24 Mart 2015 Salı

SAMİMİ VE "GERÇEK" DEMOKRATLAR, BU MAKALEYİ MUTLAKA OKUMALI!..

T.C. gidecek, A.Ş. gelecek
Mustafa Nevruz SINACI
            Fikri sefalet, kara cehalet, menfur hırs ve ihtiraslarının zebunu; Adil, saydam ve dürüst olmaktan aciz, zavallı, “güdümlü kifayetsiz muhterislerin” tavan yaptığı ülkemizde çok garip, acayip ve tuhaf şeyler olmaya başladı. Meselâ; Yunanistan 2004 yılından bu güne 16 adamızı fiilen işgal etti, Genelkurmay dut yemiş bülbül gibi sessiz! Şanlı TSK (!)’nın gık’ı çıkmıyor.
Şer, şeamet, fesat ve tefrika ehlinin Kobani dedikleri Ayn El Arap’ta, her ne hikmetse Türk Bayrağı dalgalanıyor. Güneydoğu’nun neredeyse tamamında Türk askeri kışladan, Türk polisi karakoldan dışarı çıkamıyor. Buna mukabil eşkıya her yerde hâkim, anarşi, terör, tedhiş, zulüm, işkence, soygun, vurgun bölgede alçakça kol geziyor. Buralarda devlet yok. Hükümet, idari merci, adalet, özgürlük ve güvenlik adeta eşkıya ya emanet! Tam bir rezillik bu, insanlık dışı kepazelik ve utanç!.. Üstüne üstlük, bölgede hükümetin gücü, başta elektrik olmak üzere; Doğalgaz, su, internet ve telefon bedellerinin tahsiline yetmiyor. Batı’da yaptıkları gibi ‘baskı, icra-i takiple, ihbarla icbar etmek ve hizmeti kesmek’ yerine; İnsan hakları, adalet ve hukuka aykırı biçimde “namuslu-dürüst, onurlu ve sorumlu” Batı Anadolulu vatandaştan haksız tahsil cihetine gidiyorlar. Bunlar Devletin ve hükümetin yapacağı işler değil!..Çok ayıp ve kolaycı.
            AMA NE YAZIKKİ MUHALEFET YOK!..
            Memleket adeta saldırganların, arsız, hırsız, yolsuz ve soysuzların serbest bırakılarak; Jandarma, asker, polis, hâkim ve savcı gibi adalet, hakkaniyet ve güvenlik unsurlarının “darp edilerek bağlandığı” biçimi tuhaf bir görünüm arz ediyor. Adil ve güçlü, haklılardan yana bir Anayasa akamete uğratılmış vaziyette, eskisi dâhil “en yeni, torbadan taze çıkmış yasalara” dahi uyulmadığı oluyor. Adalet, hakkaniyet, hukukun üstünlüğü, meşru özgürlük ve güvenlik, yedi’den yetmişe, doğudan batıya, bütün vatan satını şamil (kapsayan) bir eşitlik yok. Meselâ, Memurlar, işçiler ve emekliler arasında “Eşit işe eşit ücret” kuralı bitti. Hükümet erk’inin “hüküm ve hikmet” ehliyeti icabı olması zorunlu “Maaş, hak ediş ve ücretler arasında norm ve standart birliği” yok. Üretici-tüketici arasında (serbest rekabet ilkeleri korunmak kaydıyla) idame ettirilmesi zorunlu; “Aracı, tefeci ve komisyonculara %5 ile azami %20’den fazla kâr imkânı vermemek” suretiyle ana unsurların korunması ilkesi göz ardı edilmiş durumda!..
            Hâsılı devletin düzeni bozuk, hükümet ayar tutmuyor, muhalefet mel’un; Vatandaşın kahir ekseriyeti çaresiz; korkutulmuş, bastırılmış ve sindirilmiş vaziyette. İslâm ülkesi desen değil; zira hak, adalet ve hukuk yok. Cumhuriyet, Demokratik, Lâik Hukuk devleti hiç değil; Çünkü en başta memlekette etkili, güçlü ve belirleyici muhalefet, halka ait-halka dayalı kitle partileri, siyasi ahlâk ve siyasette “insan hakları, hukuk, eşitlik ve demokrasi”den eser yok.   
            İşte, tam da bu ortamda memleketin Cumhur Başkanı RTE (16 Mart 2015, Sözcü) yıllardır, “acaba ne zaman baklayı ağzında çıkaracak” kabilinden beklenen lâfı söyledi:  
T.C. gidecek, A.Ş. gelecek…” Haber başlığı aynen şöyle, metin aynen aşağıda:
“T.C. gidecek, A.Ş. gelecek (16 Mart 2015, Sözcü) RT Erdoğan'ın Balıkesir'de yaptığı konuşmasında "Türkiye anonim şirket gibi yönetilmeli" sözleri tepkilere neden oldu. Erdoğan, Başkanlık Sistemi’ni anlatırken ülkeyi bir “anonim şirket” gibi yönetmek istediğini ifade etti. Balıkesir’de konuşan Erdoğan şunları söyledi;
            “TÜRKİYE ANONİM ŞİRKET GİBİ YÖNETİLMELİ”
            “Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemini geçmişten bu yana söyledim yine söylüyorum. Bu sistemde ısrar etmek milletimize haksızlık! Yeni Türkiye sizlerin Sivil toplum örgütlerinin iş adamlarımızın ellerinde yükselecek. Sizden istirhamım Yeni Türkiye, Başkanlık Sistemi ve yeni anayasayı her fırsatta millete anlatın. Bir Anonim Şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen... 400 milletvekili verdiğiniz zaman, yeni anayasa yapılacak ve başkanlık sistemi gelecek.”
