’ den geri dönmemek suretiyle, babasından mütevaris emanet ve vasiyete “reddi miras” etmiştir.
Bu nedenle, Aydın Menderes’in DP adına konuşma, açıklama yapma ve fikir yürütme hak ve yetkisi yoktur. O, gazetesindeki kendi sütununa sıkışıp kalmaya mahkumdur. Zira, bir kerre bütün DP camiasında ve vicdanlarda mahkum edilmiştir.
YENİDEN DİRİLİŞ VE TRUVA ATI MESELESİ  
Yukarda değerli bilgi ve görüşlerinize arz ettiğim hususatın tamamına yakın büyük bir bölümü resmi evrak ve kayıtlardan alınmadır. Kelimesi kelimesine doğrudur. Takdir değerli kamuoyunun ve tarafların vicdanına ait olmakla; Şu anda esas uğraşılması gereken konu tekrar hayata geçme teşebbüslerine konu olan tarihi Demokrat Parti’nin “Adı ve Amblemi, işareti ile birlikte” hayat bulmasıdır.
Ben, Mustafa Nevruz SINACI olarak tam iki buçuk yıldır DYP ile ANAP’ın bu kutsal çatı altında “madde ve manâsı ile mündemiç” bir imtizaçla birleşerek merkezdeki yeri almaları için canla başla uğraşmaktayım. Bu çalışmaların esnasında her vesile ile sol’un da birleşmesi, bütünleşmesi ve ülkemizi kuşatan ihanet çemberine karşı aklın, mantığıl, ilmin ve Kemalizm’in yani ATATÜRK’ ün yolunda ve izinde mücadele vermelerini istedim. Umarım inşâllah o da olur. Ancak, ANAP-DYP bileşkesinin orijinal ad (DP) ve “Yeter !.. Söz Milletindir” anlamına gelen “başparmağı açık sağ el” işareti ile bu birlikteliği pekiştirmesi şarttır. Aksi taktirde Türkiye haritası içine sokulmuş bir “TRUVA ATI” ile Demokrat Parti ruhlanmaz. Biline... (14 Ocak 1996 Anayurt ve 1996 yılı Ocak ayı içinde: Zaman, Barem, Nokta, Politika, Türkiye)