            SARAY’INDAKİ PERSONEL SAYISINI ŞİMDİDEN KATLADI
            Ülkeyi şirket gibi yönetmek isteyen Recep Tayip Erdoğan daha şimdiden Saray’ındaki çalışan sayısını 2 bin 700’e çıkardı. Abdullah Gül döneminde bu rakam 718′di…
            PEKİ, ANONİM ŞİRKET NEDİR?
            Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş ve borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu olan şirkettir. Tamamı esas sözleşmede taahhüt edilmiş bulunan sermayeyi ifade eden esas sermaye 50.000 Türk Lirasından ve sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi 100.000 Türk Lirası’ndan aşağı olamaz. Bu en az sermaye tutarı Bakanlar Kurulunca artırılabilir. Anonim şirketin kurulabilmesi için pay sahibi olan bir veya daha fazla kurucunun varlığı şarttır.”
            DAHASI VAR
            Ülkemiz ve dünyada anim şirketler, genellikle bir aile, organize grup veya belirli bir maksada matuf olarak seçilmiş zümreler tarafından “kazanç paylaşmak amacıyla” kurulur. Bu gün için anonim şirketlerin tamamına yakın bölümü, dünyada (7 veya 12) kız kardeşler denilen, küresel/evrensel, bütün sektörlere egemen kapitalist-emperyalist vampirlerin elinde veya emrindedir. Bunlara çok uluslu canavarlar denilir ki, hemen hepsi mevcut pek çok dünya devletinden daha etkili, zengin, yaptırım ağırlıklı ve güçlüdür. Dolayısıyla anonim şirketlerin idaresi sahiplerinin de elinde değil, bahusus yeryüzü keneleri, sülük, vampir ve domuzlarının güdümündedir. Gayrisi hakkında yorum sizin!.. Ama medeni siyaset, adalet ve demokrasinin gereği olarak: Devletler bünyesinde, devletin/milletin, hükümetin, HALKIN emrinde, millete tabiî ve vatandaşların huzur, mutluluk ve zenginliği için çalışmak koşuluyla muhtelif şirketler kurulabilir. Ama asla bir devlet şirket gibi düşünülemez ve şirket gibi yönetilemez!..  
MUHALEFET ROLÜNDE
İŞBİRLİKÇİ ŞEBEKELER!..
            Mustafa Nevruz SINACI
            Şimdi düşünüyorum da, eğer 1946-1950 CHP’sinin karşısında tarihi-kadim Demokrat Parti olmasaydı, bu gün Türkiye Cumhuriyetinin hali, her halde Somali’den farksız, Mısır’dan beter, belki de (CHP’nin devrimciliği, müzmin solculuğu ve SSCB hayranlığı nedeniyle vaki) Rus özentisinden dolayı, Afganistan’dan beter olurdu! Nedeni şu: Çok küçük istisnalar hariç olmak üzere bu gün Türkiye, tam da CHP’nin 1940’larda, 50’lerde durduğu yere dönmüştür.
Türk inkılâbı ile ülkemizde kurulan “medeni siyaset”in (Cumhuriyet) ruhunda, özünde var olan “terakki (gelişme/yükselme, muasır medeniyet seviyesini aşma) sisteminin” tam tersine işleyen gericilik/irtica ve yobazlık budur işte! Şu hale nazaran Türkiye, mevcut durum, konum ve düzeyi itibarıyla; Varisi ve/veya bakiyesi olduğu Osmanlı Devleti, diğer bakiyeleri olan çakma devletlerin ekseriyeti ve özellikle Türk İnkılâbına nispetle başarısız; İslâm formu esasıyla dikkate alındığında ise çok az gelişmiş ve çok geri kalmış bir haldedir!..      
SEBEP: Şüphesiz Cumhuriyet, adalet, demokrasi ve lâiklikteki samimiyetsizliktir.   

            SİYASETTE SULTA, CUNTA, İRTİCA, DİKTA VE YOBAZLIK
            Türk siyaset tarihinin onuru, şerefli ve soylu yüz akı Demokrat Parti, sinsi ve emrivaki bir kararla katılmak zorunda kaldığı 1946 seçimleri hariç; Bilumum yerel ve genel seçimlerde ‘teşkilât yoklaması’ yapmış.; İstisnasız bütün adaylar bizzat ‘partiye kayıtlı ve herhangi bir aidat borcu olmayan’ üyelerin katılımıyla, tek etkili, yetkili ve yegâne belirleyici Ön Seçim yöntemi ile belirlenmiştir. Ki bu, insana saygı, demokrasi, hak-adalet, eşitlik, hukuk ve ahlâka saygının açık, net, mert ve tek göstergesidir.
            Parti İçi Demokrasi’nin teminatı, çimentosu ön seçimdir.
            Resmi, yasal ve Hâkim teminatlı “Ön seçim” yapılmayan partide demokrasi;
            İnsan hakları, adalet, eşitlik ilkesi, hukuk da yoktur!.
            Ön seçim millet için bir hak, parti üyeleri için zorunluluk, parti yönetimi içinse ahlâki, hukuki ve insani bir görevdir. Ön seçim yapmamak, açık hali ve tabiriyle “Kitle Partisi” değil, şahıs teşekkülü, siyasi şirket veya harici iştiraklerle güdümlenen organizasyonlar anlamı taşır.
            Her ne kadar mevcut yasal düzen ve cari mevzuat itibarıyla kerhen “mubah” olsa dahi,  esasta aday yoklaması, merkez yoklaması, temayül yoklaması gibi ad’larla yapılan sözde aday tespit, aslında atama ve re’sen tayin usulleri ahlâki, insani, olağan, kabul edilebilir ve normal değildir. Bu uygulamalar halktan kopukluğun, millete rağmen siyaset yapmanın, güdümlü bir siyasi organizasyon olmanın ya da vesayet, tasallut, sulta, cunta ve dikta gibi insanlık dışı kara ve karanlık mihraklara dâhil bulunmanın işaretidir. Sebebi de: Halka güvenmemek, insanlara inanmamak ve bilhassa milletle devlet aleyhine bazı işler çeviriyor olmaktır. Aksi takdirde ön seçim yapmak açıklığın, şeffaflığın, saydamlığın, namuslu-dürüst, demokrat olmanın yegâne göstergesidir. Ayrıca demokrasi, adalet ahlâkı, eşitlik ilkesi ve evrensel hukukun gereğidir.
            Öyleyse ÖN SEÇİM yapmayan partiye oy vermek ne kadar doğrudur?
            Millete güveni ve saygısı olmayana, millet ne kadar inanıp güvenmelidir? 
            Çünkü “Ön Seçim” yoksa mutlaka “organize işler”, karanlık dehlizler ve kapalı kapılar ardında menfur, çirkin ve ahlâk dışı pazarlıklar vardır.   
Ancak, 2820 Sayılı siyasi partiler kanunu ile kanun gereği 07 Haziran 2015 Seçimleri için Yüksek Seçim Kurulu tarafından hazırlanıp yürürlüğe konulan Seçim Takvimi’ne göre.; 29 Mart 2015 Pazar günü yapılacak “yargı gözetimi ve hâkim teminatlı ön seçimler” için, seçime girme hakkı bulunan kaç parti resmen başvurdu dersiniz?
YASAL ÖN SEÇİM İÇİN BAŞVURAN TEK PARTİ CHP!..
İster inanın ister inanmayın, ben 20 Mart 2015 Cuma günü önce İnternet ortamında uzun bir araştırma yaptım. Bulduklarıma inanamadım. Sonra saat: 18.00’de Yüksek Seçim Kurulu’ndan teyit aldım. Buna göre: 298 sayılı Kanun'un 19., 2820 sayılı Kanun'un 41/(a) ve Yüksek Seçim Kurulunun 2 Şubat 2015 tarihli ve 112 sayılı kararı ile kabul edilen "Siyasi Partilerin Önseçim veya Aday Yoklaması Yöntemleriyle Aday Tespitine İlişkin Usul ve Esaslar Gösterir 125 sayılı Genelge"nin 6. maddesinin (b) bendi uyarınca, 29 Mart 2015 Pazar günü yapılacak resmi, yasal, açık, dürüst ve demokratik “ön seçimde” sadece CHP, (maalesef o’da örgütlü İllerin tamamında değil, sadece % 85’inde) ÖN Seçim yapacak.
Bunda; CHP içinde çok akılcı, onurlu, sorumlu ve güçlü bir “demokrasi, insan hakları, adalet ve hukuk mücadelesi” veren; “Parti İçi Demokrasi, Ülke İçin İktidar Topluluğu ve Bileşenleri”nin çok etkili, olumlu ve sorumlulukla icra edilen önelmiş derecede rolü olduğunu sanıyorum. Bu vesileyle mezkür grubu içtenlikle tebrik ediyor, kutluyor ve bütün partilerde böyle inançlı ve bilinçli grupların oluşmasını diliyorum. (*)
BU, MİLLETE YAPILAN BÜYÜK BİR HAKSIZLIKTIR
Bilindiği üzere, seçime katılma hakkı bulunan 31 parti var. Bunlardan kaçının aday gösterip seçime katılacağı şimdi belli değil. Ama şu an belli olan tek şey: CHP hariç olmak üzere.; Seçime fiilen girecek diğer partilerin tamamının millet iradesine saygısız, başta demokrasinin nezih ilkeleri olmak üzere: Adalet, hukuk ve eşitliğe aykırı biçimde keyfi aday belirleme veya kendi menfur emel ya da muhtemel çıkarları doğrultusunda memur, uşak, kul, köle veya maraba atamadır… 
ÜSTELİK DEMOKRASİ AYIBI VE HUKUKUN UTANCI   
Şu hale ve manzaraya rağmen siyasi partiler asla ve kellâ “Demokrasinin vazgeçilmez unsuru” olamazlar. Ön seçim yapanları tenzih ederek söylüyorum; Olsa olsa, Türkiye’de hak, adalet, eşitlik, demokrasi, insan hakları ve hukukun utancı olurlar. Memleketin hali de bunu açıkça gösteriyor zaten. Usulen muhalefet rolü oynamaya ve yalancıktan muhalefetmiş gibi davranmaya çalışan halk düşmanı, Lânetli kesime bir diyeceğim yok. Fakat, adında “adalet” yazılı sözde “iktidar” partisine de yazıklar olsun!.. 
(*) BASIN AÇIKLAMASI 
(Sayın Cengiz Önal Tarakçıoğlu’na teşekkürlerimle)
Parti İçi Demokrasi, Ülke İçin İktidar Topluluğu ve Bileşenleri olarak, yaklaşan Genel Seçimler’de aday belirleme süreci için Ön Seçim yöntemini siyasal ve ahlaksal bir zorunluluk olarak görüyor ve savunuyoruz.
Başlangıçta yadırganan ve ön yargılarla karşılanan bu ilkemiz, üye tabanının ve örgütlerimizin geniş desteği ile Genel Merkezimiz’ce de kısmen benimsenerek uygulamaya konmuştur. Hatta başlangıçta karşı çıkanlar bile bu yöntemin partimizi diğer partilerden ayıran en önemli fark, demokratik bir standart olarak savunmaya ve övmeye başlamışlardır.
Ancak, bu önemli bir adım olmakla beraber yeterli değildir. Partimiz’de yıllarca ve defalarca Milletvekili olanlar, Parti olanakları ile siyaset yapabilen ve kendini rahatça tanıtabilen Parti Meclisi (PM) üyeleri, Partinin en üst kademesini oluşturan MYK üyeleri, Genel Başkan Yardımcıları’nın çoğu ve Genel Sekreter bile ön seçimden çekinerek merkez yoklaması ile yani kendi oyları ile kendilerini ön sıralara yazdırma kolaylığına ve ayıbına kaptırmışlardır…
Bu ayıplı durumdan kendini koruyup ön seçime katılan Genel Başkanımız, MYK ve PM’nin bazı üyelerini kutluyor bu sebeple tüm MYK ve PM üyeleri ve Milletvekillerimize örnek olmasını diliyoruz. Henüz vakit varken onları da aynı siyasal ahlak ilkesine uymaya ve bu büyük ayıptan kurtulmaya çağırıyoruz.
Ülke içinde AKP’nin hak ihlallerine ve gasplarına karşı çıkan Partimiz, kendi içinde bu kadar büyük hak ihlallerine ve siyasal gaspa izin vermemelidir.
Kontenjan hakkı parti içine dönük kullanılmamalıdır. Bilgi birikimi ve deneyimi ile Partimiz’e katkı koyacak, konusunun uzmanı kişiler ile yapılacak seçim ittifakları için kullanılmalıdır. Saygılarımızla...
            CUMHURİYET HALK PARTİSİ
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ,
ÜLKE İÇİN İKTİDAR GRUBU
            ANKARA, 20 MART 2015
            ***
            ÖNERİ, YORUM, ELEŞTİRİ VE KATKI
Sayın Sibel Hanım, Mustafa Nevruz Sınacı Bey bir politikacıdır. Elbetteki söylediklerinde doğruluğu olan ifadeleri de vardır. Lakin Tayyip Beyin bu ifadeyi kullanırken gerçekte niçin kullandığını, yani devletin içinde bulunduğu bürokrasiyi azaltarak işlevselliğini artırmayı anlatını ve kastettiğini evlatlarını tanıdığı gibi bildiği halde eski alışkanlığından olsa gerek seçim sathı mahalline girmiş ülkemizde yeni politik manevra denemeleri olduğunu siz de adınızı bildiğiniz gibi düşünebilirsiniz. Bu kadar açık bir beyanı dahi, tekeden süt çıkarma gayreti ile servise verip politik havayı haşlama gayretini ne millet ne de reel sektör yemiyor artık, haberiniz olsun. Biz mahallelerde ve sokaklarda milletin söylemlerine şahit oluyoruz. Bunu paylaşmak isterim. Siz de hevesle bu yazıyı yaydınız ama, milletin son yıllarda ne dediğini veya ne demek istediğini anlamaya gayret etsinler. Gün geçtikçe yaş da ilerliyor. Germek yerine, yol gösterici olmak daha kıymetlidir. İddia ediliyorsa, hikmetli olmak da bunu gerekli kılar. Siz nerde yaşıyorsunuz, bilemiyorum ama Sayın Sınacı bunu bilir.
Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun. Ali YÜCEL, İBB
*
Ali  bey,
Politikacı Tayyip Erdoğan veya Kemal Kılıçdaroğlu veya Devlet Bahçeli ve çevrelerindekilere denir. Mustafa (Nevruz Sınacı) bey ise siyaset bilimcidir.
Aradaki fark çok büyük ve açıktır. Ama tam olarak anlamayabilirsiniz. Tıpkı benim sizin son yazınız olan “Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.” lâfını anlamadığım gibi...
Arapça, Farsça karışmış. Osmanlı vari, tekerlemeleri bırakıp Türkçe yazarsanız, sizi daha iyi anlayabilirim. Milletimizin ne arzu ettiği ise.. Ilk hilesiz seçimde …muhtemeldir haziranda ortaya açıkça çıkacak ..
Hoşça kalın, SIBEL ERTUNÇ, TURKISHFORUM 

14 Mart 2015 Cumartesi

Merkez Sağ Seçmeni 07 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinde Kime ve Nereye Oy vermelidir?...

MERKEZ SAĞ SEÇMENİ KİM’E VE NEREYE OY VERMELİ?..
Mustafa Nevruz SINACI
            Tarihi ve kadim Demokrat Parti’nin 11. dönem Nevşehir Millet Vekili, 27 Mayıs 1960 menfur isyanı öncesi Tahkikat Komisyonu üyesi, Türk hukuk tarihinin utancı lânetli yassı ada tiyatrosunda müebbetlik bir efsane insan; Rahmetli Necmettin Önder’in İnsan Hakları, Adalet, Hukuk ve Demokrasi âşığı sevgili kızı Filiz Önder.; 14 Mart 2015 Cumartesi günü, Mehmet Arif Demirer’e ve O’nun şahsında bütün demokratlara, merkez sağ’ın kadim, sadık ve samimi önderlerine, mensup, taraftar, aidiyet iktisap edenler ve bütün müdavimlerine şöyle seslendi:  
            “M.Arif bey merhaba, hasta yattığım için geç olmakla beraber cevabımı vereyim.
Benim ne kadar radikal bir insan olduğumu bu grubun iyi bildiğini düşünüyorum. Ama, Şartların beni getirdiği yer hiç de istemediğim bir şekilde, önümüzdeki seçim oyumu CHP'ye vermek noktası. Bu konuda en önemli sebeplerden biri, MEB'in durumu! Bardağı taşıran damlalar çok da, en son “bir öğretmen olduğu iddia edilen” kadının (!), öğrencisi olan kızlara söylediği akıl almaz sözler; Başlarını kapatmayanların tecavüzü hak ettiği, bir diğerinin de kızları taciz edecek bir tim kurma teklifi. İç güvenlik paketinden bahsetmiyorum bile.. Yolsuzluklar da bir kenara.. Bu şartlarda benim inadımdan feragat edip, AKP karşısında en kuvvetli durumdaki CHP'ye destek olma dışında bir alternatif kalmıyor. Geçen seçimlerde DP'liydim, gereken şekilde hareket ettim, artık bıçak kemiğe dayandı. Türkiye'nin herhangi bir Orta Doğu ülkesi olma yolundaki hızlı gidişini önlemek her birimizin önceliği olmalı.
            Daha iyi günler görmek ümidiyle; Filiz Önder…”
            Mehmet Arif Demirer’in açtığı tartışma;
Kritik soru, özeleştiri, misyon tacirlerinin algı operasyonları ve empati…
Aslında Demokrat Parti’nin millet adına hakiki sahip, manevi varis, ifa ve icra ettikleri görevler itibarıyla birinci dereceden sorumlu durumundaki Demokratlar Kulübü Üyeleri; Eski Yönetici, Millet Vekili ve Bakanlar ile her ay düzenli olarak ‘Milli Dava, gelenek ve gerçek misyonlarının mabedi Demokrat Parti’ye aidat vermekten onur duyan sorumluluk yüklenen Üyeleri ile bunların onurlu, sorumlu (hayattaki) çocukları, torunları hep bu kaygıyı derinden hissederek, ta yüreklerinde duyarak bu günlere değin geldiler…
Meş’um ve mel’un 27 Mayıs’tan itibaren maddesi, manâ, muhteva ve bakiyesi ile yok edilmeye; Bütün eser ve hizmetleri ile hafızalardan silinmeye çalışılan; Buna mukabil, sadece sahteleri, taklitleri (mukallitleri) tarafından ahlâksızca istismar edilen demokrasi, hak, adalet, hukuk, özgürlük ve bağımsızlık timsali Demokrat Parti (gelenek ve gerçek) ne hale getirildi?..      
Afyon Millet Vekili Arif Demirer’in oğlu Mehmet Arif Demirer kısa ve öz olarak:
“-  Demokrat Parti’nin 30 Mart oyu % 0.72; 2011 genel seçimlerinde de % 0.65!..
-  Oysa meclis dışında küçük bir parti gibi algılanan Demokrat Parti Türkiye’nin en büyük kitle partisiydi. 12 Eylül Merkez Sağ’ı ikiye böldü. Darbe öncesi % 50’nin üstünde oya sahip AP’den 2 parti çıktı: DYP ve ANAP. Bu 2 partinin 1991 seçimlerinde toplam oyu % 51. Bunlar art arda iki Cumhurbaşkanı çıkardı. Özal ve Demirel. O 2 Cumhurbaşkanı Çankaya’ya çıktıktan sonra arkada bıraktıkları başkanlar % 51’i erite erite binde 65’e düşürdü. Bu nedenle DP, 30 Mart’a (% 0.72) bakılarak, diğer küçük (marjinal) partiler ile aynı kümede görülüyor.
SORU: 1991 yılında DYP artı ANAP’a % 51 oy veren seçmenlere ne oldu?
CEVAP: Merkez Sağ’la alâkası olmayan AKP’ye kerhen oy verdiler. CHP ve MHP dışında (merkez’de) uygun bir alternatif olsaydı mutlaka oraya yöneleceklerdi. Nedense bu, hiç kimsenin aklına gelmiyor” diyor.   
NETİCE OLARAK: Filiz Önder ile Mehmet Arif bey’in tespitleri son derece isabetli, yerinde ve doğrudur. Ancak, yeniden açıldığı günden itibaren önceleri sinsi bir takip / tasallut; Sonraları: Din tüccarları ve misyon tacirlerinin, “kifayetsiz muhterisler eliyle” tam bir gasp, irtikap ve işgale maruz kalarak, “fiilen işgal edildiği” açıkça dile getirilememektedir.
Oysa gerçek budur.
Şimdi Demokrat Parti’de, “hakiki Demokrat Parti’li” yok!.
Umulur ki; Bu hafta “konsensüs, ortak akıl, uzlaşma ve geleneksel demokrasi kültürü” çalışmaları yapılır ve 22 Mart 2015 günlü 9. Olağanüstü Büyük Kongre’de, Tarihi-Kadim DP ruhlanır, hayat bulur. Böylece Türkiye mâkus bir talih ve muhteris bir diktatörlükten kurtulur.      

5 Mart 2015 Perşembe

İKTİBAS: "Demokrat Parti Olağanüstü Büyük Kongresi 22 Mart 2015 Pazar Günü İfa ve İcra Edilecek" DEMOKRAT ZAFER

 YEKTA YAKTI
yektayakti@hotmail.com
05 MART 2015 _ ÇARŞAMBA

KIRAT SÜVARİSİ’Nİ ARIYOR!
Demokrat Parti’yi tasfiye eden Gültekin Uysal, sessiz sedasız 22 Mart’ta Genel  İdare Kurulu Üyelerini değiştirmek için olağanüstü kongre kararı aldı…
60 olan GİK Üyesinin sayısını 30’a düşürecek…
Böylece partiyi tamamen yanındaki omurgasızlar ile ele geçirmeyi hedefliyor…
Teşkilatlardan sadece, Uysal’a biat eden, Sakarya, İstanbul, Yalova, Bursa ve İzmir’in bilgisi var…
Bir çok İl’in haberi yok…
www.demokratzafer.com yayınlayana kadar…
İl ve ilçe teşkilatları yayınımızdan sonra harekete geçtiler. “yeter artık söz teşkilatların” Sesleri yükselmeye başladı. Dün bir çok İl başkanı aradı ve “ne yapmamız gerekiyor” dediler..
Yapılması gereken belli…
Kongreye gideceğiz ve delegeler önerge verecekler. Genel Başkan’ında seçilmesi için…
Divan Başkanlığı’na…
“Divan başkanı bunu kabul etmez” diyorlar…
Uysal’ın omurgasızları söz sahibi olduğu için haklı olarak böyle düşünüyorlar…
Partinin gerçek sahipleri, kongre salonunda hazır bulunursa,  delegelerde salonda olursa, Uysal’ın talimatını uygulayacak bir divan başkanı çıkamaz o salondan, buna kimse müsaade etmez…
İSLAM GÜÇLÜ “ SOPLARIMIZI ALALIM KONGREYE GİDELİM”
Gaziosmanpaşa e. İlçe Başkanı İslam Güçlü açık açık çağrıda bulunuyor. Dedelerimizin, babalarımızın bize emaneti olan partimizi Uysal ve omurgasızlardan almanın tam zamanı, kongredeyiz bakalım bize kim salona giremezsiniz diyecek, sopalarımızla orada olacağız” diyor…
Güçlü’nün çağrısına önemli ölçüde destek ver. Zira partinin bir çok İl ve ilçe teşkilatı kapatıldı. Ahlaksızlık diz boyu, gayrimenkuller yağmalanıyor…
Yalova’da kadın kollarına iftiralar atılıyor. Bursa’da Sibel Kurtoğlu’nun liste başına  yazılması gündemden düşmedi. İl başkanı Mehmet Hamaloğlu, Sibel’e laf söyletmiyor “gerekirse istifa ederim” diyor…
Sibel Kurtoğlu ise, Mehmet Menderes Üçpınarlar’a, “ DP’mi kaldı, ben bunların olduğu yerde siyaset yapmam işim olmaz’ dediği halde listenin tepesine oturuyor. Av. Füsun Erdoğan’ın yerine GİK’e yazılacak. O derece tepeden torpilli olan Sibel Kurtoğlu toplantılara bile katılmıyor…
ERHAN KELEŞOĞLU MEKTUP YAZDI
Demokrat Parti’nin Bursa’da saygın ismi olan e. Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu, Genel Merkez’e ve Bursa İl Başkanlığı’na birer mektup yazıyor ve “Sibel Kurtoğlu’nun hangi özelliğinden dolayı listenin başına oturtturulduğunu ve çilingir sofrasında liste yaptığını sordu. DP Bursa İl Yönetiminin Listesi’ni,  çilingir sofrasında yapılması partilileri kızdırdı.
SİBEL, SERAP’I LİSTEYE ALDIRMADI
Bursa’da Demokrat Parti’nin ışıkları sönmüştü. İl Başkanlığı’na aylarca atama yapılmadı. Mehmet Hamaloğlu’nun atanmasıyla,  Hilmi Bulan, Cafer Güler (e. Belediye Başkanı) İhsan Gencal ve Yusuf Öz, Hamaloğlu’na tam destek verdiler…
Kamu kurumundan emekli olan Serap Şafak’ı da İl Kadın Kollarına atadılar…
Düzenlenen Pilav günleri ile her hafta partiye gelenlerin sayısı yüzleri aştı. Kırat Bursa’da tam şahlanırken Serap Şafak ile ilgili iddialar ortaya atıldı ve bunların bir kısmını gündeme taşıdık.
Bazen siyasi geleceklerini kurtarmak isteyenlerin kurduğu oyuna bizlerde maalesef alet oluyoruz. Bursa’da Serap pilav evi falan filan yazdık…
Bursa Kongresi’nde gördük ki; partinin toparlanması için canla başla çalışan Serap Şafak’ı liste dışı bıraktılar. Sibel Kurtoğlu, Serap Şafak’ı istememiş bundan dolayı da, Bursa’da kongrenin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen sular durulmadı. İlk istifa Öz’den geldi.
Yönetimde birlik ve beraberlik sağlanamadı. Bunun üzerine Hamaloğlu son toplantısında, “ Sibel’den dolayı rahatsızsanız ben istifa etmeye hazırım” açıklamasını yaptı…
Serap Şafak’tan hakkında araştırma yapmadan söylemlere dayanarak yazdığım yazılardan dolayı özür diliyorum…
7 Haziran seçiminin DP’de hiçbir önemi yok…
Dün İzmir’de çok önemli görüşmeler yaptım…
Dönüşte de sayın Naşit Birgüvi’ye uğradım…
Ameliyat olmuş ve evinde istirahat ediyordu. Geçmiş olsun diyorum…
İzmir’de partinin emektarı Ahmet var…
İl sekreterinin, İl başkanının tacizine dayanamadığı için istifa ettiğini söyledi. İl başkanı sekretere eline aldığı muz’u sallayarak tacizde bulunuyormuş. Partinin tabelasını da hurdaya vermişler…
Uysal’ın yönetimindeki DP bu…
Genel Başkan Uysal otel odasında küvette baygın alınıp, özel hastaneye oradan Afyon’a götürülürse, İl ve ilçelerde Sibellerin çilingir sofralarında liste yapması kadar doğal bir şey olmaz…
MUZAFFER POLAT’IN ADEM İPEK’E NEDEN YALAKALIK YAPTIĞI ORTAYA ÇIKTI…
İstanbul Eyüp’te 15 yıl ilçe başkanlığı yapacaksın. Parti dibe vuracak ve borç batağında olacak. İstanbul’un kâğıt üzerindeki İl başkanı İpek, “ partiyi bunlardan temizlemek için Muzaffer Polat’ı İl yönetimine alıyorum” diye açıklama yaptığı halde, İpek’in koluna gireceksin ve Eyüp’te dolaşacaksın…
Muzaffer Polat’a,  Ne değişti de, Sarıgül’e övgüler düzerken, Süleyman Soylu’nun etrafında fır fır dönerken, İpek İstanbul’u, Uysal partiyi yok etti derken, İpek’le kol kola giriyor ve İl’de şakşakçılık yapıyorsun diye sormuştum…
Av. Gülay Ezibay’ında, Maltepe’yi satarken yakaladım diye feryat ettiği İpek’in neden yanında yer aldığının sebebi ortaya çıktı…
Muzaffer Polat, Av. Gülay Ezibay, Nursan Ünal’ı GİK’e alacağız demişler…
Uysal’a biat etmelerinin sebebi bu…
İstanbul’un ilçelerini kapatan, eşyalarını ne yaptığı belli olmayan İpek hatırlarsanız, İstanbul’un GİK
Üyeleri, İbrahim Çetinkaya, Sefer Baylan, Salih Sarı, Hayri Erçağlar ve Yaşar Gençoğlu  için “ kim bunlar bunları ben GİK’e yazdım, onlar beni değil ben onları değiştiricem” diyen İpek yukarıda GİK Üyelerini yazdım…
GENEL BAŞKAN ADAYI KİM OLACAK
Uysal’ın sessiz sedasız GİK Kongresi yapacağını duyurduk. Delegeler önerge verecek ve Genel başkan seçimi de yapılacak…
İller’den soruyorlar…
Aday kim ?
Birkaç önemli isimle Ankara’da görüşmeler yapılıyor. Bugün sayın Ercan’la da görüşecekler. Ercan aday olmazsa, aday olması düşünülen birkaç isim bir iki gün sonra ortaya çıkacak…
HALİL İBRAHİM ŞAHİNLER’E ADAY OL BASKISI VAR
E. MKK Üyesi Halil İbrahim Şahinler, çoban ateşini yaktı ve kar- kış demeden yollara çıktı. Demokrat Parti’nin Uysal tarafından ne hale geldiğini ortaya koymak için…
Gittiği İllerde sordular, Demokrat Parti var mı? Diye..
Bir çok İl ve ilçe başkanı ile konuşuyorum…
Bu seferde aday çıkmazsa Uysal partiyi küçültür ve satışlara kaldığı yerden devam eder. Bursa yıldırım’da, ve Bursa İl binasının satışı için kaparo alındığı konuşuluyor. İstanbul Maltepe gözden çıktı. Trabzon’da ve Eskişehir’de satışa hazır…
Seçim için harcadık diyecekler…
Aday mutlaka çıkmalı…
Arayanlara soruyorum…
Halil İbrahim Şahinler’i çıkarız, kimse aday olmazsa diye…
Cevap olumlu, destek var…
Çünkü Demokrat Parti’nin teşkilatlarının Uysal’a tahammülü kalmadı, en azından Şahinler partinin teşkilatlarını tarumar etmez, mallarını satmaz diyorlar…
7 Haziran’da seçim var, partiye aday olmak için başvuru yok. İzmir’de emektar Ahmet başvurmak istemiş, 3 bin lira istemişler…
Bursa başvuru çokmuş gibi, ‘Üniversite mezunu olmayanı aday yapmayacağız’ diyor…
İstanbul’da parti yok…
Kağıt üzerindeki, İl başkanı İpek, toplantı yapamıyor. Toplantıya birkaç omurgasız katılıyor. Onlara da GİK’e alacağız sizi demişler…
Dün, Bursa, Sakarya, Samsun, Gaziantep, Adıyaman, Ordu, Rize, Manisa, Isparta, Denizli, Muğla, Konya, Mersin, Ankara, Kahramanmaraş ‘tan aradılar…
Hazırız hepimiz önerge veririz, hangi divan başkanı kabul etmeyecek göreceğiz” diyorlar…
Türkiye köprüden önce son çıkışta, Demokrat Parti’ye ihtiyaç var.  22 Mart çok önemli, partiye gerçek sahipleri  sahip çıkmalı…
Demokrat Parti’yi babasının mermer ocağı gibi gören Uysal ile omurgasızları göndermenin zamanı geldi…
Demokrat Parti ahlaksızların, emlakçıların cirit attığı yer olmamalı…
Partiliyim diyen herkes 22 Mart’ta Ankara’da partisine sahip çıkmalıdır…
LÜTFEN DİKKAT!.. ÖNEMLİ NOT: Bu yazı/HABER/makale 05 Mart 2015 tarihli DEMOKRAT ZAFER gazetesinden iktibas edilmiştir. 
***
DP GENEL MERKEZ SİTESİ'NDE HABER DOĞRULANDI!...
 » DEMOKRAT PARTİ 9.OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KONGRESİ 22 MART 2015 PAZAR SAAT : 10:00'DA AHMET TANER KIŞLALI SPOR SALONU'NDA YAPILACAKTIR.
GÜNDEM:
1 – YOKLAMA VE AÇILIŞ
2 – KONGRE DİVAN BAŞKANLIĞININ SEÇİMİ
      (1 BAŞKAN, 4 BAŞKAN YARDIMCISI, 8 KATİP ÜYE)
3 – SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI
4 – ANITKABİR’ İ ZİYARET HEYETİNİN TESBİTİ
5 – TÜZÜĞÜN 29.MADDESİNİN 2.3.7. BENDİ 50.MADDE 35.MADDE VE 
      GEÇİCİ 1.MADDELERİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER İÇİN TÜZÜK KOMİSYONU   
      SEÇİMİ
6 – TÜZÜK KOMİSYONU RAPORUNUN OKUNMASI GÖRÜŞÜLMESİ VE
      OYLANIP KARARA BAĞLANMASI
7 – FAALİYET RAPORLARININ OKUNMASI (GENEL İDARE KURULU, MERKEZ 
     KARAR KURULU),HESAPLARI İNCELEME KOMİSYONU’NUN SEÇİMİ,  
     GELİR - GİDER RAPORLARININ OKUNMASI VE İBRASI
8 – GENEL BAŞKANIN KONUŞMASI
9 – SEÇİMLERE HAZIRLIK
9 – GENEL İDARE KURULU, MERKEZ KARAR KURULU VE YÜKSEK HAYSİYET
      DİVANI İÇİN SEÇİMLERE GEÇİLMESİ
10 – DİLEK VE TEMENNİLER
11 – KAPANIŞ